Hukukun üstünlüğü!
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Hukuka en çok ihtiyaç duyulan bir zamandayız. Kiminle konuşsanız sadrının derinliklerinden bir "ah!" çıkıyor. Türkiye'de neredeyse, bir aile içinde işine son verilmemiş hemen kimse kalmadı. Ak Partililer bile "Altımızı oyuyoruz!" demeye başladılar.
Fethullahçılarla mücadele, hem de sonuna kadar mücadele şart. Ama insanları şüpheyle, zanla, birinin rastgele ihbarıyla sokağa atamazsınız. Açlığa mahkûm edemezsiniz. "Fethullahçıların bankasına neden para yatırdın? Neden o bankadan kart aldın? Neden kredi çektin?" diye soramazsınız! Eğer hesap soracaksanız, devleti yönetenlerden hesap soracaksınız. Çünkü o bankanın faaliyetine izin verenler devlet yetkilileridir. Madem, açık, insanlar işlerine geliyorsa, o bankayla çalışırlar. Ak Parti yönetiminin el üstünde tuttuğu, Ak Parti'nin fikriyatıyla da ilgisi olmayan, karı-koca gazetecilerin yüklü bir kredi çektiği söyleniyor. Çekerler; kimse bir şey diyemez. Ama ona bir şey demedikten sonra, kim hesap açtıysa, ona da bir şey diyemezsiniz. Örgüt bağlantısı, kanunî açılmış bir bankaya para yatırdığı için aranmaz; başka bağlantılar, başka kıstaslar ortaya konmalıdır.
Fethullahçıların açtığı mektepler, dershaneler bahane edilerek böyle "cadı avı" sürdürülecekse, ortada Ak Parti kalmaz! Bunu bilesiniz. İnsanların çocukları, Fethullahçıların açtığı mekteplere, dershanelere devam etti diye suçlanamaz ve 17/25 Aralık diye bir milât da konamaz. O milattan sonra, kanun, o mekteplerin, o bankanın faaliyet göstermesine izin vermişse, isteyen istediği mektebe çocuğunu gönderir, isteyen söz konusu bankayla çalışır.
"Örgüt" bambaşka bir şey...
PKK bir kanlı örgüttür. PKK'nın partisi HDP'ye beş milyon insan oy verdi. Ne yapacaksınız? Beş milyon insanı tek tek tespit edip işinden kovacak, hapse mi atacaksınız? Üstelik, bu beş milyon insan HDP'nin PKK'nın uzantısı olduğunu bile bile oy kullanmıştır! Fethullahçılık öyle miydi?
Biz bile, gazetecilik gereği en yakından hâdiseleri takip ediyoruz, yazıyoruz; Fethullahçı bir örgüt olduğunu, hadiselerin seyrine bakarak ancak tayin edebildik. 15 Temmuz'dan çok önce, 17/25 Aralık'ta bir tarafın diğer tarafa darbe vurmak istediğini kaç defa köşede dile getirdik.
Ak Partililer, Fethullahçı bir örgüt olabileceğini hiç mi hiç düşünemedikleri için Reis, bir avuç yakınıyla mücadele yürütmüş, kurduğu partiden çok az insandan destek görmüştür.
Yandaş yazarlar -bir iki kişi de olsa- "Nereye gidiyoruz?" diye sormaya başladılar. Allah korkusu olanlar, Kur'ân'ı bilenler bu soruyu sormalıdırlar. Ak Parti tabanı esniyor; bir an gelecek, çatırdayacak. Yandaşlar bunun farkındalar. O zaman fırsatçılara, kan dökücülere, ABD maşalarına gün doğacak. Şu zamanda Ak Parti'nin çatırdaması ülkenin çatırdaması demektir! (Evet, bunu ben söylüyorum!)
İki cephede savaşıyoruz. Şehitler geliyor. İnsanları kendinizden soğutmayın, insanları açlığa mahkûm etmeyin! Fethullahçı hiyerarşi içinde kim varsa onları bulun ve "hukuk" çerçevesinde ne gerekiyorsa yapın.
***
Reis çok doğru söylüyor... At izi it izine karıştı. Ama tedbir alınması gerektiğini de ilk söyleyecek olan da O. "FETÖ" ile mücadelede ön saftaki gazetemizin yazarları gözaltına alındı/alınıyor: İmamların Öcü'nü yazan Yavuz Selim Demirağ, Adnan İslâmoğulları, Servet Avcı, Doç. Dr. Kürşad Zorlu... Sırada kim var? Mantık zorlanıyor. Hedef saptırmayın; FETÖ kârlı çıkar.