Türkçülüğü Kürtçülükle karıştırmak
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Toplumumuzda şöyle bir söz vardır; hatırlarsınız, "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur" diye. Bu söz, belki de, bir babanın ne kadar çalışsa da başarılı olamayan, hep aynı şeyleri tekrarlayıp duran evladından şikayetinin ifadesidir. Doğrusu çok lâtif; çok hoş bir tenkit. Bunun haşin olanları da var, meselâ; bir şeyi hiç durmadan ve aynı biçimde tekrar tekrar söyleyenler için kullanılan "kırık plak", veya "bozuk plak gibi" çalıp durma, söylemi.
Her neyse, bütün bunları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iki gün önce, bilmem kaç bininci defa tekrarladığı şu cümlesi üzerine hatırladık: "Benim için Türk, Kürt, Laz, Gürcü böyle bir ayrım yok. Kürt'üm demek en tabii hakkınız ama Kürtçülük yapmak değil. Türk'üm demek en tabii hakkındır ama Türkçülük yapmak hakkın değildir."
Bu cümlelerin üç temel ve tehlikeli yanlışı vardır ki, ülkemizi bölünmeye götürür. Bunlar:
1) Türk Milleti gerçeği inkâr edilerek, etnik gruplardan biri haline getiriliyor. Böylece, ortak aidiyet duygusu yok edilip millî birlik ve bütünlük bozuluyor. Bu ise ülkenin parçalanması demektir. Sonra kurtuluş için de, BOP gereğince (Irak'ta olduğu gibi) bu etnik unsurlarla çok ortaklı (sözde federal) bir devlet kurulması gündeme getirilecekti. Bu şeklide egemenlik bölüşülmüş olacak; egemenlik bölüşülünce de, tarih boyunca olduğu gibi iç savaş kaçınılmaz hâl alacaktır. Libya, Irak, Suriye ve Yemen'de olduğu gibi.
2) Türk Milletinin bünyesinde yer alan etnik toplulukların eşitliğinden bahsediliyor. Bu; hukukta (ne uluslararası, ne de millî hukukta) böyle kümelerin eşitliğine dair hüküm yoktur; olamaz da. Meselâ; kanun önünde bir aile, diğer aile, bir aşiret ile diğer aşiret nasıl eşit yapılabilecektir? Mahkemede, hastanede, okulda vs.. Bu, teknik olarak mümkün değil; Onun için dünyada kümelerin eşitliği diye bir kavram yoktur. Zorlayarak yapılırsa, (emperyalistler çıkarları uğruna hep bunu yapar) bölünme ve çatışma kaçınılmaz hale gelir. Uluslararası hukukta ve anayasalarımızda olduğu gibi eşitlik; a) İnsanlar ve vatandaşlar arasında söz konusudur; çok önemli olan da budur. 1876 Osmanlı ve bütün Cumhuriyet dönemi anayasalarında olduğu gibi. b) Devletler arasında vardır. Meselâ; Birleşmiş Milletler anayasasında, büyük-küçük; güçlü-zayıf demeden bütün devletler eşittir. Tekrarlarsak, kişi, vatandaş ve devletler arasında eşitlik vardır, ama sosyal kümeler arasında, adı ne olursa olsun eşitlik olmaz.
Bu gerçekler ortada iken, ülkemiz neden etnik, ırkçı siyasallaşmaya itilmek isteniyor? Bu mübarek topraklarda gözü olan çok; bunu biliyoruz. Ama bu milletin çocukları, konumu ne olursa olsun, Türk Milletinin eşit, şerefli bireyi ve vatandaşıdırlar. Bunlar düşmanların işine yarayacak şekilde konuşamazlar. Bilgisizlikten ise, onarılabilir. Ama, "millet" ile "etnisite", "kabile" ve "aşiret" gibi sosyolojinin ve kültürün toplum birimleri arasındaki hayati ilişkiyi bilmelerine rağmen yıkıcı faaliyetlerde bulunanlara mani olunması gerekir.
Bilmezler mi ki; tarihin en eskilerinden olan Türkler, çok eski zaman diliminde etnik bir topluluk iken asırlar içinde milletleşti; dünyanın üç kıtasında, devletler ve medeniyetler kuran yegane millet oldu; birçok farklı etnisiteye ve inanca sahip topluluklarla karşılaştı; bunlar aynı kültür kazanında kaynayarak, aynı milletin eşit ve şerefli bireyleri halini aldı. Bugün vatanımızda yaşayan 84 milyon da Türk'tür. Çünkü, vatandaştır; yüzde 98'i Türkçe konuşuyor, yüzde 93.7'sinin ana dili Türkçe (AB İstatistik Kurumu'nun sitesine bakılabilir) tamamına yakını ile dini bir, asırlardır aynı devletin, egemenliğin altında yaşadı, hatıraları bir; aynı kültürü, estetiği, sanatı, edebiyatı üretti, paylaştı.
3) "Türkçülük ve Kürtçülük" kavramları aynı anlama gelmez. Çünkü birincisi egemenliğin sahibi ve birleştirici; ikincisi ise, bölücüdür. Türkçülük veya Türk Milliyetçiliği; ben Türk'üm, Türk devletinin vatandaşıyım diyenlerin birliğini, bütünlüğünü; hakkını, hukukunu savunmayı emreder. Kürtçülük, Lazcılık vb. ise, Türk Milletinin bütünlüğüne karşı, bünyesindeki bir topluluğun davasını gütmektir; ayrışmayı ifade eder. Millet birliğini ve bütünlüğünü parçalamak anlamına gelir ki; düşmanca bir tavırdır. Kürt, Laz, vb.. olmak, elbette masumdur, tabiidir; Türk Milletinin sosyal birimidir.
Milliyetçilik, millet yolu; Türkçülük, Türk yolu demektir. Bundan rahatsız olunamaz. "Etnik milliyetçilik" yanlış bir ifade şeklidir; etnisite, milletle eş anlamlı değil; onun bir parçasıdır. Milliyetçilik millet kökünden; "etnikçilik" etnik kökünden türetilmiştir. Etnikçiliğe; kökencilik veya ırkçılık da denebilir; zararlıdır. Etnik bir gruba mensup olmak elbette normaldir; sakıncalı değildir.
Müfterilere cevabı üstat Atsız versin: "Türkçü; millî çıkarları şahısların üstünde tutan, millî mukaddesata ve geçmişe saygı gösteren, görev ahlakı yüksek, haksızlıklarla savaşta korkusuz bir insandır." (20 Ekim 1950 N. Atsız)
Şimdi de Cumhurbaşkanı üç gün önce muhtarlara demiş, bakalım: "Türkiye bir terör kuşatması ile karşı karşıyadır. Amaç bellidir ülkemizi bölmektir."
2002'de bunlar yoktu değil mi? Demek ki; BOP''un, PKK bölücüsünün ideolojisiyle düşünür, konuşur, icraat yapılırsa ülke hainler tarafından kuşatılıyormuş. Öğrendik mi?