Bahçeli’nin tercihi
Özgür Mumcu 01 Ocak 1970
Çok zaman evvel değil. Daha geçen yaz. Devlet Bahçeli alışık olduğumuz sert üslubuyla kükrüyor:
“Bizim Saray’la anlaştığımız namertçe söylendi. İlk aşamada partili cumhurbaşkanlığına evet dediğimiz, başkanlık sistemine sıcak baktığımız soysuzca iddia edildi. Yeni anayasaya boyun eğdiğim fısıltıdan öte yüksek sesle ifade edildi. Bu alçak sözleri dolaştıranlarda yüz olmadığı için özür dilemediler.”
Bugün ise, Bahçeli’nin zamanında bol keseden “namertlik”, “soysuzluk” ve “alçaklıkla” suçladıklarının haklı çıktığı görülüyor.
Bırakalım başkanlık sistemine sıcak bakmayı, Sayın Bahçeli, başkanlık anayasasının tetikleyicisi oldu. Herhalde ileride kendisi siyasi tarihimize kritik zamanlarda Tayyip Erdoğan’ın yarenliği haricinde yer alamayacak.
Büyük bir ekonomik krizin ortasında erken seçim bayrağı açarak AKP’nin iktidara gelmesine yol açtı. 7 Haziran seçiminin daha akşamından sonra partisinin kan kaybetmesi pahasına seçimlerin yenilenmesini istedi. Şimdi ise Erdoğan’ın demokrasi tramvayındaki son durağına varması için etrafında pervane oldu.
Bunlar haricinde siyasi sicilinde kayda değer bir hadise bulunmamakta. Sanki siyasi hayatımıza Erdoğan’ın önündeki mayınları temizlemek amacıyla katılmışa benziyor.
Medyaya yansıdığı kadarıyla MHP seçmeni “devletin bekası” ve bölünme tehlikesiyle ikna etmeye çalışacakmış. Yani milletin vekillerini seçerek bir Meclis oluşturması devletin bekasıyla çelişiyor ve bölünme tehlikesi yaratıyor. Oysa bütün yetkiler Sayın Erdoğan’a verilirse böyle bir ihtimal kalmıyor.
Başkan partisinin tek hâkimi. Yedek milletvekili projesiyle zaten liderin ağzına bakan milletvekilleri yedek kulübesi baskısıyla iyiden iyiye silik. Yargıyı başkan belirleyecek, varlığı yokluğu bir olsa da milletvekillerini başkan belirleyecek, kararname adı altında kanunları da başkan yapacak. Böylece devletimizin bekasına halel gelmeyecek.
Anlaşılan o ki devleti en çok sevdiğini ileri süren Devlet Bahçeli, devletin bir şahsın eline bırakılmazsa kolayca dağılacak kadar zayıf olduğu fikrinde. Devlete ve millete zerre güveni yok. Gelgelelim Sayın Erdoğan’a güveni tam.
MHP tarih kitaplarında yerini almaya hazırlanıyor. Alacağı yer eski siyasi partiler bölümünde. Başkanlık sisteminde MHP gibi ara partilerin pek hayatta kalma şansı yok. Seçmenin önemli bir kısmını zamanla başkanlık blokuna yani AKP’ye kaptıracak. Geri kalanı da CHP’ye gidecek. Meclis’i işlevsiz bırakarak kendini de işlevsiz bırakmayı başaracak.
En büyük siyasi başarısı zamanında kendi partisini baraj altı bırakarak AKP’ye iktidarı teslim etmek olan bir stratejik dehadan beklenmeyecek iş değil.
Haziranda “Versin Bilal’i, alsın iktidarı” diyordu. Acaba Bilal yerine neyi aldı da vermeye ikna oldu iktidarı?