AKPLİ VEKİLLERİN BAŞKANLIK SORULARI
Mehmet Tezkan 01 Ocak 1970
Anayasa değişik liğiyle getirilmek istenen yeni yönetim biçimini anlamaya çalışıyorum.. Kafalarda soru işareti kalmasın diye üç gündür milletvekillerine sorular soruyorum.. Sormaya da devam edeceğim..
Sadece benim değil AKP milletvekillerinin de soruları varmış..
Anayasa teklifi içine sindiremeyenler varmış..
Anayasa teklifini sakıncalı bulanlar varmış..
Bakmadan, görmeden, okumadan anayasa değişikliğine imza atanların bir bölümü düşünceliymiş..
Başbakan’a açıklık getirmesi için sormuşlar.. Hürriyet’e çıkan habere göre demişler ki..
***
Milli iradenin asıl kaynağının Meclis olduğunu söyleyerek buraya geldik, bu kaynağı etkisiz hale getirmiş olmuyor muyuz?
Egemenliğin Meclis’e ait olduğu tezinden vaz mı geçiyoruz?
5 yıl boyunca hiçbir bakanı göremeyeceğiz. Yazılı soru sormaktan başka hiçbir hakkımız yok. Bu nasıl olacak?
Halk yasama yetkisinden anlamaz. Hizmet isteyecektir, bizim hizmetle hiçbir bağlantımız olmayacak. Sahada olan biziz, insanlara ne anlatacağız?
Cumhurbaşkanına verilen kararname yetkisinin kanunların bile üzerinde olması sıkıntı yaratmaz mı?
Ahmet Necdet Sezer veya Ekmeleddin İhsanoğlu gibi hiç kimseyle ilişki kurmayan biri seçilirse ülke nasıl yönetilecek?
Tayyip Erdoğan’ın sonsuza kadar orada kalacağı algısıyla hareket ediyoruz, ters örneklerle karşılaşırsak ne yapacağız?
HSYK’nın altı üyesini cumhurbaşkanı, kalanını onun partisinin belirleyecek olması yargı bağımsızlığını zedelemez mi?
Belediye gibi olmasın
Başbakan dün il başkanlarıyla yaptığı toplantıda anayasa değişikliğini ‘belediye’ örneğiyle anlattı..
‘Belediye başkanıyla belediye meclisini nasıl seçiyorsak aynı böyle olacak. İki sandık yan yana olacak’ dedi..
Benim de sakıncalı bulduğumuz durum işte tam da bu durum.. Cumhurbaşkanı seçimi ile Meclis seçiminin belediye seçimine dönmesi..
Neden mi? Bir ilçe düşünün.. Uygulama şöyle oluyor..
Belediye başkan adayları kendine yakın isimlerden belediye meclis listesini hazırlıyor.. Başkan adayına oy veren onun hazırladığı meclis listesine de oy veriyor..
Başkan seçilen belediye meclisinde de çoğunluğu sağlıyor.. Hal böyle olunca başkanla partisinin meclis çoğunluğu ilişkisi; ahbap-çavuş ilişkisine dönüyor..
Meclis, başkanın bir dediğini iki etmiyor.. İstediği bütün değişikliği onaylıyor..
***
Başbakan’ın bu örneği verdiği iyi oldu..
Derdimiz belediye meclisi gibi olmaması.. Meclis’in özgür, bağımsız karaktere sahip olması..
Meclis’in güçlü olması..
Suriye’de olmanın hiçbir anlamı yok
Bir ay kadar önce.. El Bab yakınlarında askerlerimize hava saldırısı düzenlenince; ‘Ne işimiz var El Bab’da’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım..
Kaldık orada.. Önceki gün 16 şehit daha verdik..
Gördük ki ÖSO’ya sadece lojistik destek, topçu desteği, taktiksel destek vermiyoruz.. ÖSO becerememiş, El Bab’ı IŞİD’den temizlemeye komandolarımız soyunmuş!.
Baştan beri söylüyorum.. ÖSO’nun adı var, kendi yok..
El Bab’ı temizleyip ÖSO’ya teslim etsek de bizim askerlerimiz olmadan onlar orada kalamazlar.. Daha fazla riske girmenin anlamı yok..
***
Çünkü, Suriye’de köprülerin altından çok sular aktı.. Durum değişti..
BİR: Halep Ankara’nın kırmızı çizgisiydi.. Halep rejimin eline geçti.. Türkiye’nin desteklediği muhalif grup Halep’ten çıkarıldı, tahliye edildi..
***
İKİ: Türkiye-Rusya-İran arasında yapılan anlaşmayla seküler Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü garanti altına alındı.. Bu ne demek?
Esad kalıyor demek..
Ankara Esad’ın kalmasına razı oldu demek.. Esad’ın devrilmesi için mücadele etmekten vazgeçildi demek..
***
ÜÇ: Üç ülke IŞİD ve El Nusra ile ortak mücadele etme ve silahlı muhalif grupları onlardan ayırma konusunda anlaştılar.. Bu ne demek? Ankara YPG’yi (Suriyeli silahlı Kürt unsurları) terör örgütü kapsamından çıkardı demek.. PYD/YPG yapısı ile mücadele etmeyecek demek..
***
O zaman bir kez daha soruyorum; hal buysa ne işimiz var El Bab’da..
Sınır güvenliğini sağlayalım yeter.. Gerisi artık Esad rejiminin işi..