« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Eyl

2016

Fırsat bu fırsattır deyip!..

Emin Çölaşan 01 Ocak 1970

Sevgili okuyucularım, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan olayların hangisini yazmalı!
Şu anda on binlerce devlet memuru işinden atılmış durumda.
Pek çoğu emeklilik hakkını bile elde etmemişti.
Bazıları açığa alındı, bazıları resmen kovuldu.
Bir bölümü ise tutuklandı.
Kesin sayıyı hiç kimse bilmiyor, bilenler açıklamıyor.
Hepsinin başına gelenin ortak paydası ise “FETÖ'cü olmak!”
Kamuda temizlik ve tasfiye harekatı darbe girişiminin hemen ardından, bir veya iki gün sonra başlatıldı ve kovulanlarla birlikte on binlerce aile mağdur edildi.
Şimşek hızıyla yapılan bu operasyonlarda hedef alınanların tamamı FETÖ'cü müydü?
Bu soruya evet demek ne yazık ki mümkün değil.
Varsayalım öyle idi. Böylesine kalabalık bir isim listesi elde hazır mıydı, birkaç gün içerisinde nasıl devreye sokulmuştu?
Bazılarını tanıyorum, bırakın FETÖ'cü metöcü olmalarını bir yana, sapına kadar Atatürkçü kamu görevlileri idi.
Ergenekon-Balyoz sürecinde de aynı olayları yaşamıştık ama bu seferki çok daha geniş kapsamlı.
* * *
İsim vermiyorum. İyi tanıdığım bir kamu avukatına kurumu tarafından gönderilen resmi yazı elimde.
Sadece ona değil, aynı kovulma yazısı on binlerce kamu görevlisine gönderilmiş durumda. Lütfen dikkatle okuyunuz:
“15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunan paralel devlet yapılanması (PDY), diğer ismi ile Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün kontrol ettiği her türlü legal (yasal) görünüm altında illegal (yasa dışı) faaliyet gösteren yapılara üyeliğiniz, mensubiyetiniz (mensup olmanız) veya iltisakınız (bağlantınız, ilişkiniz) yahut bunlarla irtibatınız olduğu değerlendirildiğinden, 21 temmuz 2016 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137. maddesi uyarınca görevinizden uzaklaştırılmış bulunmaktasınız…
Yapılmakta olan soruşturma kapsamında görevinizden alınmanıza gerekçe gösterilen yukarıdaki suçlamalarla ilgili yazılı savunmanızı işbu yazımızın tebellüğ tarihinden itibaren en geç 10 gün içerisinde tarafımıza gönderilmesini rica ederim.”
Altında o kurumun en üst düzey yetkilisinin imzası var.
* * *
Olaya dikkat ediniz!.. Önce tebligat gönderilip suçlanıyor ve açığa alınıyorsunuz, ondan sonra sizden savunma isteniyor.
(Sanığın önce idamına, tanıkların daha sonra dinlenmesine diyen mahkeme kararı gibi!)
Bu avukat savunmasını hazırlayıp idareye veriyor da, bu soyut ve havada suçlamalar sonrasında neyi savunacak! Kendisine yönelik herhangi bir somut suçlama, somut bir olay yok.
Hayatı boyunca Fetullah methullah bilmemiş Cumhuriyetçi,Atatürkçü, AKP'li olmayan bir Türk hukukçusu. Ne diyecek!
“Böyle bir suçlama beni aşağılamak, onurumla oynamaktır” diyor.
Sonuç zaten önceden belli.
Kovuluyor.
Emeklilik hakkı yok, şimdi işsiz bekleyip duruyor.
Dava açmaya niyetlense bütün yargı yolları kapalı. Bu ortamda hangi mahkeme “Bu yapılan hukuksuzluktur. Göreve iadesine” diye karar verebilir?
* * *
Şimdi gidiyoruz Merkez Bankası'na…
Günlerden cuma öğleden sonra. Bazı çalışanlara İnsan Kaynakları Müdürlüğü'nden telefon gelmeye başlıyor:
“Eğer pazartesi günü saat 17'ye kadar emeklilik dilekçesi verirseniz, idare tarafından kabul edilecektir.”
Bazıları anlamıyor, bu kısa sözlü tebligatı telefonda bir kez daha okutuyor. Peki başka?
Hepsi bu kadar, başka bir şey yok.
Mesaj alınmıştır!
O güne kadar bankanın bazı çalışanları zaten şutlanmıştır. Örnekler önlerindedir.
Emeklilik dilekçesi vermedikleri takdirde FETÖ bahanesiyle kovulacaklar ve bütün yasal hakları sıfırlanacaktır.
Günün birinde birileri çıkıp “Merkez Bankası da bu haksızlıkları yapmıştı” dediği takdirde verilecek yanıt hazırdır:
“Biz baskı yapmadık ki, kendileri dilekçe verdiler! Nah işte imzaları!..”
* * *
Sevgili okuyucularım, burada haksız yere tutuklananbinlerce kişiden söz etmiyorum.
Sadece iki somut örnekten yola çıkıp (isimlerini vermeden)kovulanların dramını kısaca gündeme getirmeye çalışıyorum.
Bu süreçte çok büyük haksızlık ve hukuksuzluklar sergileniyor.
Allah, peygamber, din-iman, Müslümanlık laflarını bir gün olsun ağzından düşürmeyen bir iktidarın-hükümetinsergilediği bu olaylar korkunç boyutlara ulaşmış durumda.
Günün birinde herkese karşı bir haksızlık-hukuksuzluk yapılabilir, eyvallah…
Dava açıp hakkınızı arayabilirsiniz.
Ama OHAL kararnameleri uyarınca, bu konularda başvurup hak arayacağınız bir yargı organı yok.
Bu insanlık ve hukuk dışı olaylar olanca hızıyla sürüp gidiyor.
* * *
Bu yöntemle tasfiye edilenler arasında elbette Fetullah-cemaat ekibinden birileri vardır.
Ama şimdi kaynatılmakta olan cadı kazanında kurunun yanında yaş da yanmakta, hiçbir günahı olmayan insanların canı yakılmaktadır.
Hükümet işin kolayını bulmuş!
Fırsat bu fırsattır deyip devlette kadro tasfiyesi yapıyor.
FETÖ'cülük bahanesiyle kendinden olmayanları çeşitli yöntemlerle açığa aldırıyor, kovuyor ve kovduruyor, boşalan kadrolara iktidarın adamları dolduruluyor.
İşin ilginç yanı, bazı bakanlar da bu hukuksuzluğun farkında. Kendilerine ulaşan feryatlara kulak tıkamaları mümkün olmuyor…
Yapılan yoğun başvurular sonrasında onlar da haksızlığa uğrayan bazıları için aracılık yapmaya, torpil olmaya soyunuyor ama çare yok!
Bir kazan kaynıyor, altındaki ateşi yakanları da eninde sonunda zor durumda bırakacağı anlaşılıyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 29603

ulkucudunya@ulkucudunya.com