« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Haz

2016

İslam’ın rakibi İslamcılık

Mehmet Efe Çaman 01 Ocak 1970

Maalesef kendine ait yorumun nihai ilahi mesajın apaçık tasviri olduğundan zerre şüphesi olmayan cüretkâr, kibirli ve habis tutum, Türkiye de dahil tüm İslam coğrafyasını kıskacına almış, dinin tüm değerlerini önü alınmayacak gibi duran bir erozyona tabi tutmuş, tüketiyor.

İslamcı ideoloji, sosyolojik anlamdaki din kurumuna çok ciddi zarar vermekte. Dini ve dindarlığı siyasi hedeflerle aynı potada değerlendiren zihniyet, içinde evrensel ne varsa boşaltan ve salt ibadet pratiğine indirgeyen bir din anlayışını benimsedikçe, bu dünya görüşünün çürümüş dokularının sirayet ettiği toplum da çürüyor günden güne. Özellikle kendi gibi düşünmeyen, kendi gibi yaşamayan, kendi gibi inanmayan, kendi gibi hissetmeyenlere karşı dehşetli bir hoyratlık, sınır tanımaz bir müdahil tavır ve radikal bir rasat hali içinde neyin nasıl yapılmasını dikte eden bir zihin yapısı var.

Devlete ait televizyon kanalındaki Ramazan Sevinci adlı bir programda, namaz kılmayanın hayvan olduğunu ileri süren profesörle ABD’de gaylerin gittiği bir gece kulübüne silahlı saldırıda bulunarak elli insanı katleden fanatik dinci teröristin hareket ettikleri din anlayışı, kendisi gibi olmayan, kendisi gibi inanmayan, kendisi gibi düşünmeyen insanlara odaklanmış, ekzojenik yönelimli bir dindarlık. Kendi samimi inancı ve ahlak-etik öz mücadelesinden ziyade, onun bunun hayatlarına yönelik faşizan, hastalıklı ve müdahil durum, hukuksuz olduğu kadar patolojik bir psikolojiye işaret ediyor. Maalesef kendinden hareketle, kendine ait yorumun nihai ilahi mesajın apaçık tasviri olduğundan zerre şüphesi olmayan bu cüretkâr, kibirli ve habis tutum, Türkiye de dahil tüm İslam coğrafyasını kıskacına almış, dinin tüm değerlerini önü alınmayacak gibi duran bir erozyona tabi tutmuş, tüketiyor.

Sevginin, hürmetin, edebin, hayânın, arın, ayıbın, tevazünün, yardımın, adaletin, hakkaniyetin, şefkatin, sükûtun, doğrunun, dürüstlüğün, adabın ve daha nice insanî ve evrensel değerin değil de, salt şeklin egemen olduğu bu İslamcı neo-dindarlığın aslında toplumsal aidiyetimizi ve birlikteliğimizi darmadağın ettiğinin farkında mısınız? Devleti ele geçiren bir şeklî dindar zümrenin giderek artan oranda insanların kutsalına müdahalede bulunması, içinden çıktıkları varoş kültürün masumane bir cahil hatası değil yalnızca. Ötekinin bertaraf edilmesini de içeren, son derece tehlikeli bir totaliter zihniyetin tezahürü. Etek boyunu, tesettürü, annelik rolünü ve kadını, sahip olacağı çocuk sayısını, vatandaşın ibadetini, hatta birbirine selam verirken seçtiği cümleleri dahi siyaseten ideolojikleştiren ve bunu din adına yapan İslamcı ideoloji, giderek dünyada ve Türkiye’de İslam adına konuşan, dahası insanların İslam ile özdeşleştirdiği ana akım din kurumu halini almaya başladı. Taliban da, El Kaide de, IŞİD de bu türden bir din anlayışına sahipler. Metotları bu denli şiddet içermese de, ötekileştirme dereceleri ve ürettikleri nefret söylemleri bakımından Müslüman Kardeşler türü hareketlerin de özünü bu baskıcı ve “ötekine odaklanan” din anlayışı oluşturuyor. Üzülerek görüyoruz ki, bu türden toleranssız bir hakim din anlayışı giderek Türkiye’de de baskın sosyolojiyi oluşturuyor artık. Bunu özellikle iktidar eliyle gerçekleştiriyor, tercih edilen bir “homo respublicus” oluşturmak adına: ülkenin ideal vatandaşı.

İşin trajik yönü, bunu yaparken daha önce eleştirdiği ve karşıt ideoloji olarak pozisyon aldığı Kemalistlerin kullandığı metot ve araçlarla yapıyor. Dahası, eskiden eleştiri getirdiği YÖK gibi, MGK gibi kurumları kullanarak, devletin hâkim ideolojisini oluşturuyor. Hiç de teolojik bir alan değil bu. Bal gibi sosyolojik ve politik bir alan. İslam’ı İslamcılığa indirgeyerek, aslında bir dini yok edip onu bir siyasi ideolojiye dönüştürüyorlar. İnananların kendini merkeze alan ve yukarıda sayılan ahlaki öğeleri ön plana çıkaran dinin yerine, ahlaktan arındırılmış ve pratiğe indirgenmiş bir din anlayışını empoze ediyor, devletin tüm araçlarını kullanarak. Bu sayede ahlaki izafiyet içine düşürdüğü toplumda tüm hukuksuzlukları ve ayıpları daha rahat kamufle ediyor. Bunu daha ne kadar görmezden gelecek insanlar? Ne zaman fark edecekler, inandıkları dinin değerleri pratikte erirken, onun yerine İslamcılığın kuru, çorak, içi boş kullanma kılavuzunun kaldığını?

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 27643

ulkucudunya@ulkucudunya.com