Demokrasi veya otokrasi değil: Timokrasi!
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Bozkurt Güvenç’in gelecek sayı Herkese Bilim Teknoloji dergisinde “Köşegen”inde yayımlanacak mükemmel yazısını buraya alıyorum. Pazar günü Frankfurt’ta TMMB - Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği’nin toplantısında konuşmaya gidiyorum. Konu tabii ki bilim ve teknoloji ve politikaları... (Saalbau Gallus’da)
“Referandum sonuçlarını öngörenler otokrasiye karşı demokrasi diyor. Yandaşlara göre otokrasi, çağdışı demokrasinin kaçınılmaz sonucudur.Bağdaşmaz görünen bu inançlara bir çözüm ararken Atina tarihinde yaşanan felsefi bir demokrasi tartışmasını hatırladım. Laikos (kadın, yaşlı ve yoksul) çoğunluğun seçimlere katılmasını savunan gerçekçi Aristoteles’e karşı çıkan ülkücü Platon, Devlet diyaloglarında, erken demokrasinin otokrasiye(zorbalığa) dönüşmesini açıklamıştı.
Din, Devlet ve Demokrasi (2015) kitabımın kaynakları arasında Sokrates’in Savunması vardı ama Devlet yoktu. Bu yazımda günah çıkarıyorum.
Sokrates’den alıntılar yaparız ama Devlet’i ikinci dillerden Türkçeye çeviren Eyüboğlu ile Cimcoz’un büyük emek ürünü Önsöz’ünde (1962) yakındığı gibi, Devlet’i okumadan, okumuş gibi yapıyoruz. Bu kez utancımdan Devlet’in hem ‘Önsöz’ünü hem de 7, 8 ve 9. kitaplarını okudum. Özgün bir ‘Timokrasi’ kavramıyla karşılaştım. Bir kara mizah veya küçümseme değil, AristokratikDevlet’ten Oligarşik Devlet’e geçiş dönemi.
Aristokrasi’den Oligarşi’ye geçiş sürecinde Timokrasi...
Platon, Aristrokrasi, Oligarşi, Demokrasi ve Otokrasi (Tek adam veya zorbalık) devletlerini incelerken, Aristokrasi ile Oligarşi arasında, Elence’de ‘şan, şeref, itibar, gösteriş, para ve güç’ düşkünlüğü anlamına gelen Timokrasi’ye yer veriyor.
Ülkemizde yaşanan olağanüstü ‘OHAL’, iflas eden bir demokrasinin otokrasiye dönüşmesinden çok Timokrasi’yi çağrıştırıyor. Hemen değinmeliyim ki Platon, ‘İnsan, Devlet, Eğitim’ ilişkilerini, yaygın çeşitliliği içinde ama çağdaş insanbilimciler gibi bir bütün olarak alıyor; ‘Kaç çeşit insan yaradılışı (kişiliği) varsa o kadar devlet şekli olacaktır’ diyor. Beş çeşit devlet olduğuna göre beş çeşit de insan var.
•Kişisel farklılıklar, baştakilerden başlar, devleti yıkıma götürür. İsterseniz Musa [peygamberi]* çağıralım anlatsın. Her canlı varlık gibi devlet düzeni de bozulur. En iyilerin başa geçmesi zorlaşır. Demirtunç soylular, Altın-gümüş soylularınyerini alır.
•Timokrasi, biraz Aristokrasiye, biraz Oligarşiye, biraz da kendine benzer. Yetenekli kişiler kamu görevlerinden uzaklaştırılır. Devleti yönetenler saygıgörürken çiftçiler, işçiler ve sanatçılar küçümsenir. Beden eğitimi ve spor yükselirken ahenk ve uyum (müzik) aşağılanır.
•Bilgili ve liyakatli kişilerden korkulur. Kavgacı, kaba saba kişiler, dalkavuklar güç kazanır. Silah elde korku salan kabadayıları koruyanlar, evlerinde altın saklayanlar kahraman olur. Cimrileşen kişiler toplumun mal ve mülkünü, Babamirası gibi cömertçe harcarlar. Babalarından korkar gibi kanundan kaçarlar. Bu düzende iyi ile kötü birbirine karışır.
• İnsanların en çarpıcı özelliği, taşkınlığı (aşırılığı) özümseyip beslemesidir. Bu kişiler konuşmayı değil, dinlemeyi severler; gençlik çağlarında hor gördükleri zenginliğe şimdi taparlar. En büyük eksikleri, müzik ile ahengi buluşturan akıl ve bilimden yoksun olmalarıdır.
• Eğitim, kadın-erkek, varlıklı- yoksul herkes için eşit değildir.
Referandum öncesi topluma korku salan OHAL’imiz, DemokrasidenOtokrasiye geçiş sürecini değil, Timokrasi’yi andırıyor.
Bir SORU: ‘12 Eylül mirası Siyasal Partiler Yasası ile Demokrasi’ye dönebildik mi?’
* Özgün metindeki ‘Muses,’ adı, dilimize çoğul ‘Musa’lar’ olarak çevrilmiş. Ortadoğu’yu dolaşıp tanıyan Platon, Hz. Musa’ya atıfta bulunmuş olabilir.