Yeni partinin dili
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Şurası kesin: Türkiye'de yeni partinin var olan siyasî denklemi değiştirebilmesi, iktidar partisine oy veren kitlelerden oy almasına bağlı...
CHP'nin oylarının tamamını alsa ne değişecek? Sadece milletvekilleri değişir o kadar!.. İktidar değişir mi? Tabii ki hayır!..
Yeni partinin taşları yerinden oynatması, ancak iktidara oy vermiş seçmenleri ikna kapasitesiyle mümkün olacağından, programın, dilin ve kadronun buna uygun olması gerekiyor... AKP'ye zaten oy vermeyen insanları heyecanlandıracak, onların oyunu almakla sınırlı kalacak bir çabanın mevcut statükoyu değiştirme ihtimali yok...
O yüzden ilk fotoğraflar, ilk sözler, ilk el sıkışmalar, ilk refleksler hafızalara kazınacağı için çok çok önemli... Daha baştan 'dar alan'a sıkıştıracak hamleler, muhalifliğiyle bilinen insanların ruhunu veya öfkesini okşamaya yönelik davranışlar, bol alkış toplasa da, oy alınması gereken esas kitlede endişeye, tereddüde ve uzaklaşmaya yol açabilir...
***
Düne bir göz gezdirelim... Dünyada bütün iktidarlar, iktidar olmanın verdiği dezavantajla zamanla yıpranırken, bizde muhalefet, iktidar partisinin yıpranmasına bile izin vermedi!.. İktidar doğal hâlde yıpranacakken hep imdadına yetişti!..
Sonuçlarına bakarak şu olayları değerlendirelim: '27 Nisan e-muhtırası' kime yaradı? Kesinlikle 'mağduru oynayan' iktidara... Çekinmeden söyleyelim, 'Cumhuriyet mitingleri' kime yaradı? Kesinlikle iktidara... Cumhurbaşkanlığı için öne sürülen '367 dayatması' kime yaradı? Kesinlikle iktidara... Ya 'Gezi olayları'? O da kesinlikle iktidara...
'Cumhuriyet mitingleri', kullanılan dille, 'karşı'daki seçmen kitlesini, itirazları olanları eski mevzilerine döndürdü... İktidar ilk seçimde bu katı bloklaşmanın faydasını gördü...
'27 Nisan e-muhtırası' önce resmen sahipsiz kaldı... Bu da iktidarda özgüven patlamasına yol açtı... Sert karşılıklarla ve 'millî irade' vurgusuyla, sandığa da çok net yansıyacak biçimde halktan destek sağlandı... Çünkü hedef gösterilen kavramlar halkın büyük çoğunluğunun saygı duyduğu kavramlardı...
'367 dayatması', kararlaştırılmış Cumhurbaşkanı'nı engellemeye yetmediği gibi doğurduğu reaksiyonla yeni Cumhurbaşkanı'nın önünü bile açtı...
'Gezi olayları' da birkaç gün içinde kirletilen hâliyle iktidara lojistik sağlamaya yaradı... 'Millî irade' ve 'sandık'la gelenin 'lobiler tarafından zorla gönderilmek istenmesi' olarak başarıyla sunuldu... 'Gezi olayları', iktidar uygulamalarından şikâyetçi ama 'gidecek yeri olmayan' seçmenin yerinde çakılı kalmasına vesile oldu...
***
Türkiye'nin bloklaşmadan kurtulmaya, normalleşmeye ve makul bir muhalefet diline ihtiyacı var... Yoksa bu 'toplumsal kutuplaşma' çok uzun yıllar taşınabilir görünmüyor... İnsanlarımızın büyük bir bölümü iktidarı devirirse 'düşmanı devirmiş' gibi sevinecek!.. Ne tuhaf ki, iktidarını korumak isteyenler ve taraftarları da sanki 'düşmandan korunuyormuş' havasında!..
Ateşin kıyısında yaşayan bir toplum için ne kadar sağlıksız bir durum bu... Onun için 'iktidarların yumuşak şekilde el değiştirebildiği, bunun normal sayıldığı, gelenin sandıkla gidebileceği, gidenin de sandıkla tekrar geri gelebileceği' bir siyasî iklimin hayata geçmesi gerekiyor... Toplumsal dokunun yumuşak kalması 'dil'e bağlı... Toplumsal doku sertleştikçe veya sert kaldıkça 'nüfuz imkânı' azalıyor çünkü...
Yeni partinin dili bunun için çok önemli... Ülkenin toplumsal kutuplaşmalardan ve gerginlikten uzaklaşmasını sağlamak... Demokrasinin, millet iradesi ve şeffaflığın egemen olduğu 'normalleşme'yi savunmak... 'İntikam, rövanş' gibi kavramlar yerine çok uzağına savrulduğumuz 'adalet'i seslendirmek... Milletin değerlerine sahip çıkmak... Dini 'raf ömrü uzun' bir tüketim malzemesi olarak görenlere karşı, 'ortak değer' konumuna oturtmak... 'Aidiyetlerin ayrıştırdığı' değil 'hukukun birleştirdiği' bir toplumsal düzeni öne çıkarmak...
***
Siyasette neyin doğru olduğu tartışılabilir ama neyin doğru olmadığını yakın, hem de çok yakın geçmişten biliyoruz... En azından sonuçları itibarıyla...