Feragat akla gelebilmeli!
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Ak Parti, bizim, ülkemizin partisi... Hiçbir surette tahkire, tezyife, istihzaya maruz kalmasına gönlümüz razı gelmez.
Sınırlarımızın ötesinde, Recep Tayyip Erdoğan nezdinde, başkanı olduğu partiye ve hâliyle ülkeme karşı bir gayz, bir kin almış yürümüş. Gün geçmiyor ki, aleyhimizde bir beyanat, bir makale, bir rapor çıkmasın!
Batı ipimizi çekmiş. Ne surette olursa olsun, R. T. Erdoğan'ı "indirmek", AKP'yi dağıtmak, devletimizi kendilerine ram etmek heves ve emelindeler.
Bir cemaatin darbe teşebbüsünün ne manaya geldiğini, Batı'nın tavrı içinde çok rahat okuyabiliriz.
Dışarısı istedi, kendileriyle iltisaklı en elverişli "Cemaat" harekete geçti.
(Meselenin ciddiyetini göstermek için "Cemaat" demekte ısrarlıyım. "Apo"ya benzetilerek uydurulmuş FETÖ, METÖ gibi adlandırmalar ciddiyetsizliktir. Eğer "Fethullahçı Terör Örgütü" diyeceksen, bu üç kelimenin baş harflerini almak gerekirdi: FTÖ. "Fethullah Gülen Cemaati" (FGC), en uygun adlandırmadır. Çünkü bildik bileli bu adla anılagelmiştir. Sonra kendileri bir "Hizmet" çıkardılar, ama yakın çevreleri dışında kimseye kabul ettiremediler. Maksat "silâhlı örgüt" olduğunu belirtmekse, bunu zaten her fırsatta ifade ediyorsunuz ve zihinlere yerleştiriyorsunuz; FGC'yi, silâhla bağlantılı hâle getiriyorsunuz. PKK her daim silâh kullanıyor... Adı ne biliyor musunuz? "Partiya Kalkeren Kurdistan". Yani "Kürdistan İşçi Partisi". Komünistlikten gelmeler ya... "İşçi"yi katmazlarsa ideolojilerinden şüphe edilir! Bölücü-yıkıcılar kendilerini öyle ifade ettiler ve öyle kullandık. Eylemleri nasıl bir örgüt olduğunu ortaya koyuyor. Kimsenin itirazı var mı? Resmî kayıtlar "Partiya Kalkeren Kurdistan Terör Örgütü" (PKKTÖ) yazmıyor!)
Önümüzde Mısır örneği var... İki "Râbiacı" gruba karşı, Batı desteğiyle askerî harekât tertip ediliyor. Mısır'da, netice alınmış görünüyor; "Müslüman Kardeşler" devriliyor. Bu darbeye, en çok ikinci hedef Türkiye'de karşı çıkıldı. Müslüman Kardeşler, Türkiye'nin yönetimiyle âdeta özdeşleştirilerek, dört (râbia) parmak işaretini -uydurukçacıların ifadesiyle söyleyeyim- içselleştirdiler.
Batı doludizgin üzerimize geliyor. Ne yapacağız? İçeride darbe sonrası "FETÖ" diye, ilgili-ilgisiz on binlerce insan işinden edildi, içeri tıkıldı. Hepsi "Akıncı Üssü İmamı" sanki! Kendi insanımızı kendimizden uzaklaştırıyoruz. Keyfi bir 17/25 Aralık sınırı konuyor; öncesi ve sonrası ayrımına gidiliyor. Hukukta yeri var mı bu ayırımın? İleride başımız ağrımayacak mı?
Batı'yla her alanda iç içeyiz... İpler koparsa, zararı ülkemiz çeker. Ellerine mümkün olduğu kadar koz vermemek gayemiz olmalı, desek de... Şiraze kaydı. Dengeler alt üst.
Gelin, aklıselimle düşünelim.