Siyasetin kader ayı: Kasım
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
‘Seçim ama nasıl?' sorusunun cevabı giderek netleşiyor. Seçimin adını Cumhurbaşkanı Erdoğan koydu. ‘1 Kasım'da tekrar seçim olacak' dedi. Oysa daha 45 günlük süre dolmadı.
Üç gün öncesinden seçimin tarihini ilan etti. Olağan değil. Normal şartlarda Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevi vermesi beklenirdi. Ama yapmadı. Nedenini izah da etmedi. Sürpriz değil. Cumhurbaşkanı'nın oyun planını erken seçime göre kurduğunu bilmeyen yok. Niyetini gizlemedi, açık oynadı. Kasım, Türk siyasetinin kader ayı.
Nasılına geçmeden, konuyu derinleştirmeden önce bir pazar fıkrası yazmak istiyorum. Fıkra dediğime bakmayın, gerçek. Ülkenin içinde bulunduğu durumun özeti. Bundan daha iyi anlatılamaz. Aslında ‘gülünecek' değil ‘ağlanacak' hal. Birkaç gün önce polislerin bastığı Ankara'daki okula geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfettişleri geldi. Denetlemek için.
Bazı okulların 365 gün, 24 saat sürekli denetim altında tutulduğunu bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Müfettişler okulu dolaşırken bir kuşa rastladılar. Kafesin içinde şirin, bir küçük papağan... ‘Aha yakaladık' heyecanıyla kafese yöneldiler. ‘Nedir bu?' diye sordular. Okulun idarecisi ‘Bir velinin okula hediyesi...' dedi. Başka ne olabilir? Yönetici rahat ama bir yandan da şaşkın. ‘Ne sakıncası olabilir?' sorusuna da cevap bulabilmiş değil çünkü.
Müfettiş ‘suçüstü' yapmış edasıyla ‘Yönetmeliklere aykırı kardeşim. Derhal bu kuşu okuldan uzaklaştırın!' diye postayı koydu. Okulun idarecisi çaresiz o veliyi aradı, ‘Gelin kuşunuzu alın. Yasakmış!' dedi. Yönetmeliğe aykırı olacağı aklının ucundan geçmez. Veli biraz şaşkın biraz üzgün ‘Papağanı bir arkadaşınıza hediye edin, benden çıktı artık...' dedi.
Yönetici de bir sivil toplum kuruluşuna ‘Papağan ister misiniz?' diye sordu ve olayı anlattı. Şimdi o kuş vakfın ofisinde. Sürgünde bir papağan. Güler misiniz ağlar mısınız? Tercih sizin. Fıkra değil gerçek. Geçen hafta yaşanmış bir hikâye bu.
Dönelim siyasete evet, seçimin adı kondu. Kasım'ın ilk günü. Davutoğlu liderlere üçlü zirve çağrısı yapmıştı. ‘Gelin seçimin tarihini ve hükümetin şeklini birlikte belirleyelim' diye. Cumhurbaşkanı elini çabuk tuttu. 1 Kasım'ı ilan ediverdi. Değiştirilemez tarih değil bu. AKP kıpırdayamaz, doğru, vesayet altında. Ama muhalefet blokunun üstünlüğü var.
Meclis ve siyaset kurumu tümüyle inisiyatifi Saray'a kaptırdı. Sandığa doğru giden yolun taşlarını Saray döşedi. Kaderin cilvesi, kasım, siyasetin kader ayı. AK Parti 2002'nin 3 Kasım'ında iktidara geldi. Olağan seçim tarihi değildi. Daha seçime bir buçuk yıl vardı. Türkiye adeta palas pandıras ‘yıldırım seçime' gitti. Başrolde MHP vardı. Hükümetin iki numaralı ortağı...
Siyasetin değişen dengelerinden olumsuz etkileneceğini hesaplayan Bahçeli hiç kimsenin beklemediği anda ‘erken seçim' restini çekti. Ne ortakları ne muhalefet. RP ve FP'nin enkazı üzerine kurulan AK Parti, rüzgârı arkasına almıştı. İktidara gelişini hızlandırdı. ‘AKP'yi ABD iktidar yaptı.' diyen MHP'liler ‘Sizin aceleniz neydi, niçin erken seçim istediniz?' sorusuna ikna edici cevap veremedi.
Sandık, sadece koalisyonu oluşturan 3 partiyi değil Meclis'teki tüm partileri tasfiye etti. MHP dahil. Yeni Meclis AK Parti ve CHP milletvekillerinden teşekkül etti. Bugünlere kadar uzanan iki partinin ana eksene oturduğu yapı doğdu. AK Parti yüzde 34 oyla Genel Kurul'da yüzde 70'e yakın sandalyeye sahip oldu. 2002'nin Kasım ayı Türkiye'nin siyasi kaderinin başladığı tarih. 13 yıl sonra yine bir kasım ayı. Yine bir erken seçim.
25. Dönem en kısa ömürlü Meclis oldu. Milletvekilleri 23 saat bile mesai yapmadı. MHP yine başrolde. Daha 7 Haziran akşamı erken seçim bayrağını çeken yine Bahçeli oldu. Sonradan duruşunu esnetti ama bu çıkışı Saray'ın oyun planını rahatlattı. Evet, yıllar önce bir kasım ayında Türkiye'nin siyasi kaderi değişti. Şimdi yine kasım ayı ve olağanüstü şartlarda gidilen bir seçim... Bakalım 2015 Kasım'ı hangi sürprizi doğuracak?
