« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Ağu

2017

AHMED RESMÎ (ö. 1783)

Bekir Kütükoğlu 01 Ocak 1970

Osmanlı devlet adamı ve tarihçisi.

1700’de Girit’te doğdu. Tahsilini tamamlamak üzere geldiği İstanbul’da reîsülküttâblardan Tavukçubaşı damadı Mustafa Efendi’nin yanında yetişti ve daha sonra onun damadı oldu. Devlet hizmetine girerek Bursa mukataa*sı, Selânik, İstanbul ve Gelibolu baruthaneleri nezaretleri, küçük evkaf muhasebeciliği görevlerinde bulundu. Sadrazam Râgıb Mehmed Paşa tarafından III. Mustafa’nın tahta geçişini bildirmek üzere şıkk-ı sânî defterdarlığı pâyesiyle Avusturya’ya elçilikle gönderildi (1757-1758). Daha sonra maliye tezkirecisi ve Anadolu muhasebecisi oldu. Yedi Sene savaşları sonunda Prusya-Rusya yakınlaşmasının Osmanlı Devleti’ne zararlı olup olmadığını incelemek, ayrıca yolu üzerinde bulunan Osmanlı himayesindeki Lehliler’e teminat vermek için elçilikle Berlin’e gönderildi (Temmuz 1763). Prusya kralının ifadesiyle, vazifesini “zerâfet ve fetânetle” yapan Resmî, İstanbul’a döndüğünde (Temmuz 1764) sadâret mektupçuluğuna tayin edildi. Ardından çavuşbaşı, matbah ve tersane emini, rûznâmçe*ci oldu. Moldovanî Ali Paşa’nın sadâretinde devlet işlerindeki bilgisi ve yararlığı düşünülerek 23 Kasım 1769’da sadrazam kethüdâlığına getirildi ise de kısa süre sonra sadâret değişikliği sebebiyle eski görevine iade edildi. Rûznâmçeci olarak bulunduğu Rus savaşında Avrupa’yı yakından tanımış olduğundan 24 Şubat 1771’de tekrar sadâret kethüdâlığına getirildi. Bu hizmette iken nişancı*lık pâyesiyle başmurahhas olarak Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine katıldı. İstanbul’a dönüşünde azledilen Ahmed Resmî, bundan sonra matbah emaneti, şıkk-ı sânî defterdarlığı, cizye muhasebeciliği ve rûznâmçecilikte bulundu. İleri yaşta gözden düştü ise de Halil Hamîd Paşa’nın sadrazamlığı sırasında kendisine önce süvari mukabeleciliği, sonra da rûznâmçecilik verildi. 30-31 Ağustos 1783 gecesi öldü. Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Eserleri. Tarihe karşı özel bir merakı olan Ahmed Resmî Efendi, küçük hacimdeki eserlerinden ikisini Hadîkatü’l-vüzerâ’yı örnek alarak meydana getirmiştir. Bunlardan, muhtemelen 1750 yılında kaleme aldığı Halîkatü’r-rüesâ*, kayınpederi Reîsülküttâb Mustafa Efendi’ye karşı duyduğu saygının mahsulü olup Koca Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi’den başlayarak Râgıb Paşa’ya kadar gelen reîsülküttâbların hal tercümelerini toplamaktadır. Eser Râgıb Paşa’ya sunulduğunda, onun tavsiyesi üzerine daha çok Sefînetü’r-rüesâ adıyla anılmaya başlanmıştır. Daha sonra 1178’e (1764-65) kadar ilâveler yaptığı bu eser, Süleyman Fâik Efendi’nin Reîsülküttâb Mehmed Sâdık Efendi’ye (1812-1824) kadar gelen zeyliyle birlikte taş basması olarak ve yanlışlıkla Halîfetü’r-rüesâ adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 1269). Dârüssa?âde ağalarının biyografilerini ihtiva eden Hamîletü’l-küberâ adlı eserinin telifi ise, Kızlarağası Sünbül Ağa’nın korsanlarca şehid edilmesinin müellifin vatanı Girit’in fethine vesile teşkil etmesi gibi bir sebebe dayanmaktadır.

