Tarihte `gel Kore'ye gir NATO'ya` süreci
Ergun HİÇYILMAZ 01 Ocak 1970
NATO, önce Türkiye'nin iki başvurusunu geri çevirdi. Türkiye Kore'ye asker gönderme kararından 5 gün sonra 3. başvurusunu yaptı ve NATO'ya girebildi
ABD öncülüğünde Batı Bloku ülkelerince oluşturulan NATO, 4 Nisan 1949'da kurulmuş ve Türkiye fazla beklemeden haziran ayında üyelik başvurusunda bulunmuştu. Ne var ki bu başvuru olumlu karşılanmayacak, Eylül 1950'de ikinci başvuru da onaylanmayacaktı. 21 Eylül 1951'de NATO, Türkiye'yi Yunanistan ile birlikte çağırmış ve gerekçe olarak Akdeniz güvenliğini göstermişti. NATO'nun bu kararında öncelikle Rusya'nın sert politikası kadar, Tükiye'nin Kore Savaşı'na katılması da büyük rol oynamıştı.
Türkiye, 25 Temmuz'da Güney Kore'nin yanında yer almak için Kore'ye asker gönderme kararı almış 5 gün sonra da NATO'ya giriş başvurusunda bulunmuştu. NATO'ya girmenin Kore'ye asker göndermekle daha kolaylaşacağı düşüncesi bazı çevrelerde sık sık telaffuz edilecekti. 721 şehit, 2147 yaralı, 234 esir ve 175 kayıp Birleşmiş Milletler gücünün en ağır zayiatı olmuş ve Türkiye NATO ve dünya barışı için büyük bir bedel ödemişti.
İKTİDAR VE MUHALEFET
20-24 Eylül 1951 tarihleri arasında Ottova'da toplanan Kuzey Atlantik Paktı Konseyi'ne dahil olan 12 devlet temsilcileri, Türkiye'nin üye olması için tavsiye eden kararı, ittifakla tasdik etmişlerdi. Ardından ilgili devletlerin parlamentoları tarafından karar tasdik edilecek ve Türkiye Atlantik Paktı üyesi olacaktı. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Türkiye'nin üyeliğini büyük bir memnuniyetle karşıladığını belirtecek ve şu açıklamayı yapacaktı: "Bu müspet gelişme, hükümetimizin takip etmekte olduğu ve milli bir politika olarak umumi efkarımız ve kuvvetle desteklemektedir. Sonuca barışçı ve azimli siyasetin tabii bir neticesi olarak bakmak doğru olur." Muhalefetin görüşünü ise İsmet İnönü şöyle belirtiyordu: "Bundan sonra dünya sulhu bakımından vazifelerimiz de artmış bulunuyor. Eşit haklarla, milletimizin kendisine teveccüh edecek vazifeyi en iyi şekilde ifa edeceğine şüphe yoktur." Sovyet Rusya, Türkiye'nin NATO'ya girişini "ülkelerin çembere alınması" şeklinde yorumlamış ve bir protesto notası göndermişti. Notada şu iddialar yer almıştı: "NATO, savunma değil, saldırma amaçlı bir teşkilattır. Atlantik Okyanusu ile hiçbir bağlantısı olmayan Türkiye'nin Atlantik Bloku'na katılmaya daveti, emperyalist devletlerin Sovyet Rusya sınırlarına tecavüzkar amaçlarla askeri cephenin kurulması için Türk topraklarını kullanmak istemesinden başka bir anlama gelmez." 3 Kasım 1951 tarihini taşıyan Rusya'nın notasına Türkiye 12 Kasım'da cevap veriyordu: "Saldırganlık iddiası Türk politikasının dürüstlüğüne bir harekettir. Sovyet Rusya hükümeti, kendi durumunu ve tutumunu samimiyetle incelerse, Türkiye'nin kendi güvenliğini temin konusunda kaygıya düşecek gerçek sebeplerin bulunduğunu kabul edecektir. Türkiye'- nin milli savunmasını ve toprak bütünlüğünü tehdit eden isteklerle karşı karşıya bulunduğu unutulmamalıdır."
TÜRKİYE KORUMA ALTINDA
Türkiye'nin Kuzey Atlantik Paktı Müdafaa Teşkilatı'na katılmasına ilişkin karar 17 Şubat 1952 tarihinde resmen yürürlüğe giriyordu. Buna göre NATO Tükiye'nin güvenliğini garantileyen kararı açıklamıştı. 1- Taraflardan birinin Avrupa ve Kuzey Amerika'daki ülkesine, yahut Fransa'nın Cezayir vilayetlerine, Türkiye ülkesine, yahut Kuzey Atlantik Paktı ülkesine, ayrıca kuzeyde yer alan ve taraflardan her birinin hakkına tabi bulanan adalar. 2- Taraflardan herhangi birinin iş ve ülkelerde veya bölgeler üzerinde, yahut Avrupa'nın antlaşma yürürlüğe girdiği tarihte taraflardan herhangi birinin işgal kuvvetlerinin konaklamış olduğu diğer herhangi bir bölgesinde veya Akdeniz'de veya Kuzey Atlantik bölgesindeki kuvvetlerine, gemilerine veya uçaklarına yapılan bir silahlı tecavüz, 3- Taraflardan birine veya bir kaçına yapılmış bir silahlı tecavüz addedilip 5'inci maddenin tatbikini icab ettirecektir.
ULUSAL ESER TBMM
Türkiye'nin NATO'ya üyeliğini 18 Şubat oturumunda aldığı kararla onaylamıştı. 404 milletvekilinin kabul oyu kullandığı oturumda ana muhalefet partisi CHP "Bu eser ulusal politikanın sağladığı ulusal bir eserdir." Diyerek hükümeti kutlamıştı. CHP adına konuşan Faik Ahmet Barutçu da şu konuşmayı yapmıştı: "Bununla demokrasi prensipleri üzerine kurulu hürriyet ve meşru müdafaa safında hükümetler arasındaki yerini çoktan beri almış bulunan Türkiye'nin durumu yeni bir teyidini bulmuştur."