İlla Padişahlık isterim...
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
"Anayasayı deştirirsek kurtuluruz. Her şey yoluna girer ve ülkemizde tek bir sorun kalmaz" anlayışından, "rejimi değiştirirsek tamam. Üstesinden gelemeyeceğimiz hiç bir şey kalkmaz" noktasına geldik...
1876'dan 2016'ya kadar ülkenin en temel siyasal tartışma konusu anayasaydı. Tüm sorunların kaynağı olarak onu göstermemiş miydik?..
Tarihlere dikkat edin lütfen..
1876'dan 2016'ya tam 200 yıldır anayasa düzelince biz düzelmiş, ülke kalkınmış oluyor hatırlatırım...
2016 Ekiminden bu tarafa ise durum anayasa önceliğinden rejime yöneldi.
Bahçeli büyüğümüz buyurdu ki, "Ülkenin kurtuluşu rejimdedir. Rejimimiz kötü. Eğer ilk referandumda başkanlık sistemini getirir, çağın önderi Tayyip Erdoğan'ı ilk kurucu başkan yaparsak... İşte asıl o zaman süper bir ülke oluruz.. Gerisi yalandır..."
O konuştuktan sonra anayasa tartışmasını unuttuk, başkanlık tartışmasına odaklandık.
Hâlbuki geçmişe baksak meselenin hiç de öyle olmadığını anlayacağız...
Hatırlayın 1876'dan sonra I. Meşrutiyet'i kaldırıp saltanata geri döndük. Tam 33 yıldır tek adam, tek kuvvet, tek otorite tarafından yönetildik... Bugünkü bütün cumhuriyet ve demokrasi itirazcıları o günküler gibi mutlu...
1909'da rejimi değiştirdik... Özgürlüklere heveslendik , parlamentarizme yöneldik ve II. Meşrutiyet'i getirdik...
Ne oldu sonra?
Kimseye beğendiremedik. Rejimi değiştirenleri, "Padişahımız II. Abdülhamit'i tahtından indirdi" diye tam 116 yıldır halâ suçluyorlar...
Seslere kulak verin.. İçinde bulunduğumuz dönem, padişah taraftarlığının tavan yaptığı dönemdir...
Bu sebeple yükselen değer II. Abdülhamit ve saltanat, alçalan değer, Atatürk ve Cumhuriyet.
İşte Bahçeli büyüğümüz, böylesine kritik bir zamanda müthiş bir politik çevirimle, başkanlık sistemini Türkiye'nin gündemine soktu... Elbette en büyük ideali biricik Türkiye'mizi kurtarmaktır... Sağ olsunlar, eğer o olmasaydı biz kurtuluşa asla eremeyecektik(!)..
Bahçeli haksız sayılmaz..
Bakın sağınıza solunuza. Açın gazete sayfalarını ne görüyorsunuz?
"Padişahımızı indirdiler, yerine parlamentoyu getirdiler. Allah'ın cezaları..." deyip Meşrutiyeti getirenlere sövmüyorlar mı?
He, valla. Gerçekten söven sövene..
Sonra ne yaptık?
Cumhuriyeti getirdik...
Getirdik de ne oldu?
Yaranabildik mi? İyilik yaptığımızı anlatabildik mi? Bırakın rejimi ve sistemi ülkenin kurtuluşuna bile kem gözle bakmayı bıraktılar mı?
Asla!
Gene yaranamadık...
M. Kemal ve arkadaşları işgal edilmiş Türkiye'yi kurtardıysalar da padişahçıları memnun edemedi.
Bakın etraftaki seslere... Ne diyorlar? Gene "padişahımızı efendimizi hâl ettiler" diye sayıp sövüyorlar..
Sonra ne yaptık? Demokrasiye, çok partili hayata geçtik..
Dikkatinizi çekerim: Bunu yapınca rejim bir kere daha değişmiş oldu..
Mutlu edebildik mi padişahçıları?
Beğendirebildik mi demokrasiyi?
Kesinlikle hayır.. Gene beğendiremedik.
Demokrasiyi getiren İnönü'ye devletin tepesinden başlayarak kaç kişi sayıp söylüyor söyleyin lütfen...
Ne getirirsen getir adamlar mutlu olmuyor. Peki, ne istiyorlar?
Osmanlı!
Yani Padişahlık...
İlla, tek adama razı olacaksın. İlla devlet tepeden şekillenecek ama başkaları değil bunlar şekillendirecek; sen sadece uysal koyun gibi uyacaksın...
Böyle bir ülkede siz MHP Genel Başkanı olsanız ne yaparsınız? Yarı padişahlığa benzer bir sistem bu millete yakışmaz mı? Düşünün...