Asıl hatamız ABD ittifakı
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
Çok değil. Cumhuriyet kurulduktan 13 yıl, Atatürk öldükten sonra ise sadece 8 yıl sonra ABD-Türkiye ikili ilişkileri sıkı bir formda başladı...
Buraya kadar her şey normalmiş gibi görülüyor.
Ama değil...
Bundan sonra her ne olacaksa Türkiye'nin aleyhine, yeni müttefikimiz, biricik dostumuz ve bundan sonra kapısında tam 54 yıl beklediğimiz Avrupalıların lehine gelişecektir.
23 yaşında çiçeği burnunda Cumhuriyetin iyi niyetle başladığı bu girişim, ne yazık ki umduklarını vermeyecektir. ABD ile girişilen o heyecanlı başlayışta elimizi dostça uzatarak verdikten sonra bir daha kolumuzu almadık.
Ve savaş meydanlarında yendiğimiz Batı, Atlantik ötesinden içimize sızmağa başladı...
O sızıntılar zaman ilerledikçe bütün Türkiye'nin bedenini sardı. Askeriyeden, mülkiyeye, oradan zinde devlet kuruluşlarına ve hepsinden de önemlisi siyasete hâkim oldu.
İlişkilerin başladığı o günden bugüne geldiğimizde, ne görüyoruz?
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, iç huzurunu tehdit eden terör örgütleri ve bunların siyasi ortağı, bir de destekçisi sözüm ona kıymetli (!) müttefikimiz ABD görmekteyiz.
Diyorlar ki: "İçinde bulunduğumuz çağ vekalet savaşları çağı..."
Çok doğru..
Artık Türkiye karşısında elinde silah gerçek düşmanları yerine, onları temsil eden terör örgütlerini görülüyor... Kimin kime vekâlet ettiğini de biliyoruz.
Her şey açık...
İşte 1946-47'den başlayıp tam 68 yıl sonra geldiğimiz yer burası...
Buralara da el ele kol kola birbirimize sürekli destek olarak gelmedik. Çok bedeller ödedik. Sözüm ona müttefikimizin rahat ve huzuru için elimizden gelen her şeyi yaptık..
Kore'de öldük mesela...
Ta 1926'larda uçak yapmaya koyulmuştuk vaz geçtik...
Otomobil üretecektik, üretmedik.
Füze yapacaktık yapmadık..
Büyük sanayiler kuracaktık..
Kurmadık.
Distribütör olduk...
Yani onlar üretti biz sattık.
Onlar IMF'den borç verdi.. Geldi nasıl ödeyeceğimizi gösterdi.. Bir de yapılandırdı. Biz çalışıp çabalayıp ödedik.
Biliyor musunuz?
Türkiye'deki bütün darbelerin arkasında kendileri vardır...
Mesela 1974'te Kıbrıs'a mı çıkacağız. Millî menfaatimiz, oradaki soydaşlarımızın can ve mal güvenliği tehlikede mi?.. Bilin bakalım ne yaptı bu çok değerli müttefikimiz?
Karşı çıktı..
"Yapamazsınız" dedi.
Yetmedi bizi cezalandırdı..
Ambargo koydu...
Uçak yapamazsın..
Otomobil üretmesen iyi olur.
Askeri silah sanayi kursak?
"Kurma.. Sen NATO'nun biricik üyesisin.. Ben sana veririm" dediler. Ve en zor zamanımızda ise, "hey, bizim verdimiz silahları öyle işinize geldiği gibi kullanamazsınız" diyerek de engel koydular. Dinlemeyince cezamız belli: ABD ambargosuyla karşı karşıyayız.
Son kertede ise..
28 Şubat sonrası yeniden şekillenen siyaset üzerinden Türkiye'yi istedikleri çizgiye çekme peşindeler. Bunun için Büyük Orta Doğu Projesi bağlamında 1919 şartlarını günümüz koşullarına uyarlayarak Türkiye'yi ve bütün Arap ülkelerini önce rejim değişiklikleri ile hizaya sokmak var. Söz konusu hizalama işinin en temel amacı, yeni kurulacak devletler için siyasi yönetimleri uygun hale getirmek..
Sonra içinde Türkiye'nin de bulunduğu Irak, Suriye, alınacak topraklar üzerinde önce bir Kürt devleti kurmak... Bölgede bunu yapacak ve savaşacak nüfus potansiyeli var. Sonra sıra Ermenistan'a gelecek. Bunun için Kürt devletinin sınırlarından Ermenistan'a arazi yaratılacak. Bunun için Türkiye'nin federasyonlara ayrılması lazım.. Çünkü bölmenin yolu önce siyasete ayar vermekten geçiyor...
Ey millet!.. Sen anlamaz ve uyursan ayar verilecektir...