FUZULİ (ölümü 1556)
01 Ocak 1970
Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilir. Ama, yaşamı hakkında yeterli bilgi yoktur. Eski kaynaklarda doğum tarihi yazılmadığı gibi, doğum yeri olarak da Bağdat, Hille, Kerbela gibi değişik yerler gösterilir. Hille müftüsü Süleyman’ın oğlu ve asıl adının mehmet olduğu hemen hemen her kaynakta belirtilmektedir. Yaşamını Bağdat, Hille, Kerbela’da geçirmiş olan şairin Irak’tan dışarı çıkmadığı bilinmektedir. Şii inançlarına bağlı olduğundan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in şehit olduğu yer olan Kerbela’dan şiirlerinde “Kutsal Toprak” olarak söz eder. Uzun süre Kerbela’da Hz. Hüseyin’in türbesinde kandilcilik yaparak ekmeğini kazanan Fuzuli’nin nasıl bir eğitim gördüğü bilinmemektedir. Ama şiirlerinden, Arapça ve Farsça’yı çok iyi bildiği, o dönemin bilimlerini derinliği’ne öğrendiği, astronomi ve matematik alanında çok geniş bir bilgiye sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Fuzuli’nin hangi ulustan olduğu da kaynaklarda tartışmalı bir konudur. Oysa Fuzuli Farsça Divan’ın önsözünde, “Buradaki gazeller Farsça’dır, ama ben Türk’üm, anadilim Türkçe’dir.” Diyerek ulusunu ve ve dilini belirtir.
Fuzuli’nin özel yaşamı konusunda da çeşitli öyküler anlatılır. Bunlardan biri de, hocası Rahmetullah’ın kızına delicesine aşık olduğu ve daha sonra yazacağı “Leyla ve Mecnun” (Leyla vü Mecnun) adlı ünlü mesnevisinde bu aşkın izleri olduğu söylentisidir. Ama, Fuzuli ile sevgilisinin aşkı Leyla ve Mecnun’un ki gibi olmamış, sevgilisiyle evlenmiş ve Fazlı adında bir çocukları olmuştur.
Fuzuli’nin yaşamı geçim sıkıntısı içinde geçti. Kanuni Sultan Süleyman 1534’te Bağdat’ı fethedince, Fuzuli padişahı ve komutanlarını öven kasideler yazıp padişaha sundu. Kanuni’de Fuzuli’ye günlüğü 9 akçeden aylık bağladı. Ama Fuzuli her zaman bu parayı alamıyordu. O dönemin yetkililerine yazdığı ünlü mektubu “Şikayetname”nin konusu da devlet kurumlarının işleyişindeki bozukluk ve uğradığı haksızlıktı. Günümüzde de kullanılan ve bir özdeyiş niteliği kazanmış olan “Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar.” Sözü Fuzuli’nin devle kurumlarını yermek için kullandığı sözlerden biridir.
Fuzuli, ölümünden sonra günümüze kadar gelen yaygın bir ün kazanmakla birlikte, yaşarken değeri pek anlaşılmamış bir şairdi. Irak’taki bir veba salgını sırasında öldü. Kerbela’da gömülü olduğu bilinmekle birlikte mezarının nerede olduğu bilinmemektedir.
Fuzuli Divan edebiyatının en duygulu, en içten şiirlerini yazmış bir şairdir. Şiire çok genç yaşlarda başladığında farklı bir yol izlemeye, başkalarından öykünmemeye kararlıydı. Bu nedenle şiirleri kimsenin şiirine karışmasın diye, kimsenin almayı düşünmeyeceği “yaramaz; yararsız; gereksiz” ve “yüce erdemli; karşılık beklemeden iyilik eden” anlamlarına gelen “Fuzuli” sözcüğünü mahlas olarak seçti. Azeri ağzını kullanan Fuzuli, bütün divan şairleri gibi tasavvuf düşüncesinden etkilendi ve bunu şiirlerinde yansıttı. Şair, aşk üzerine yazdığı şiirlerinde aşkın çileli ve zor bir yol olduğunu anlatır. Ama bundan yakınmaz, dahası buderdin eksilmeyip çoğalmasını ister. Aşk temasını ustaca ele alışı Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun mesnevisi gibi Divan edebiyatının en büyük yapıtlarından birini yazmasını sağlamıştır. Leyla ve Mecnun bir aşk öyküsüdür. Araplar’ın Cahiliye dönemi dönen İslam öncesi döneminden beri bu öykü bilinmektedir. Bir çok şair bu konuyu işleyen şiirler yazmıştır. Ama hiçbirinin ki Fuzuli’nin ki kadar başarılı ve kalıcı olamadı. Fuzuli bu yapıtında Leyla ve Mecnun adlarında, birbirlerine aşık iki genci engeller, terslikler ve acılar dolu öyküsünü içli ve dokunaklı bir dille anlattı.
Fuzuli’nin bir başka büyük yapıtı ise Saadete Ermişlerin Bahçesi’dir (Hadikatü’s – Süeda). Türkçe yazılmış olan bu yapıt Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi olayını düzyazı olarak işler. Konusu gereği özellikle Şii, Alevi ve Bektaşi’ler arasında ilgi gören bu yapıtın bazı bölümleri şiir olarak yazılmıştır.
Fuzuli’nin Türkçe, Farsça ve Arapça üç Divan’ı vardır. Divanlarındaki şiirlerinin temel konusu aşk, ayrılık acısı, dünya zevklerinin geçiciliğidir. Bunun yanı sıra iyilik, doğruluk ve erdemi yüceltmiş; baskıyı, ikiyüzlülüğü ve cahilliği yermiştir.
Fuzzuli’nin düzyazı ve şiir türünde 20’ye yakın yapıtı günümüze kadar gelmiştir. Bunlarda Beng ü Bade afyon vr şarabı kişileştirerek karşılıklı konuşturan mesnevi biçiminde yazılmış bir yapıttır. Afyon anlamına gelen “beng” Osmanlı Padişahı 2. Bayezid’i, şarap ise İran şahı Şah İsmail’i simgeler. Matlaü’l – İtikad (“İnancın Doğuş Yeri”), Heft – Cam (“Yedi Kadeh”), Rind ü Zahid (“Rind Ve Zahit”) öteki yapıtlarının bazılarıdır.