Seferberlik gücü özel şirket mi olacak?..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Paçavra olduğu ortaya çıkan "kozmik oda operasyonu"nu kimse sorgulamıyor. Ara sıra "FETÖ" operasyonları kapsamında teğet geçiliyor.
Aslında "kozmik oda operasyonu" ile ne olmuştu?.. O gün birileri hangi hedefine ulaşmıştı?..
Seferberlik Tetkik Kurulu komple lağvedilmişti.
Herhalde, bunun ne manaya geldiğini anlatmak için tekrar tekrar, uzun uzadıya yazılara gerek yok!..
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun ve tüm ülkedeki şube ve yapılanmalarının kökünün kazınması talimatını da dönemin Başbakanı R. Erdoğan vermişti.
Saray'da gerçekleşen 32'nci muhtarlar toplantısında bir de baktık ki, Erdoğan seferberlik ilan etmiş. Ne yazık ki, her zaman olduğu gibi işin özünden uzaklaşıp şeklî tartışmalar yapılıyor. Vay efendim!. Cumhurbaşkanının seferberlik çağrısı, Anayasa'nın falanca maddelerine göre aykırı mıymış yoksa değil miymiş...
Yanlış anlamayın!.. "Bir kaç defalığına, işimize geldiği zaman anayasa delinse ne olur"culardan değilim. Ancaak!.. Büyük (!) ittifaklarla fiili durumun hukukileştirildiği ve kevgire çevrilen anayasa karşısında Anayasa Mahkemesi'nin bile sus pus olduğu günlerde -tartışmanın ilgili bölümüne dalarak- boşa nefes tüketmek taraftarı da değilim. Türkiye'nin can damarı olan ve kapısına kilit vurulan seferberlik yapılanmasının da ne olduğunu iyi bilenlerdenim.
Gelelim kuru fasulyenin faydalarına!..
Cumhurbaşkanı başdanışmanı olan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin kurduğu SADAT'ın (Uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren şirket) faaliyetlerine (!) ara sıra bu köşede yer vermişizdir. Adnan Tanrıverdi, şu sıralar kısa adı ASSAM olan, Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği'nin de yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor. ASSAM da SADAT gibi ağırlıklı olarak emekli askerlerden oluşan bir yapılanma. Erdoğan'ın, seferberlik ilan ettiği günün ertesinde ASSAM'ın internet sitesinin manşetinde "Özel Askeri Şirketler" başlığı ile oldukça ilginç bir yazı yayımlandı. Yazar adı da; Çetin Zamantıoğlu.
Yazının bir bölümünde, "Adı konmamış İslam coğrafyasındaki bu savaşın tarafları, Küresel güçler (ABD-İngiltere-Almanya-Fransa-Rusya) ile Bölgesel güç olan Türkiye'nin arasındadır. Bu savaşta ABD ve müttefikleri düzenli ordularının yanında, vekalet verdiği bölgesel etnik-mezhepsel güçlerle birlikte "Özel Askeri Şirketleri' de" kullanmasıyla, savaşa yeni bir boyut katmıştır. Türkiye'nin Güvenlik stratejisinde, savunma alanında bu yeni Enstrümanı-Gücü "Özel Askeri Şirketleri" de kullanabilecek kararlığı, göstererek değerlendirmeye alması gerekebilir." deniyor.
Daha sonra da devam ediyor;
"Güvenlik sorunlarını ortaya çıkaran tehditler bu unsurlara göre çeşitlilik göstermektedir. Bu çerçeveden daha önce sadece egemen devletlerin yetkisinde bulunan işlevleri "kamu yararı" adına artık devlet-dışı aktörlerin kamu kuruluşları ile birlikte yerine getirmesi, bir tür yönetişim anlayışını ortaya çıkarmıştır. Günümüzde devletler güvenliğin temininde baş aktör olmayı sürdürmelerine karşın, devlet-dışı aktörler de giderek devletleri tamamlamakta ve devlet ile devlet-dışı aktörler arasında yeni koordinasyon ağları gelişmektedir.
ABD örneğinde görüldüğü gibi büyük devletler de kendi kamuoylarındaki baskıyı aşmanın bir yolu olarak bu özel askerî şirketleri kiralama yoluna başvurmaktadırlar. Ayrıca, bu sayede siyasi açıdan çatışmaya dahil olmadığından uluslararası siyasette yıpranma olasılığını düşürebilmektedirler. Özel askerî şirketlerdeki görevlilerin can kayıpları ulusal ordulardaki kayıplar kadar ulusal kamuoylarında tepki çekmemektedir."
Yazının "sonuç" bölümündeki ifadeler ise çok daha dikkat çekici;
"Günümüzdeki savaşlarda yüksek yoğunluklu Karşılıklı Orduların savaşı yerine, sivil uzmanlarca desteklenen, teknolojinin üst seviyede kullanıldığı, yerel güçlerle dengelendiği, Özel Askeri Şirketlerin kullanıldığı savaşa dönüşmüştür.
Artık savaşlarda cephelerde savaşacak büyük ordulara ihtiyaç duyulmamaktadır. Yüksek teknolojilere ve uzman personele duyulan ihtiyaç Özel Askeri Şirketlere olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
...
Gerek ekonomik ve siyasal alanda, gerek psikolojik ve sosyolojik alanda, gerekse askerî (terörizm, sınır güvenliği, siber savunma) alanda maruz kaldığı saldırıları göğüsleme kararlılığında olan Türkiye, Fırat Kalkanı harekatıyla savunma stratejisini sınır ötesinde, tehlikenin kaynağında yok etme yolunu tercih etmiştir. Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve benzer mahiyette olan güvenlik meselelerinin hallinde özel askerî şirketlerden istifade etmesi önemli bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan askerî şirketlerin oluşturduğu ekonomik yapı göz önüne alındığında, ekonomik gerekçeler bile Türkiye'nin bu alanda olması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır."
Cumhurbaşkanı başdanışmanı emekli paşa Adnan Tanrıverdi'nin yönettiği derneğin sitesindeki bu yazı bana çok manidar geldi. Ya size?..
"Kumpas" süreci ile başlayan TSK'nın tasfiyesini de bu yazının kenarına not ediyorum!.. Askeri liselerin, harp okullarının, askeri hastanelerin kapatılmasını da...
Fiili durum hukukileştiğinde başımıza daha neler gelecek?..
Bkz; Anayasa değişikliği teklifi madde 14-15...
Aldığım duyumlara göre, ASSAM içinde "Devletin resmi okullarında Kürtlere ikinci dil olarak Türkçe'nin öğretilmesi" ve "eyalet sistemi" ile ilgili bir rapor kapalı devre tartışılıyor. Bakalım resmi olarak yayımlamaya cesaret edebilecekler mi?..