Cihat
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
Milletvekili olmazdan önceki mesleği şoför. Bu adam Milli Eğitim komisyonundaymış. İyi mi? Üstüne üstlük bir de vukuatı var. Sahte isimle sosyal medyadan hesap açmış ve meclisteyken buradan canlı yayın yapınca yanlışlıkla kendisini çekmiş ve foyası meydana çıkmış..
Ve adam milli eğitim komisyonunda..
Eğitimle ilgili kararların alınmasında partisine destek sağlıyor.
Şimdi akıl sahipleri söylesin de bilelim: Bu durumun neresini düzeltelim?
Birincisi, eğitim komisyonundaki adamda eğitimci davranışı yok. Sahte hesap açıp millete doğruymuş gibi yayın yapıyor. İkincisi, mesleği ulaştırmayla ilgili. Asıl görevlendirilmesi gereken komisyon da orası.
Yetmemiş cihat konusunda ahkâm kesiyor.
Hani derler ya, "güler misin ağlar mısın" diye tam da o hesap.
İyi incelendiğinde ne eğitim biliyor, ne cihat. Çünkü cihadı öveceğim derken anlamını bilmediği için yanlış yorumlamış. İfadeye bakın: "Osmanlı padişahlarına baktığımızda neredeyse tamamı cihadı bırakmamak için hacca bile gitmemiştir. Bakanlığımız çok isabetli bir karar vermiş. Namaz dinin direğiyse, cihat çadırdır. Direksiz çadır bir işe yaramaz. Cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydası yok."
Bu cümleleri okuyan ve meseleyi az çok bilen birinin vereceği hüküm belli.
Saçmalamış..
Birincisi, cihat, önüne gelen ülkeye savaş açmak değildir. İslam'da silahlı cihat, sadece nefsi müdafaa içindir. Peygamberimizin ömrü hayatında yaptığı gibi. İkincisi, "büyük cihattır" ki, bu kişinin onunla hiç mi hiç ilgisi yok. O cihat, tamamen, kişinin kendini yönetmesidir. Ruhunu, kimliğini, kişiliğini dürüstlük üzerine, doğruluk üzerine kurmasıdır. Bir çeşit otokontrol sistemidir.
Yalan söylememek,
Kul hakkı yememek, adil olmak.
Liyakate değer vermektir.
Kısacası ikinci cihat, kişinin kendiyle hesaplaşmasına dayalıdır.
Bir çeşit karakter eğitimidir.
Bir de bu adamın davranışlarına bakın.
Sosyal medyada "Yeliz" sahte hesabıyla kamuoyunu kandırıyor. Böyleleri cihat hakkında en son konuşması gereken kimse değilse nedir?
Osmanlı ile ilgi söyledikleri de doğru değil. Osmanlının yaptığı savaşların çoğu İslami anlamda tam bir cihat sayılmaz. O daha çok fetihtir. Osmanlı gittiği hiçbir yerde İslam'ı yayamadı. Bosna'lılar hariç hiçbir topluluk Avrupa'da Müslüman olmayı seçmedi. Onların Müslüman olması da Sokullu Mehmet Paşa ile olan akrabalıklarına dayanmaktadır.
Gelelim Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretim programlarına koyduğu cihat konusuna.
Amerika'da 1969'dan sonra, modernleşmenin beraberinde getirdiği toplumsal yozlaşmalar karşısında değerler eğitimi ve ahlak öne çıkarıldı. Ve ABD, eğitim programlarına değerler eğitimi koydu. Bunu takip eden Avrupa ve bazı Asya ülkeleri de aynısını yaptılar. Her zaman olduğu gibi istim geriden geldi ve Türkiye bu konuyu daha yeni fark etti. Birkaç yıldır değerler eğitim konusunda bilimsel toplantılar ve sempozyumlar yapılıyor. Öyle ki piyasaya birden bire onlarca kitap çıktı. Ancak yine her zaman olduğu gibi bilimsel ve toplumsal gerçeklik öne çıkarılacağı yerde ideolojiler bilimin önüne geçti. Değerlerin bir kısmını öğretim programlarından çekip alırlarken, bir başkasını aldıklarının yerine ikame etmeye çalıştılar. Cihat da böyle bir yeltenmenin sonucudur. Yoksa hem cihat, hem Atatürk, hem milli Kurtuluş Savaşı ve hem de Uhud Savaşı Türk toplumu için değerlidir. Biri, kutsalın değeridir; öbürü, milli tarihin değeridir. Eğitim bakanlığına düşen, cihat gibi bir değeri öğretim programına koyanken, cihadın ilkelerine/amaçlarına ve ruhuna uygun davranabilmesiydi. Cihat dürüstlük istiyor, sen hile düşünüyorsan, önce sen koyduğun değeri kendin çiğniyorsun demektir. Tıpkı, dürüstlük, adalet, hak ve liyakat değerlerini her fırsatta torpilliler karşısında ezip yok ettiğiniz gibi..
Onun için değerler eğitimi Türkiye'de, önce öğretim programına koyanların çiğnediği çelişkilerin adıdır.