RTE Parti mi, Ak Parti mi?
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, sık sık metal yorgunluğundan bahsediyor. Yorulan metal nasıl yenilenir?
AKP, "Tek adam"a irca edilen bir parti.
16. yıl kutlamaları için bütün Türkiye'nin donatıldığı afişlere hiç dikkat ettiniz mi? Ne yazıyor:
"Ak sevda 16 yaşında / Milletin emrinde /daima birlikte".
Ve yazıların yanında kocaman bir R. T. Erdoğan'ın fotoğrafı. Yakasında Türk bayrağı rozeti.
(Nasıl adlandırdıklarını bilmiyorum; "Türk bayrağı" mı, "millet bayrağı" mı, "devlet bayrağı" mı? Hiçbir surette kabullenemiyorum... Yine vurgulayacağım: Hilâl Kaplan gibi birine, kendilerinin "amiral gemisi" gazetelerinde yazdırdıklarına göre, şüphe etmekte haklıyım. Asıl görüşleri herhâlde başka. Bu Hilâl Hanım, "a haber"de, "'Türk bayrağı' dememizi artık tartışmamız lâzım. Herkesin aidiyet bağı hissedeceği sembolse 'Türkiye bayrağı' demeyi öngörüyorum veya Demirtaş'ın dediği gibi 'devlet bayrağı' demeyi ön görüyorum." diyebilecek kastı göstermiştir. Biliyorsunuz, Hilâl'in aynı görüşte olduğu PKK'nın siyasî kanadının eş başı Selahattin tutuklu. R. T. Erdoğan onun için "terörist" demişti. Ak Partililer bu bayrağın adını koymaları lâzım. Türkiye'de yaşayan herkes etnik aidiyeti ne olursa olsun "Türk" diye tesmiye edilir. Başka türlü adlandırılamaz. Sosyolojik gerçek budur. Yoksa biri öne çıkıyor, diğerleri eziliyor anlamında kullanılan bir sıfat değildir. Ama içlerinden ihanet hesapları yapanlar bile bile "Türk"ü silmek istiyorlar. Elbette Ak Partililerin bunlarla işi olmaz. Ama artık git-gellere bir son vermek lâzım.)
Yaramız deşildi... Afişten bahsediyorduk. Afişte R. T. Erdoğan'ın omuzunun hemen altında küçücük bir lamba ve AK Parti yazısı... Yakından bakınca ancak okunabiliyor.
Parti RTE Parti mi AK Parti mi? 16. yılda gelinen yer: Ak Parti küçülmüş küçülmüş, R. T. Erdoğan büyümüş büyümüş... Partiler kişilerle kaim görülürse, gelecek yoktur.
Parti yorgun, ama o "tek adam" ayakta! Bunu kimse sorgulamıyor.
Bir kadro hareketi olarak yola çıkılıyor, R. T. Erdoğan'ın karizması, liderlik fonksiyonu hareket alanını genişletiyor. Herkes mutlu. Yeni ufuklara doğru yol alınıyor; ama bir bakıyorsunuz, kadro giderek savruluyor. Kimsenin öne çıkması kabullenilemiyor. Türkiye'de partilerdeki hastalık bu...
Herkes 16. yıl kutlamalarına, Ak Parti'nin kurulmasına zemin hazırlayan, R. T. Erdoğan'ın önünü açan eski başbakan, eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün katılıp katılmayacağını merak ediyordu. A. Gül katılmadı. Katılmamasının üzerinde durulmalıdır. Sebebini yayınladığı bildiride bulmak mümkündür. Ne diyor:
"... Partimiz köklü siyasî ve ekonomik reformlarla halkımıza unutulmaz büyüklükte hizmetler yapmış ve ülkemizin dünyada itibarını arttırmıştır. (...) AK Parti kuruluş yıldönümündeki değer ve politikaları kendine yeniden rehber edinip evrensel demokrasi kriterleriyle kendi değerlerini mecz ederek yoluna devam etmelidir."
A. Gül "partimiz" diyor ve "yeniden" ifadesini kullanarak sapmaya işaret ediyor. Üstelik nelerden sapıldığını da gösteriyor.
Abdullah Gül, dikkate alınacak mı dersiniz?