IŞİD'in elindeki silahlar ve cepheden kaçan ÖSO...
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
El Bab...
Kışın ayazında buzunda kavuruyor bizi!..
Kahraman Türk askeri, tüm engellere, bombalı araçlara, canlı bombalara, hendekler içine tuzaklanmış yüzlerce EYP'ye ve üstüne hava şartlarının aleyhimize olmasına rağmen mücadeleye devam ediyor. Orada normal bir savaş yok, çatışma yok. Havanın sisinden, pusundan, gecenin karanlığından istifade ile Mehmetçiğin üzerine gönderilen intihar eylemcileri ile mücadele var.
Çok çetin şartlarda yürüyor kahpelerle mücadele. Bu zorluklar sadece mücadelenin yürüdüğü coğrafya ile de sınırlı değil!..
Genelkurmay Başkanlığı, 122. gününe giren Fırat Kalkanı operasyonunda bugüne kadar bilgilendirme notlarını hep sabahın erken saatlerinde bizlere ulaştırırdı. Yeni bir gelişme olduğunda da mutlaka güncelleme yapılırdı. Önceki gün, sabah saatlerinde yürek yakan bilgilendirmelerle ile başladık güne. Akşam saatlerinde artan şehit ve yaralı bilgi notlarını okudukça kahrolduk. Dün sabah e-postalarımızda Genelkurmay'ın bilgilendirme notu yoktu. Millî Savunma Bakanı Fikri Işık'ın TBMM'de yapacağı konuşma için beklenildiğini tahmin ettik. Fikri Işık, genel kurula bilgi verirken şehit sayısının 16'ya çıktığını bildirdi. Işık'ın konuşmasını tamamlamasından ardından e-postalarımıza düştü Genelkurmay'ın bilgilendirme notu bu sefer. Sayılar.. Kahpelerin verdiği zayiatlar..
Kendi payıma, bana ayrılan bu kıymetli sütun sınırlarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü kahpe sürüsüne karşı yürüttüğü eşsiz mücadelede çok titiz ve kılı kırk yaran bir anlayışla hareket ettiğimi belirtmek isterim. Bölge kaynaklarından ne kadar sağlam bilgi alsam da -özellikle şehit ve yaralıların sayısı ve durumu hakkında- resmi açıklamaların gelmesini beklerim. Önceki gün de benzer bir durumu yaşadım. El Bab'dan gelen şehit ve yaralı haberleri bugüne kadarkilerden çok farklıydı. Hak veriyorum. Toplumsal psikoloji ve de şehit ailelerini düşünerek karargah açıklamalarını peyder pey zamana yayarak yaptı.
Ancak, anlayışınıza sığınarak bugüne kadar takip ettiğim bu çizgiden küçük bir sapma yapacağım. Çünkü, bazı şeylerde yutkunmak, hata yapanlara, kötü yönetenlerine örtü oluyor. Gerçek manada hataların ve sıkıntıların toplum tarafından öğrenilmesine ve idarecilerin buna çare üretmesine engel oluyor. Kilis'teki, Gaziantep'teki hastanelerden normal hastalar taburcu edilip, her yer yaralı ve ağır yaralı Mehmetçik ile dolarken ve civar illere de yaralı kahramanlarımız taşınırken sus pus kalamayız. Hele, Ankara'nın göbeğinde oturup masamızda sıcak çaylarımızı yudumlarken, birçok yaralı yakınına (dün) ikindi vakti haber verilebildiğini ve onların çaresizliğine şahit olurken bu sorumluktan kaçamayız. Hele, açıklanan şehit sayısına rağmen bölgede birçok kayıp askerden haber alınamadığını bölgedeki askeri kaynaklardan dinledikten sonra, yapılan "bu sıkıntılarımızı ve içinde bulunduğumuz moral ve motivasyonu herkese bildir" imalarından kaçamayız.
El Bab'da mücadele veren kahraman Mehmetçiğimizin hangi birliklere mensup olduğuna dair teknik ayrıntılara girmeyeceğim. Hepsi çok iyi eğitilmiş ve seçkin kahramanlar. Meskûn mahal operasyonlarının başladığı günden itibaren Diyarbakır Sur'da "Bismillah" dediler. Oradan, Silopi'ye, Cizre'ye, Şırnak'a... geçtiler. "Suriye'ye girilecek" dediler. Gözlerini kırpmadılar. Bu geçen zamanı bir hesap edin!.. Aylardır ev yüzü görmeyenler var. Her fırsatta büyük devlet olduğumuzu iddia edenler, tenekede su ısıtıp yıkanan, gıda sıkıntısı çeken Mehmetçiğimizi duymadılar. ÖSO denen derme çatma yapı ile Fırat Kalkanı operasyonunu yürüten Mehmetçiğimiz yine de yılmadı. El Bab'ın düşmesi için gelinen en stratejik noktada yapılacak taarruz için tüm planlamalar yapıldı. Önceki gün harekete geçildi. Yapılan planlamaya göre Mehmetçik ile ÖSO'ya ait 400 civarında güç IŞİD'in stratejik bölgesini ele geçirecekti. Yaralı olarak şu an hastanede yatan bir subayımızın anlatımına göre; taarruza geçildiğinde IŞİD'in attığı ilk mermilerden sonra ÖSO mensuplarının büyük bir bölümü cepheden kaçtı. Mehmetçikle birlikte sadece 40 civarında ÖSO mensubu kaldı. Çatışmalar o kadar şiddetliydi ki saat 12.30 sularında yaralanan bir subayımız ancak 17.30 sularında bölgeden alınabildi. IŞİD'in kahpeleri yaralı ve şehitlerimizin konulduğu araçlara da saldırıyordu. Şimdi hasta yatağında konuştuğum subayımızdan 2 cümle nakledeceğim:
"IŞİD'in uçak dışında her türlü silahı var. ABD, Rus ve hatta Türk yapımı. Yer altında konteynerleri var."
Evet!.. El Bab'daki büyük fotoğrafın küçük bir karesi bu!..
Birliklerimizde asker temin etme sıkıntısı var. Bedelli bedelli geldik bu hale!.. Aynı rütbeli aynı personel, operasyondan operasyona gidiyor. Dinlenmeye, bir soluk almaya fırsat bulamadılar. Askerimizin moral ve motivasyonunu bozan unsurlar ve yapılar ortada. Sağa sola çamur atmak yerine gerçeklerle yüzleşebilecek kadar da yiğit olunmalı. TSK koridorlarında Ocak ayından itibaren subay ve astsubaylarda çok sayıda istifaların olacağı hatta Bordo Bereliler'den toplu istifalar geleceği konuşuluyor.
Hastane ziyaretleri ile pansuman yarayı iyileştirmiyor!..