Gizli tanıklara kaldıysak işimiz zor görünüyor
Semih İDİZ 23 Temmuz 2008
Agarta bugarta derken Ergenekon soruşturması bu bunaltıcı yaz günlerinde yabancı diplomatların kokteyl eğlencesi oldu. Ankara’da çalışan bir yabancı gazeteci ise önceki gün, “Gözden kaçmış bir Nazi varsa bu bir fırsattır, onu da iddianameye koymalı” diye dalgasını geçerken genel havayı yansıtıyordu.
Tabii ki, “İddianamenin ayrıntıları henüz ortaya çıkmadı. Mahkemeyi bekleyin” diyerek Türk hukuk sisteminin saygınlığı adına bir çabada bulunduk. Ancak hukuk düzenimizi küçümseyen bu müstehzi yaklaşımı dağıtmak açısından çok etkili olduğumuz söylenemez.
Hrant Dink’in katillerinin mahkemede istedikleri gibi dalga geçebildikleri, ana muhalefet partisi genel başkanının ise kapatma davasında övdüğü, fakat Ergenekon davasında yerdiği - savcılık kurumunu alaya aldığı bu “hukuk ortamında” ikna edici olmamız da zaten mümkün değil.
İngiltere’deki tartışma
Ortaya şimdi atılan “gizli tanık” söylentilerinin bu ortamda yeni kuşkulara yol açması da kaçınılmaz görünüyor. Ergenekon davası bu tanıklar üzerine kurulacaksa, o zaman Türkiye’yi yakından izleyen Batılıların hukuk sistemimize olan inançlarının daha da azalacağı kesin.
Dün gazetemizde yer alan kısa araştırmada “gizli tanık” kurumunun Batı’daki uygulamalarından bazı örnekler verildi. Ancak konunun şu anda İngiltere’yi kasıp kavuran bir tartışmanın odağında olmasına değinilmedi.
İngiliz Lordlar Kamarası, 19 Haziran’da “gizli tanık” kurumunun adaletsizliğe yol açabileceğine karar verdi. Bu kararını, “Her suçlanan kişinin kendisini suçlayan kişiyle yüz yüze gelme hakkı vardır” ilkesine dayandırdı.
Cinayet davasına durdurma
Başka bir deyişle Lordlar, “Can güvenliği gerekçesiyle bir tanığa gizli kalma hakkı tanımak suretiyle, suçlanan kişinin temel hakları ihlal edilemez” dediler. Tanığın can güvenliğinin ise, her vatandaş için olduğu gibi, devletin sorumluluğunda olduğunu belirttiler.
Lordlar Kamarası’nın bu kararından sonra İngiliz polisi isterse gizli tanıklardan hâlâ yararlanabilir. Ama Lordların kararından sonra bu kurumun mahkeme önündeki geçerliliği tartışmalı hale geldi. Nitekim karar savunma avukatları tarafından hemen kullanılmaya başlandı. Karardan bir hafta sonra bir cinayet davası bu nedenle durduruldu.
İngiliz polisi, haliyle, Lordların bu kararı karşısında duyduğu kızgınlığı gizlemiyor. Karar sokak düzeyinde de büyük tartışmalara yol açmış bulunuyor. Basite indirgenen tartışmanın odağında da “Lordların sayesinde katiller kurtulacak, masum insanlar mağdur olacak” düşüncesi yatıyor.
Suçlanan kişinin de hakları var
Buna karşın Lordların kararını savunan hukukçular, “Suçlanan kişinin de hakları var” ilkesinin hukukun üstünlüğüne inanılan hiçbir ülkede göz ardı edilemeyeceğini ısrarla belirtiyorlar.
“Magna Carta Libertatum’un - yani “Büyük Özgürlükler Sözleşmesi”nin doğum yeri olan İngiltere gibi gelişmiş bir hukuk sistemi olan kalkınmış bir ülkede bile, “gizli tanıklar adaleti saptırabilir” diye tartışılıyorsa, hukuk sistemi darmadağın olan ve her istenen yere çekilebilen Türkiye’de bu işin nasıl yürüyeceğini gerçekten merak ediyoruz.
Hele hele Ergenekon gibi çok ciddi suçlamaların ortaya atıldığı bir davada, kamu vicdanının, şayet gerçekten gidilirse, bu yoldan nasıl tartışmasız olarak tatmin edileceğini de sormadan geçemiyoruz.