Genetik Rulet
Soner Yalçın 01 Ocak 1970
Arpad Pusztai adını hiç duydunuz mu?
Macaristan/Budapeşte'de 1930 yılında doğdu.
Bilim adamı oldu; Macar Bilimler Akademisi üyesiydi.
Sovyetler Birliği destekli iktidara karşı 1956 Macar Ayaklanması'na katıldı. Bastırılan isyandan sonra Avusturya'ya kaçtı; mülteci kampında yaşadı.
Sonra İngiltere'ye gitti.
Sonra İskoçya'daki Rowett Araştırma Enstitüsü'nde çalışmaya başladı. Bitkisel kökenli protein olan lektin ve çevre koşulları etkisiyle değişim geçiren/ bitki genetik modifikasyonu konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri oldu.
Sonra…
Peşine polisler-istihbaratçılar takıldı.
Tehdit edildi.
İftiralara maruz kaldı.
Geri adım atmadı.
“Ben yemem” dedi.
“Halkın kobay olarak kullanılması doğru değil” dedi.
Kovuldu; ve yaklaşık 50 yıl sonra memleketi Macaristan'a döndü.
Mesele şuydu:
Arpad Pusztai, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'ın/yani GDO'lu gıdalarının vaat ettiklerine inanıyordu; ve bu nedenle bunları incelemek üzere görevlendirildi.
Ancak…
Eline geçen bulgular karşısında şoke oldu! GDO'lu patateslerle beslenen farelerin daha küçük ciğerleri, kalpleri, testisleri ve beyinleri vardı!
Keza, bağışıklık sistemleri zarar görmüştü ve akyuvar hücrelerinde yapısal değişimler yaşamışlardı!
Bu durum onları (GDO'suz patateslerle beslenen farelerin aksine) enfeksiyona ve hastalıklara daha açık hale getiriyordu.
Ayrıca, boyunaltı bezi ve dalakta hasarlar ortaya çıkıyordu; (pankreas ve bağırsaklar da dahil) dokular genişliyordu; karaciğerde iltihaplanma olurken, mide ve bağırsaklarda ciddi sorunlar yaşanıyordu.
Ki tüm bunlar kanser riskini artırıyordu!
Alarm verici olan diğer unsur ise, sonuçların 10 günlük bir testin sonucunda alınmasıydı; ve bu da insan yaşamında 10 yıla karşılık geliyordu!
Tehlike büyüktü…
EKRANDA TARTIŞMAZLAR
Jeffrey Smith adını hiç duydunuz mu?
ABD/New York 1958 doğumlu yazar, politikacı ve; genetiği değiştirilmiş tohumlara karşı amansız bir mücadele veren bir eylemci.
2003'te “Aldanışın Tohumları” ve 2007'de “Genetik Rulet” adlı kitapları yazdı. Son kitabı 20012'de sinema filmi bile oldu.
Halk sağlığına inanan Jeffrey Smith ile bilim namusunu savunan Arpad Pusztai gibi bilim adamlarının yolu böyle kesişti. (Keza bu bilim adamlarından biri olan Berkeley'den Ignacio Chapela da Pusztai gibi tehditlere maruz kaldı; kovuldu.)
Öncelikle…
ABD Gıda ve İlaç İdaresi/ FDA'nın, GDO'lu gıdaların güvenliğine dair yaptığı tüm açıklamaların yalanlarını ortaya serdiler. İşin acı yanı Türkiye gibi ülkeler FDA açıklamalarına inanmak zorunda bırakılıyordu!
Dev şirketler, kârlılıklarına kimsenin müdahale etmesine izin vermiyorlar; aleyhte bulguları gizliyorlar; ve gıda güvenliği konusunu tartıştırmıyorlar bile.
GDO'lu yiyeceklerin; sindirim sistemi işlevleri, karaciğer- böbrek işlevleri, bağışıklık- endokrin sistemi, kan bileşeni, alerji, bebekler üzerindeki etkileri, kansere sebep olma potansiyeli veya sindirim sistemi bakterileri üzerindeki etkilerini incelemiyorlar.
Ne yapıyorlar:
Gıda endüstrisinin fonladığı araştırmalarla; tehlikeli sorunları ortaya çıkaramıyor ve ortaya çıkarılmış gerçekleri gizliyorlar. Bu nedenle…
– Deneylerde daha genç ve daha hassas hayvanlar yerine daha yaşlı hayvanları kullanıyorlar!
– İstatistiksel anlam ifade etmeyecek kadar düşük düzeyde numune ölçekleri kullanıyorlar!
– Besleme denemelerinin süresini sınırlandırıyorlar!
– Hayvan ölümleri ve hastalıklarını yok sayıyorlar!
Evet. Sizler, bu konularda ekranlarda bir tartışma gördünüz mü?
Yapamazlar… Yaptırmazlar…
YABANCI MADDELER
Bizden…
Laboratuvarda (DNA ilişkileri bozularak) oluşturulan gıdaların, milyonlarca yıldır doğada yetişen yiyeceklerden farklı olmadığına inanmamızı istiyorlar! Yani…
Daha önce hiçbir zaman birlikte var olmamış olan genleri bir araya getirerek yaptıkları gıda ile; binlerce yılda oluşan ve güvenilirliği kanıtlanmış olan gıdaların aynı olduğunu ileri sürerek yalan söylüyorlar!
Oysa, GDO'lar bir kez gıda zincirine girdi mi artık cin şişeden çıkmış demektir! Çünkü…
Laboratuvarda oluşturulan “yabancı DNA'lar” vücudun yapısını bozuyor ve; bunlar vücuda girdiğinde başıboş dolaşıyor, mide bağırsak güzergahı içerisinde uzun süre yaşayabiliyor ve iç organlara kan yoluyla taşınabiliyor. Bu hal kronik hastalıklara sebep olma riskini artırıyor!
“Genetik Rulet” denmesinin sebebi tüketicilerin nasıl bir rahatsızlığa yakalanacağını bilmeden bu yiyecekleri tüketmesidir. Üstelik…
Sadece bitkiler değil. Arpad Pusztai ve diğer bilim adamları,GDO'lu yemlerle beslenen hayvanların sonuçları karşısında şok geçirmişlerdir. Örneğin…
– Büyüme hormonu rbGH enjekte edilen ineklerden elde edilen sütün içerisinde, göğüs, prostat, kolon, akciğer ve diğer kanser risklerini doğuran IGFI hormonu yüksek düzeyde bulunmaktaydı.
Bakınız…
Çocuklar, yetişkinlerle kıyaslandığında tehlikelere daha çok açıktır özellikle de içerisinde ciddi miktarlarda rbGH işlenmiş süt içenler!
Bir diğer endişe kaynağı ise, GDO'lu gıdaları yiyen hamile kadınların bu şekilde normal cenin gelişimine zarar vermeleri ve sonraki kuşaklara geçen gen ifadelerini değiştirmeleridir.
Araştırmalar göstermiştir ki…
Kendilerine tercih imkanı verildiğinde, hayvanlar GDO'lu gıda yemekten sakınıyor.
Siz de deneyiniz; tok köpek ya da tok kedi markette satılan kimi peynirleri yemez; sütleri içmez!