Referandum iptal olur mu?
Servet Avcı 01 Ocak 1970
16 Nisan'da yapılacak olan referandumun iptal edilebileceği iddiası son zamanlarda daha fazla dile gelmeye başladı… Özellikle muhalefet 'hayır' oylarının daha yüksek seyrettiğini gören ve süre daraldıkça bu gidişi değiştiremeyen siyasî iktidarın bu yola başvurabileceğini gündeme getiriyor…
Demokrasi tarihimizde herhangi bir seçimin ertelendiğine veya iptal edildiğine dair örnek yok… Bunun şimdiye kadar gerçekleşmemiş olması bundan sonra da olmayacağı anlamına gelmez elbette… Çünkü bu iktidar 'sonuç alma' uğruna bu tür gelenekleri korumayı umursayacak bir yapıda değil… Yani referandum iptal edilirse de çok şaşırmamak lâzım…
Yine de iptal ihtimali çok kuvvetli değil… Süre azaldı ve ondan daha önemlisi eğer iptal söz konusu olursa milletin bunu 'kaçmak' olarak değerlendireceği muhakkak… Dolayısıyla bunun göze alınamayacak derecede bir siyasî maliyeti olacak…
İptal, 2002'den bu yana 14'te 14 yapmış siyasî iktidarın 'seçimden kaçması' olarak yorumlanacak ve büyü bir anlamda bozulacak… Ayrıca işin 'destekçiler' boyutu var… Mevcudiyetini 'iktidarın korunaklı alanı'nda sürdüren ve tabanıyla karşı karşıya gelme riskine rağmen bütün siyasî yatırımını 'evet'e yapan başka parti yönetimleri de zorda kalacak…
"Onlar kimin umurunda… Önemli olan statükonun korunması" denilebilir… Zincirlemeye dönüşme ihtimali olan yenilgileri görmektense 'iptal' mâkul bir seçenek gibi görülebilir… Bunların hepsi ihtimal ama yine de artık son tura girilirken bu ihtimal azalıyor…
***
Muhalefet çok şikâyetçi… Televizyonların ve sürekli 'evet' diyenlere açık olduğunu, 'hayır' diyenlerin seslerinin bastırıldığını, salon verilmediğini, verilen salonların iptal edildiğini biliyoruz ve toplum da biliyor…
Bu seçim farklı bir seçim… İfade ettiğimiz ayrımcılıkların bir handikap olmadığı, 'hayır' lehine sonuç ürettiğini göreceğiz…
Keşke televizyonlar 24 saat kesintisiz 'evet' propagandası yapsa… 'Evet'i savunan gazeteci, sözde hukukçu ve siyasetçilerin tek bir maddeyi savunamayan, savunmaya çalışırken komik düştükleri hâlleri her an seçmenin önüne gelse…
Şehirlerin meydanlarında, caddelerinde ve sokaklarında 12 Eylül anayasasından olduğu gibi sadece 'evet'in propagandası yapılsa, 'hayır' sesi kamu imkânlarıyla bastırılan bir zeminine otursa ve vicdanların kanatmaya devam etse…
Tek adam rejimlerinin hüküm sürdüğü ülkelerdeki gibi bütün afiş alanları aynı kişilerin afişleriyle dolsa… Ara sokaklara kadar onların bayrakları asılsa… Bu adaletsizlik bütün seçmenlerin gözüne her dakika sokulsa…
Bu seçim farklı seçim… Bunların hiçbirisi aleyhte olmayacak, tam tersine adalet kollayan ve "Nereye gidiyoruz?" sorusuna cevap bulamayan seçmeni dip dalgası hâlinde biriktirecek, zaten biriktiriyor…
***
'Evet'i başarıya götürecek kurguyu muhalefet bozdu… Oysa 'hayırcılar'dan beklenen şuydu: Sürekli kaos, gerilim, şiddet tacirliği yapsınlar… 'Hayır' çıkarsa hükûmet krizi olacağını, erken seçim için yollara düşeceklerini söylesinler… Seçilmiş Cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açacaklarını ilân etsinler… "Taksim'e câmi" denilince zıplasınlar, başörtüsünü hedef alsınlar, 'terörist' yakıştırmasını hak edecek eylemler yapsınlar… Kırıcı, kardeşliği zedeleyici, bölücü, 70'leri çağırıcı dil kullansınlar…
Muhalefet bu tuzağa düşmedi… İyi de yaptı… Hep tansiyonu düşürücü, normalleştirmeye yönelik bir üslup sergiledi… Bu da şimdiye kadar 'kutuplaştırma'nın faydalarını görmeye alışık siyasî iktidarı bir anlamda boşa düşürdü…
Şimdi milletin beyninde 'düşman muhalefet'e karşı korunma duygusuyla kendisine yakın gördüğü yerde toplanma ihtiyacı yerine "Ne gerek vardı? Neleri eksikti? Beka sorunuysa niye derhal değil de 2019? Kötü de olsa bugünü biliyoruz ama 'evet' geçerse 17 Nisan'dan itibaren nasıl bir meçhule uyanacağız?" soruları hâkim…