Ahmed Resmî Efendi’nin bir diğer biyografi denemesi, Alaybeyizâde Emin Mehmed Efendi’nin 1666’da telif ettiği Vefeyât’ına 1778’e kadar getirdiği zeyildir (Viyana National Bibliothek’indeki nüshasının tavsifi için bk. G. Flügel, II, 101).

Viyana elçiliğinden dönüşte, seyahati sırasında gördüklerini, Avusturya’nın devlet idaresi ve politikası ile Viyana’nın durumu ve halkının yaşayışını bir rapor halinde tesbit ederek hükümete sunmuştur. Bu küçük Sefâretnâme çağdaş vekayi‘nâmelerde yer aldığı gibi ayrıca basılmış (İstanbul 1304) ve Hammer tarafından da Almanca’ya çevrilmiştir (Berlin ve Stettin 1809). Berlin dönüşü sunduğu raporda ise yolu üzerindeki Romanya, Polonya ve Prusya şehirleri, Büyük Friedrich’in faaliyetleri ve ülkesi hakkındaki görüşleri yer almaktadır. Vekayi‘nâmelere konulan ve ayrıca müstakil olarak da yayımlanan bu Sefâretnâme (İstanbul 1303), Almanca (Berlin ve Stettin 1809) ve Lehçe’ye tercüme edilmiştir.

Hazır bulunduğu 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı hakkındaki görüş, tenkit ve intibalarını kaydettiği Hulâsatü’l-i‘tibâr adlı eserini 1781’de kaleme almıştır. Bu eser üç defa basılmış (İstanbul 1282, 1286, 1307) ve H. F. von Diez tarafından Almanca’ya tercüme edilmiştir (Halle ve Berlin 1813). Yine 1768-1774 harbi sırasında, Osmanlı teşkilâtında ve hususiyle ordunun iaşe ve ikmalinde görülen aksaklıkları, Sadrazam Halil Paşa’ya sunduğu 1770 tarihli Lâyiha’da (İÜ Ktp., TY, nr. mükerrer 419, vr. 1b-10b) dile getirdiği gibi, Bucak ve Memleketeyn’i istilâ eden Ruslar’ın buralardan bir daha çıkarılamayacağı vehmine kapılan Sadrazam Muhsinzâde Mehmed Paşa’yı, tarihî hadiseleri zikrederek, devletin harp yerine hudut muhafazasına gayret göstermesi halinde Ruslar’ın geri çekileceğini telkin eden takrir*i (faksimile ve metninin sadeleştirmesi için bk. İ. Parmaksızoğlu, “Bir Türk diplomatının XVIII. yüzyıl sonunda devletler arası ilişkilere dâir görüşleri”, TTK Belleten, XLVII/186 [1983], s. 527-535) ile tenvir ve teselliye çalışmıştır. Ahmed Resmî Efendi’nin diğer eserleri arasında, Prusya’dan dönüşte tercüme ettiği Coğrafya-yı Cedîd’i (Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 268, 269), 1754’te, Sadrazam Bâhir Mustafa Paşa’nın ata düşkünlüğü vesilesiyle, bu hayvana duyulan sevgiyi dile getiren Arapça, Farsça ve Türkçe’deki tabir, darbımesel ve beyitlerle, atın tabiatı ve hasletleri hakkında yazdığı el-İstînâs fî ahvâli’l-efrâs (İÜ Ktp., TY, nr. 6667) adlı risâlesi ile Arapça nesirdeki kudretine delil sayılan ve Arapça darbımeselleri toplayan Zülâliyye adlı makame*si ve Arapça Lugaz’ı (Murâdî, I, 74-78) sayılabilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 120551

ulkucudunya@ulkucudunya.com