Hâkimlere emir veya görev verirseniz ne olur?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Çanakkale'den bir okur, "Dört beş milyon Rus, uçak düşürme olayından sonra Türkiye'de tatil yapmaktan vazgeçerken, 18 Türk adası ve çok sayıda kayalığı işgal eden Yunanistan'a tatile giden binlerce Türk var! Siz bilirsiniz ama Yunanistan'a akın akın tatile giden vatandaşlarımızı biraz eleştirseniz çok isabetli olacaktır... Nerede kaldı milliyetçilik, vatanseverlik?" diye yazdı.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise "Sivas Kongresi'nde hâkim olan millî birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu, günümüzde de milletimize, bayrağımıza, vatanımıza ve devletimize yönelen tehditler karşısında en büyük gücümüzdür." dedi.
Hali vakti yerinde olan Türkler, Yunanistan'a ve özellikle Ege'deki adalara tatile giderken, hangi duyguları taşıyor bilemem. Sormak gerekir. Fakat Sivas Kongresi'ne hâkim olan millî birlik ruhu, bugün de geçerli olsaydı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Yunanistan'a, 2004 yılından itibaren, 18 Türk adasını ve kayalıkları terk eder miydi? Ayrıca Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın, yürütme erkinin başı önünde eğildiği bir ülkede bu vahim toprak kaybının hesabı sorulabilir mi?
***
Haber Türk'te yer alan bir habere göre, Türkiye'den, 1 milyon doların üzerinde mal varlığına sahip 6 bin kişi farklı ülkelere yerleşti.
Türkiye'yi terk eden veya terk etmek zorunda kalanların hepsi herhalde FETÖ'cü değil! Veya hepsinin millî birlik ruhundan yoksun olduğunu söylemek zor.
Peki neden kaçıyorlar?
Bu konuda Sözcü'den Saygı Öztürk'ün konuştuğu Hanefi Avcı, birçok ipucu veriyor. Avcı diyor ki, "FETÖ ile mücadele hatalı yapılıyor. Bazı insanlar sahte belge, sahte elektronik postalarla 'darbecilerle iş birliği' içinde gösterilmesine rağmen, bunu yapanlar hakkında bir şey yapılmıyor. Bunlarla ilgili işlem yapılmayınca adalet duygusu azalıyor, keyfilikler devlete olan güveni zedeliyor.
Tutuklananların tahliyesi 'kaçacaklar' diye gerçekleşmiyor. Hâkim tahliye kararı verirse, görevden alınacağı endişesi taşıyor. Suçsuzluğuna inandıkları, hakkında tutuklanmasını gerektiren delil olmayanları yine bırakmıyorlar. Hâkimler üzerinde baskı var.
Hâkim, savcı güvencesi sağlanmadan, alınan kararların adaletli olduğuna kimseyi inandıramazsınız."
Adaletin siyasi baskı altında olduğu bir ülkede, sermaye sahipleri ürkmez mi? Dolayısıyla, ekonomik yıkım seçim kaybettireceğinden, adaleti baskı altına alan siyasi iktidar, aslında kendi sonunu hazırlamış olmaz mı?
Seçim sonuçlarıyla oynasanız bile ekonomisi çökmüş bir ülkede iktidarda kalmak mümkün müdür?
***
Fakat Erdoğan, Adli Yıl açılışı dolayısıyla hâkim ve savcılara görev verdi ve "Yargıyı teslim almaya çalışan gruplara karşı müteyakkız olmamız ve sorunların üzerine cesaretle gitmemiz gerekir. Başta hâkim ve savcılarımız olmak üzere tüm yargı mensuplarının bu konuda ortaya koyacakları öncülük, büyük önem taşımaktadır." dedi.
Oysa adaletin hâkim olduğu bir ülkede hâkimler emirlere göre değil, kanunlara ve hukukun genel ilkelerine bakarak görev yapar. Yürütme gücünün başındaki kişi, içeriği doğru olsa bile hâkimlere görev tanımı yapamaz!
Hâkim teminatı, adaletin tecellisi için şarttır.
Tabii FETÖ'cüler için hâkim teminatı uygulanamaz. Onlar hâkim değil, ABD adına, sahte belgelerle Türk ordusunun kurmaylarını saf dışı eden hukuk katilleridir. Fakat FETÖ ile ilişkisi olanlar tasfiye edilirken, yargıya yeni örgütlerin hâkim kılınmasına seyirci kalınıyor! Onların da kendi örgütlerinden gelen emirlere göre hareket etmesi önlenebilir mi?
Bu itibarla, AKP iktidarı boyunca, adalet sistemine güveni çok aşağılara çeken bu uygulamalar, Sivas Kongresi'nde hâkim olan millî birlik ruhunu yıkmak değil midir?