Fırtına öncesi konferans
Aslı Aydıntaşbaş 01 Ocak 1970
Süleymaniye -Türk Hava Yolları uçağı Süleymaniye’ye indiği andan itibaren kafamda bu soru var. Irak, anayasası itibarıyla federal bir ülke ve Kürdistan bölgesinin yalnız kendi dili yok, kendi merkez bankası vehatta peşmerge ordusu da var. Üstelik “Irak Kürdistanı” denilen bu bölge, Türkiye’nin kendi mahallesindeki en yakın dostu.
Ama nedense İstanbul’dan Erbil ve Süleymaniye’ye günde birkaç sefer uçan Türk Hava Yolları uçaklarında anonslar Türkçe, İngilizce ve Arapça yapılıyor. Herhalde anons Kürtçe yapılırsa, milli menfaatlerimize büyük bir darbe ineceği ya da Türkiye’nin de bölüneceği ihtimalinden korkuyor THY...
Zamanın ruhu deyip geçelim...
Beni buraya getiren, her yıl Süleymaniye’deki Amerikan Üniversitesi tarafından düzenlenen uluslararası bir konferans. Kısaca “Suli Forum” denilen ve Irak Kürdistan bölgesinin en kıdemli siyasetçilerinden biri olan Barham Salih’in himayesinde yapılan toplantı, dünyanın her yerinden Irak ve Kürt meselesi konusunda çalışan en önemli isimleri bir araya getiriyor.
Bu yılki konferans, özellikle kritik bir zamana denk geliyor. Kürdistan bölgesi cumhurbaşkanı Barzani, bir an önce “bağımsızlık” ilan etmek istiyor. Türkiye ve Washington gezilerinde bu konuda nabız yokluyor. (İlginç olan, Ankara nispeten nötr, ABD ve İran ise şiddetle karşı çıkıyor.)
Bölge açısından bir başka gündem konusu, Barzani ve PKK arasında yükselen tansiyon ve yeni bir savaş ihtimali. Barzani, PYD’nin Suriye’de kendi partisinin önünü kestiğini düşünüyor ve bu yüzden PYD kontrolündeki Rojava bölgesine ambargo uyguluyor. Ayrıca PKK’nin, Ezidi halkının da yaşadığı Sincar bölgesinde artan varlığından rahatsız. Ankara da rahatsız. Ankara, KDP’li peşmergelerin Sincar bölgesindeki PKK ya da PKK’ye yakın milis güçlerine müdahale etmesini istiyor.
Bütün bunlar bana flashback gibi geliyor.Üniversiteyi bitirip gazeteciliğe ilk başladığımda, İngilizce bildiğim ve Yeni Yüzyıl gibi küçük bir gazetede çalıştığım için, kendimi Kuzey Irak’ta buldum. O dönem Barzani, kâh Türkiye, kâh Saddam’la işbirliği yaparak Talabani ve PKK’yle savaşıyordu. Kürt-Kürt’e rekabet dönemiydi. Bölge bitmeyen bir Kürt savaşının içindeydi ve bu durum 2000’lere kadar devam etti.
Peki, bu coğrafya, bir adım geri mi, iki adım ileri mi gidecek? Irak’ın kuzeyi, zar zor elde ettiği huzur ve refahı koruyabilecek mi, yoksa yeniden Kürt’ün Kürt’le mücadele dönemine mi girecek?
Konferansın bu yılki konusu “IŞİD’den sonrası.” Musul operasyonunun birkaç ay içinde bitmesine kesin gözüyle bakılıyor. Peki ya sonrası? Tartışılan bu.
Irak Başbakanı Haydar İbadi, Bağdat’tan gelip şahane bir açılış konuşması yapıyor. Türkiye’de artık siyasiler böyle konuşmadığı için, imreniyorum. İbadi kısacık bir adam; ama kocaman bir vizyon koyuyor ortaya. IŞİD’e karşı mücadeleye katılmak için Musul’dan, Kerkük’ten, Basra’dan, Bağdat’tan işini gücünü bırakıp gelen Araplardan, Kürtlerden, Türkmen, Ezidi ve Hıristiyanlardan söz ediyor. IŞİD’le mücadele arzusunun ülkesini nasıl birleştirdiğini anlatıyor. Bu savaşın bu ülke için varoluş mücadelesi olduğunu, mücadelenin sadece bir terör örgütüne karşı değil, birlikte yaşamak, sevmek, özgür olmak hakkı için verildiğini söylüyor. Bu kadar kan ve gözyaşı olan bir ülkede “birbirimizi sevme hakkı” için mücadele vermekten söz ediyor.
“Ama asıl işimiz şimdi başlıyor” diyor İbadi. Açık açık ülkesinin reforma ihtiyacı olduğunu, yolsuzluğun büyük bir bela olduğunu söylüyor. Hâlâ böyle samimi konuşan liderler kaldı mı bizim coğrafyada diye düşünüyorum.
Şaşırtıcı ölçüde komplekssiz bir tutumu var. “Basra halkı Basra’yı yönetecek. Kerkük halkı Kerkük’ü yönetecek. Erbil halkı Erbil’i yönetecek. Bizim merkezi hükümet olarak yapmamız gereken tek şey, insanlara bu konuda yardım etmek” diyor.
Bakalım başarılı olabilecek mi?