Profesyonel asansörmasyon!..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
"Ağır taşıtlar sol şeridi boşaltın!.."
Değil... Değil... Hiçbiri değil ...
Bu anons farklı bir anons oldu. Ordu da patlak veren, yumruklu, tekmeli, küfürlü, AKP'li Belediye başkanı, bürokrat, Bakan ve bilumum zevat yer kapma kapışmasının ardından gündeme oturdu:
"Yorulan kenara çekilsin..."
Her AKP'li kendine göre mealen açıklamalar yapıyor. Meclis'teki Milletvekillerinin yaş ortalaması 52. Genç Milletvekili oranı yüzde 1,5. En yaşlı parti 54 ortalama ile MHP. En genç parti ise 46 ortalama ile HDP. TBMM'nin internet sitesine girin bakın. Milletvekillerinin öz geçmişlerine bir zahmet göz atın. Kaç kişi ilk defa mebus olmuş, kaç kişi kaç dönem aralıkla veya üst üste milletvekili seçilmiş.! Efendim, siyaset sadece Meclis'te mi yapılıyor?. Doğru soru. O zaman beldenizden başlayarak alt alta koyun hem oy attığınız hem de diğer partilerin; belde, ilçe, il başkanlarının isimlerini ve onların takımlarını...
Aslında profesyonel bir iş haline gelmiştir "siyasetçilik" ülkemde. Siyasette koltuğu kapan kolay kolay öyle kendiliğinden bırakmaz. Canı pahasına aslanlar gibi savaşır (!) o makam için. O kartvizit var ya o kartvizit... Hani, üstünde falanca partinin il başkanı veya belediye başkanı diye yazar. Bol bol arkalarına "hamili kart yakinimdir" diye yazarsınız, koltuğunuzda iyice bir gerindikten sonra da fiyakalı imzanızı çakarsanız. Maymuncuk gibidir. Her kapıyı açar. Muhalefette misiniz? Hiç fark etmez. İktidar sırasını yılmadan beklersiniz!.. Onun için R. Erdoğan'ın, "Profesyonel deformasyon diye bir hastalık var.Uzun süre görevde kalanlar bu hastalığa yakalanabilirler" tespitine canı gönülden katılıyorum katılıyorum daa... Bizzat kendi eliyle delmedi mi 3 dönem kuralını?..
Ne AKP'de ne diğer partilerde kimseciklerin profesyonel deformasyon hastalığını kendiliğinden kabul edeceğine hiç inanmıyorum. İsterse Ordinaryüs Profesör rapor versin. Vız gelir tırıs gider!.. İktidar partisi ekibini, kuruluş tarihinden çok öncelerinden beri yakından takip ederim. Ne mebuslar gördüm, ne muhabbetlerine şahit oldum; seçimde kendisini listeye koymadı diye ağız dolusu hakaretler savuran. Sonra da verilen ilk eski mebuslar yemeğine koşa koşa giden. Hem de ne gitmek!.. 3-4 AKP'li eski mebus, bir mekanda bir araya gelmiştir:
--Başbakan, eski milletvekillerine parti genel merkezinde yemek veriyormuş. Sana davet geldi mi?..
--Geldi. Sana?..
--Bana da geldi ama ben kesin gitmeyeceğim. Artık bu partiden de Başbakandan da bir şey olmaz. Halk çok kızıyor...
--Ben de siyasetten yoruldum zaten. Partinin yaptığı işler de hiç hoşuma gitmiyor. Hiç içime sinmiyor. Bir daha siyasette düşünmüyorum. Üstelik, gitmem demek bu çirkin politikaları onaylıyorum demek manasına gelir . Ben yokum arkadaş... Kim giderse gitsin. Ben yokum!..
Bu muhabbetlerine şahit olduğum AKP'li eski mebusların- istinasız- koşa koşa davete icap ettiklerini... Bir daha listeye konulmadıklarında yine sövmeye devam ettiklerini, yeniden listeye girme şansını yakalayanların ise partisi ve liderine nasıl methiyeler yağdırdıklarına kulaklarımla duyup gözlerimle şahit olmuşumdur. Bir daha mebus listesine konulmayana kadar.
Sadece AKP'de değil Türk siyasetin tüm alanlarında profesyonellik böyle bir şeydir işte!.. 30 küsur senedir Ankara'nın siyaset koridorlarında haber kovalayan bir gazeteciyim. Hiç, "Ben yoruldum, artık tamam. Yerime bir başkası gelsin" diyene rastlamadım. Hele "ben yetersizim"i ima edeni bile görmedim. Rastlayacağıma da göreceğime de asla ve kata ihtimal vermiyorum.
Profesyonel siyaset ve siyasetçilik de madalyonun diğer bir yüzü de çok trajikomiktir... Siyasi kanunlarımızın verdiği güçle, siyasette lider sultası ve Genel Merkez otoritesi mutlak, değişmesi ve değiştirilmesi asla teklif edilemez olduğu için, profesyonel siyasetçilerimiz de zemine tam uygun olarak hareket ederler. Onlar için, lider demek, en üst kata en hızlı ve en güçlü ve sağlam çıkacak asansör demektir. Eğer, o asansörden yanlışlıkla (!) atılırlarsa veya şansızlık (!) sebebiyle bir defacık olursa dışarıda bırakılırlarsa... İnmiş oldukları zemin katta hemen diğer asansör kapıları arasında mekik dokurlar. Bir o kapıya bir bu kapıya "e" sıfatlarıyla koşar durular. Arkadan gelip de hızlı asansöre binmek için sıraya girmeye çalışan yolcuları bir güzel tepiklerler... Siyaset asansörü hep onlar için vardır. Kimselere yar edilmeyecek kadar da hayatidir!..
1965 doğumluyum. Okumayı öğrendiğimden beri gazete okurum. Gazetelerde, Süleyman Demirel'i, Bülent Ecevit'i, Alparslan Türkeş'i, Necmettin Erbakan'ı okuyarak büyüdüm. Ankara'ya geldim. Gazetecilik tahsili yaptım. Üniversite yıllarımda meslek hayatına atıldım. Yine onlar vardı. Onlarla tanışıp, onların çok azıcık değişen kadrolarını takip ederek mesai verdim. Bilmem kaç defa gittiler, bilmem kaç defa geldiler... Hep aynı yüzlerdi. Araya girmek isteyenler de olmadı değil ama bir yerlerde buhar oldular. Allah hepsine rahmet etsin. Bu dünyadan göçüp gittiler. Yerlerine yenileri geldi. Korkarım!.. Bu profesyonellik anlayışı değişmez ve değiştirilemezse, çocuklarımızın kaderi de aynı olacak.
İnanın bana; Messi profesyonellik de bizim siyasetçilerimizin yanında çırak kalır!..