« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Ağu

2015

Şapka İnkılâbı

01 Ocak 1970

Şapka İnkılâbı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından, halkın kılık ve kıyafetinin düzenlenerek batı ülkelerindeki normlara uygun hâle getirilmesi için 1925 yılında yapılan kanuni düzenlemedir. Atatürk Devrimleri'nin bir parçası olan bu kanunla, erkeklerin baş örtme uygulamaları ve şapka kullanımı düzenlenmiştir.

Mesleki kıyafetlerde değişim
Şapka Kanunu’nun çıktığı 25 Kasım 1925 tarihinden önce, ülkede bazı mesleki kıyafetlerde değişiklikler görülmüştü. 1925 yılından itibaren önce Ankara’daki Cumhuriyet Birlikleri, ardından jandarma ve deniz birlikleri “güneşlikli başlık”lar giydiler. Ardından çeşitli devlet daireleri ve okullarda yeni başlık ve kasketler giyilmeye başlandı. İstanbul Galata Bekçileri, yeni başlık ve kasketleri ilk giyen bekçiler oldu.

21 Şubat 1925’te İstanbul’da açılan Kızılay Özel Hemşire Okulu’nda hemşire Esma Deniz’in çabalarıyla hemşire öğrencileri başlarına peçe örtmek yerine şapka takmaya başladılar.

2 Ağustos’tan itibaren Adliye ve mahkemelerde hakimler, mübaşirler, zabıt katipleri yeni kıyafet ve şapkalar giymeye başladılar. Ancak halk, dini bir değer yüklediği fese bağlılığını sürdürüyordu ve bu konuda reform hareketi, Şapka Kanunu’nun meclisten geçmesi ile başladı.

Şapka Kanunu
25 Kasım 1925 tarihinde mecliste kabul edilen 671 No'lu "Şapka İktizası Hakkında Kanun" ile TBMM üyeleri ve memurlarına başlık olarak şapka giyilmesi zorunluluğu getirildi ve Türk halkı da buna aykırı bir alışkanlığın devamından men edildi. Kanun, 28 Kasım 1925 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Şapka Kanunu, 1982 anayasasının 174. maddesine göre "inkılap kanunları" (anayasaya aykırılığı iddia edilip iptal edilemeyecek kanun) arasındadır.

Atatürk'ün Kastamonu gezisi
Yasadan önce, Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi farklı dinlerden yurttaşlar farklı başlık ve kıyafetler giymeye devam ediyordu. Dinî kaynaklı giyim farklılıklarını ve geçmişin simgelerini ortadan kaldırmak isteyen Mustafa Kemal Atatürk, 1925 yazında İnebolu ve Kastamonu yöresine yaptığı gezide şapka giyilmesi konusunu gündeme getirmişti. Kendisi, 24 Ağustos günü Kastamonu'da geniş kenarlı beyaz bir şapka giydi. Şapkayı ilk defa Kastamonu'da giymesinin sebebini; diğer illerde üniformalı ya da fesli tanındığı, Kastamonu'da kendisini ilk defa görecekleri için şapkayı tercih ettiği şeklinde açıkladı.

Şapka nutku
Ertesi gün İnebolu'ya geçen Mustafa Kemal, tarihi “Şapka Nutku”nu bu ilçede yaptı. 25 Ağustos 1925 günü Türk Ocağı'nda halka hitaben “Bu serpuşun adına şapka derler” diyerek o güne kadar kullanılan “medeni serpuş”, “şemsisiperli serpuş” gibi ifadelerin bırakılmasını sağladı. Nutkunda, “Redingot gibi, bonjur, smokin gibi, işte şapkanız! Buna câiz değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok câhilsiniz ve onlara sormak isterim: "Yunan serpuşu olan fesi giymek câiz olur da şapkayı giymek neden olmaz ve yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının kisve-i mahsûsası olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler?" sözleriyle şapka giyilmesini savundu

Yasanın Meclisten geçmesi
Mustafa Kemal 1 Eylül'de Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılamaya gelenlerin şapkalı olduğu görüldü. 2 Eylül günü, devlet memurlarına şapka giyme zorunluluğu getiren 2431 numaralı bakanlar kurulu kararnamesi çıkarıldı. Aynı gün bakanlar kurulu kararnamesi ile din adamı dışındaki kişilerin cübbe ve sarık giymeleri de yasaklandı.

