« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Haz

2016

Hanefi Avcı’nın operasyon beklentisi

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Hanefi Avcı, bu defa da “Emniyet'te Milli Damar örgütü var. Herkese iftira atıyor; Cemaatçi ya da KÖZ üyesi diyerek, kendilerinden olmayanın ayağını kaydırıyor” diye ortaya çıktı.

Cemaat'e karşı yürütülen Cadı avının önemli bir unsuruydu Avcı… Hatta, düğmeye ilk basanlardan. Yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalan arkadaşlarını “Cemaat'in kurduğu kumpasın kurbanları” diye nitelendirmişti. Türkiye'de, hırsız, uğursuz, katil, uyuşturucu kaçakçısı, aklınıza kim gelirse gelsin, kendisini aklamak için muhatabının “Paralel” olduğunu ileri sürüyor; Cemaat kumpasından söz ediyor. Bu çığırı Hanefi Avcı açtı. Zaten onu telaşlandıran husus, “Milli Damar Örgütü”nün Cemaatçilerin üzerine gitmesi değil. Kendisini ve bazı Emniyetçileri, “KÖZ Grubu” içine koyarak, operasyon planlaması. Peki nedir KÖZ? Bir zamanlar, Cemaat'in içinde olan ve devletin, Gülen'e alternatif olarak kullanmak istediği Kemalettin Özdemir Grubu. Kemalettin Özdemir, bir dönem, Emniyet bünyesinde kendisine yakın bir grup kurmuştu. Ali Fuat Yılmazer'in iddiasına göre, onunla iş birliği yapan isimler arasında Hanefi Avcı da vardı. (Hanefi Avcı, bu iddiayı kabul etmiyor.) Ama, Savcılığa şikâyetinden anlıyoruz ki, bugün ona kumpas kurmak isteyenler, Avcı'ya “KÖZ üyesi” diyorlar. Gazeteci Arzu Yıldız'la konuştum. Milli Damar'ın ne olduğunu anlamaya çalıştım. Hanefi Avcı'nın bürokraside yuvalandığını söylediği Milli Damar kimlerden oluşuyordu? Neyi amaçlıyordu?

Arzu Yıldız, Avcı'nın savcılığa teslim ettiği kapalı zarfta, İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç'in, Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan'ın, Cumhurbaşkanı'nın yakın korumalarından birinin, Emniyet Personel Dairesi Başkanı Eyüp Kınacı'nın isimlerinin yanı sıra, kayyım atayan, Cemaat'le ilgili soruşturmaları yürüten Orhan Kapıcı, Harun Kodalak, Yunus Süer, Musa Yücel, Serdar Coşkun gibi yargı mensuplarının adlarının da yer aldığını söyledi.

“Niçin Hanefi Avcı birden bire endişeye kapıldı?” diye sorduğumda, Yıldız, bana, “Emniyet kararnamesi yakında yayımlanacak, Emniyet'te derin bir rekabet yaşanıyor, herkes birbirini belirli gruplara ait olmakla suçluyor. Avcı ve ekibi ‘KÖZ mensubu' diyerek, kendilerine operasyon çekileceğinden endişe ediyorlar” cevabını verdi. Herkesin bir aidiyet duygusu olabilir. Ama gönül bağlarını işe karıştırmadan görevlerini ifa ederlerse, diyecek bir şey kalmaz. Cadı avı iklimi yarattığınızda ise, şimdi Hanefi Avcı'nın da şikâyet ettiği gibi, yerli yersiz herkes birbirini “şucu, bucu” diye suçlar, rakibinin ayağını kaydırarak, kendisinin ya da bir arkadaşının önünü açmaya çabalar. İşte Türkiye'de yaşanan budur. Cadı avını başlatan en önemli isimlerden biri Hanefi Avcı'dır. Şimdi ona da, “KÖZ'cü” diyorlarsa, oh olsun!

Milli damar, KÖZ Grubu'na karşı

Hanefi Avcı'nın, avukatı Fidel Okan vasıtasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusundaki iddiaları şöyle özetleyebiliriz:

Emniyet içerisinde, eski Nur Cemaati'nden ayrılma ve kendilerini “Milli Damar” diye niteleyen bir grup var. Bu grup, İstihbarat ve Personel birimlerinde özellikle etkili. Sahte ihbar mektupları yazıp, uydurma iddialarla insanları “FETÖ üyesi, Paralel yapı mensubu, KÖZ Grubu” diye damgalıyorlar. Cemaat'le hiçbir ilgisi olmayan kişileri bile “paralelci” ilan ediyorlar ve bir paralel paranoya oluşturuyorlar. Böylece, bir müddet sonra uygulamaya koyacakları daha büyük kumpaslara zemin hazırlıyorlar. Kumpas amaçlı bu ihbar mektupları, gene Milli Damar örgütünün üyesi olan savcılarla paylaşılıyor. Savcılar buna dayanarak dinleme, izleme kararları alıyor. Hedefteki kişiler hakkında bilgi toplanıyor. Bu toplanan bilgilerle kumpasın altyapısı oluşturuluyor. Paralel yapıyı taklit eden ve kendilerine “Milli Damar” diyen bu grup, Emniyet içinde örgütlendi. Paralel yapıyla aynı yöntemleri kullanıyorlar. Aynı şekilde uydurma imzasız mektuplar göndererek soruşturma başlatıyorlar.

