« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Eyl

2015

Terörün azmasından kim sorumlu?

Bülent Korucu 01 Ocak 1970

7 Haziran seçimlerinden sonra bir anda alevlenen terör, Dağlıca'da zirveye ulaştı. Bir seferde verilmiş en ağır zayiattan biri yaşandı.

‘Nerede yanlış yapıldı, kim bu kanın sorumlusu?' sorularına cevap aramanın zamanı geldi, geçiyor. Elbette birinci sıraya terör örgütünü yazmak gerekiyor. O, zaten kendinden bekleneni yapıyor. Terör örgütleri kandan beslenir. Ne kadar çok insan öldürür, sansasyonel eylem yaparlarsa o kadar reklamları olur. Bunu militana, desteğe ve maddî güce tahvil ederler. Kısır döngü böylece sürer gider.

PKK dışında, ihmal veya taammüden teröre ön vermiş kişi ve kurumları sorgulamazsak aynı delikten ısırılmaya devam ederiz. İşte sadece Dağlıca'da 10'a yakın büyük saldırıdan söz ediyoruz. Öncelikle şunu tespit etmek lazım: Terörist öldürerek terörle mücadele kazanılamıyor. Silaha silahla cevap verirken başka bir yol da bulmak kaçınılmaz. Çözüm süreci, bir umuttu, alternatifti. Toplum da buna kredi tanıdı. Sonucun fiyasko olması hedef ve niyetin değil, metot ve araçların yanlışlığını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Başbakan Davutoğlu'na herkes PKK'nın çözüm sürecinde silah stokladığını açıklıyor. Hükümete yakın Sabah Gazetesi, PKK'nın şehirlere 80 bin silah yığdığını manşet yaptı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, ‘Devlet ne yazık ki biraz göz yumdu.' dedi. Bu sürecin doğru yönetilmediğinin itirafı. Lastik patlamadan önce de benzer uyarılar yapıldı. Önemli bir kısmı ‘Çözümü sabote etmek istiyorlar.' yaftasıyla susturuldu. İktidara yakın insanlar da seslerini duyuramadı. İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) ‘Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci' raporunda önemli hatırlatmalar vardı. Genel Başkan Bülent Yıldırım, 4 bin denek üzerinde saha çalışmasıyla hazırlanan raporda PKK ile ilgili şu tespitlere yer veriyordu: “Şu anda bölgede paralel bir devlet kurulmuştur. Vergi alınıyor, güvenlik kontrolleri yapılıyor, bölgede gayrimenkul alım satımları yasak hale gelmiş durumda. İnsanlar korkuyor.” Gözünü kapatmayan herkesin gördüğü ve bugünkü acı tabloyu doğuran gidişatta süreci yönetenlerin kabahatleri yok muydu? MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, yetkililerin PKK'yı halka şikâyet eden tavrını, “Masada oturduklarınızın terör örgütü olduğunu bilmiyor muydunuz? Dağcılık kulübü filan mı sanıyordunuz?” sözleriyle eleştiriyor.

Süreçte yetki kullanan herkesin önüne iki türlü fatura çıkması mukadder. Birincisi siyasi bedel, ikincisi hukuki fatura. Parlamentonun çalışmaya başlamasıyla birlikte gerçekleşebilecek bir süreç ve zamanaşımı olmadığı için eninde sonunda bu yüzleşme yaşanacak. Terör örgütü şehirleri silah ve patlayıcı ile donatmış. PKK'nın başına silah dayayarak ekmek aldığı köylüleri yargılayıp mahkûm etmiş bir hukuk sistemimiz var. Şimdi en yetkili ağızlar şehirlere silah yığıldığını itiraf ediyor. En hafifinden görevi ihmalden başlayan, görevi kötüye kullanma ve hatta teröre yardıma varan bir suç isnadı, silsiledeki herkesin karşısına çıkabilir. Güvenlik bürokrasisi bundan endişe ettiği için kanun talebinde bulunmuştu, sağlanmadı. Gidişata yazılı kayıt düşerek kendilerini güvence altına almaya çalıştılar. Önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in bazı gazetelerde yer alan ‘gizli' ibareli ve Başbakanlık'a gönderilen yazısı da bu minvalde değerlendirilebilir. En fazla sıkıntıyı valilerin yaşaması beklenir. En uçta onlar var. İstihbarat bürokrasisi ve süreçte aktif görev alan memurlar onlara eşlik eder. Zincir siyasi iradeye kadar ulaşabilir. Samimi itiraflar ve bundan sonraki performans belki kurtarabilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 24599

ulkucudunya@ulkucudunya.com