16 Ekim 1925'te Konya milletvekili Refik Bey ve arkadaşları, şapka giyilmesi ile ilgili kanun önerisini meclise sundu. Teklif, 25 Ekim'de mecliste görüşülmeye başlandı. Kanun gerekçesinde sarık ve fesin geri kalmışlığı sembolize ettiği, bu yüzden değiştirilmesi gerektiği üzerinde duruldu. Bursa milletvekili Nureddin Paşa'nın, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek önerinin geri alınmasını istemesi, mecliste sert tartışmalar yaşanmasına sebep oldu. Toplumun kılık ve kıyafetininkanunlarla belirlenemeyeceğini ileri sürenlerin yanı sıra, bu kanunun din-devlet işlerinin ayrılmasını kolaylaştıracağını ileri sürenler vardı. Sadece Nureddin Paşa veErgani milletvekili İhsan Bey'in aleyhte oy kullandığı oylama sonucunda kanun, meclisten geçti.

Şapka kanununa direniş
Yasa, çeşitli Anadolu illerinde protestolara neden oldu. Yasanın kabul edildiği gün Erzurum'da protesto gösterileri oldu ve bu ilde bir ay sıkıyönetim ilan edildi. Tutuklananlardan 13 kişi idama mahkûm oldu. 24-25 Kasım tarihlerinde Kayseri'de Şeyh Ahmet Efendi ve dört arkadaşının yönlendirmesi ile büyük bir yürüyüş yapıldı, 300 kişi tutuklandı. Şeyh Ahmet Efendi ve dört arkadaşı İstiklal Mahkemesi'nde yargılanarak idama mahkûm edildi. 25 Kasım günü Sivas'ta duvarlara şapka aleyhine afiş ve bildiri asılması nedeniyle şehrin bütün muhtarları tutuklandı; suçsuzluğu anlaşılanlar beraat etti; ulemadan İmamzade Mehmet Necati Efendi ile Abdurrahman Efendi idama mahkûm edildi. Rize'de on gün kadar süren olaylar sonucu 143 kişi tutuklandı; içlerinden 8 kişi idama mahkûm edildi. Maraş'ta ise Camii-i Kebir etrafında toplanıp "Şapka İstemeyiz" diye bağıranlar tutuklandı, 5 kişi idama mahkûm oldu. İstanbul'da özellikle Fatih semtinde yaptıkları konuşmalarla halkı isyana teşvikle suçlanan çok sayıda kişi tutuklandı ve sanıklar Ankara'da yargılandı.





Atatürk Şapka Devrimini Neden Kastamonu’da Yaptı-Anı

Şapkayı Orada Giyeceğim!

1925 yılı Ağustos ayı başlarındayız. Atatürk’ü ziyarete Kastamonu’dan bir heyet gelmişti. Atatürk o gün bir çok heyeti kabul etmiş ve yorulduklarından, Halk Partisi Genel Sekreteri Saffet (Arıkan) Bey’e; “Diğer heyetleri benim adıma sen kabul et ve önemli gördüğün heyetleri ise İsmet Paşa’ya götür.” demişti.

Ancak Kastamonu heyeti geldiğinde nedense Saffet Bey, Atatürk’ü haberdar eder. Atatürk; “Bu heyeti ben Çankaya’da kabul edeceğim, yarın heyeti Çankaya’ya getir.” diye Saffet Bey’e direktif verir. Ertesi gün Atatürk, Kastamonu heyetini kabul ederek bir saate yakın heyet mensupları ile görüşür ve davetlerini hemen kabul eder. Atatürk; “Yakında Kastamonu’ya geleceğim, hemşehrilerime selâm söyleyiniz!..” diyerek heyeti uğurlar. Heyeti uğurladıktan sonra Saffet Bey’e; “Çocuğum, Kastamonu’ya gidiyorum, Şapkayı orada giyeceğim” der.

Saffet Bey, Atatürk’ün uzun süredir, kılık kıyafet ve şapka sorunu ile meşgul olduğunu, hatta bazı arkadaşlarına İstanbul’da Beyoğlu’nda şapka giydirerek özellikle gezdirdiğini ve bu halin sonuçlarını incelettiğini biliyordu. Atatürk, Saffet Bey’e; “Kastamonu’yu niçin seçtiğimi bilemezsin. Dur anlatayım: Tüm vilayetler beni tanırlar. Ya üniforma ile, yahut fesli, kalpaklı veya sivil elbise ile görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, yadırgamazlar. Üstelik bu il halkının hemen hepsi asker ocağından geçmişlerdir. Saygılıdırlar, yumuşak başlıdırlar. Adları tutucu çıkmışsa da anlayışlıdırlar. Bunun için “Şapkayı orada giyeceğim(1)” demiştir.

(1) Nazmi EĞDİRİCİ, Atatürk’ün Kılık Kıyafet - Şapka Devrimi ve İnebolu, s.97

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 26778

ulkucudunya@ulkucudunya.com