Milli Damar, devlet hiyerarşisi dışında hiçbir hiyerarşi tanımayan Emniyet mensuplarını tehdit olarak gördüğü için, sözde bir örgüt yaratarak (KÖZ Grubu), Hanefi Avcı ve arkadaşlarını bu örgütün üyesi gibi göstermeye çalışıyor. Milli Damar, aynen Cemaat gibi, grupçuluk, ayrımcılık yapıyor. Emniyetteki makam ve mevkileri ele geçirmeye çalışıyor. Devletin en üst kademeleriyle kurduğu irtibat sayesinde, o makamı da yanıltarak, kandırarak, terör örgütlerine karşı görev yapan dürüst kişileri, “KÖZ Grubu” diye pasivize etmeye başladılar bile.

Milli Damar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dost görünüp, devlete ve millete ihanet eden bir çetedir. Tasfiye edilen Cemaat yapılanmasının finans kaynaklarını ele geçirip, yeni bir tehdit ve illegal bir güç oluşturmaktadır. Medyada etkindir. Sözde “Paralelle mücadele” adı altında kişileri ve kurumları itibarsızlaştırıp, Emniyet ve Yargı'daki örgüt mensupları vasıtasıyla, rakip kişilere operasyonlar düzenlemeyi planlamaktadır.

***

Yukarıda yazılanları özetlemek gerekirse… Hanefi Avcı, İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlıkları merkezli, kendisi ve arkadaşlarını hedef alacak bir dizi operasyonun başlatılacağından endişe ediyor. Bu defa da, sanık koltuğuna “Milli Damar” üyelerini oturtuyor. Bekleyip görelim ve yeni senaryoyu seyredelim: Milli Damar, KÖZ Grubu'na karşı.

Belki, Avcı'nın yeni kitabının adı böyle olur.

Batı'dan koptuk

Binali Yıldırım, grup toplantısında, Gümrük Birliği anlaşmasının gözden geçirileceğini söyledi. Bu konuyu birkaç cümleyle geçiştirdi ama, böyle bir adım, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde vahim sonuçlar doğurabilir. Zaten, Türkiye, bugünkü yönetim biçimi itibariyle, Batı âleminin sıcak bakacağı bir ülke değil. Her platformda ve her vesileyle bunu belli ediyorlar. Ahmet Davutoğlu, belki de, Avrupa ile iş birliğinin son halkasıydı. Vize muafiyeti için gayretleri vardı. Terör tanımının yeniden yapılması şartına takıldı; Tayyip Erdoğan'ı bu konuda ikna edemedi. AK Partili kadrolar, “Avrupa, PKK ile mücadele etmemezi engellemek istiyor” diye, propagandaya girişti. Oysa terör tanımının yeniden yapılmasındaki maksat başka. Demokratik ülkelerin rahatsız olduğu husus, herkese, kolayca “terör örgütü üyesi” ya da “terör örgütüne yardım yataklık ediyor” damgasının vurulması. Bunun örneklerini her gün görüyoruz. Mesela Can Dündar ve Erdem Gül'ün, MİT TIR'ları haberi bile, bir terör faaliyeti sayıldı. Son olarak, Can Erzincan televizyonu, bir savcının talebiyle, FETÖ terör örgütünün yayın organı olduğu isnadıyla, Türksat uydusundan düşürülmek isteniyor. Çok sayıda hayırsever insan, bağış yapan iş adamları cezaevine atıldı. Birçok işyerine, üniversiteye, okula, hastaneye el konuldu. Demokratik ülkeler topluluğu olan Avrupa Birliği, böyle bir Türkiye'yi içine almaz. Ama zaten anlaşılıyor ki, Tayyip Erdoğan, otoriter yöntemleri sürdürmek için, rotayı değiştirmek niyetinde. Gümrük Birliği'nden çıkmak ciddi bir şekilde gündeme gelirse, kimse şaşırmasın. Bizim gibi ülkelerin AB'de, ya da ABD'de bir karşılığı yoktur.

Otoriterleşme, Batı'da yalnızlaşmayı getirdi. Hiçbir Avrupa ülkesinden ya da Amerika'dan davet almıyor. Dikkat ederseniz bütün gezilerini, Asya'ya, Afrika'ya ya da Güney Amerika'ya yapıyor. Yeni müttefiklerimiz, Suudi Arabistan ve Katar.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 53101

ulkucudunya@ulkucudunya.com