« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Eki

2017

DR. BAYMİRZA HAYİT

Orhan Kavuncu 01 Ocak 1970

Dr. Baymirza Hayit, 31 Ekim 2006 Salı günü, 89 yaşında vefat etti. Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. Başta eşi Ruth hanıma ve çocuklarına, sonra bütün Türk Milliyetçilerine ve sevenlerine, dostlarına sabır dileriz. Türk Milletinin başı sağ olsun.

Baymirza Hayit’in vefatıyla, Türkoloji’nin, Sovyetler Birliği ve Türkistan Türklüğünün problemleri sahasında yeri zor doldurulacak bir boşluk oluşmuştur. Üzerinde birkaç bibliyografya çalışması yapılmış olan makale ve kitapları, genellikle Türkistan tarihi, ekonomisi, siyasi durumu ve meseleleri hakkında idi. Kendisini Türkistan davasına adamıştı.

17 Ararlık 1917 doğumlu olan Dr. Hayit, Özbekistan’ın Namangân vilâyetindendi. Özbekistan’da tarih okumuş, Özbekistan Maarif Vezaretinde, öğretmenlik, ilçe Maarif Müdürlüğü gibi çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, İkinci Dünya harbinde Sovyet ordusunda yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken Almanya’ya esir düşmüş, kendisi gibi esir düşen veya Almanya tarafına geçen on binlerce Türk asıllı askerle birlikte Türkistan lejyonunda bu defa Türkistan’ın bağımsızlığı için Rusya’ya karşı savaşmıştı.

Almanya yenilince Sovyetlere teslim edilmekten, açlık veya hastalıktan kurtulan az sayıda Türkistanlıdan birisi de Dr. Hayit idi. Almanya’da mevcut tahsili kabul edilmediği için üniversiteye yeniden giren Dr. Hayit, felsefe bölümünden mezun oldu ve Almanya’nın yetiştirdiği nadir Türkologlardan Dr. Gerhard von Mende’nin yanında doktorasını yaptı. Dr. Hayit, bundan sonra, Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar, Sovyetler ve Kızıl Çin’in baskıcı ve sömürgeci politikalarını anlatan yüzlerce makale ve onlarca kitap yazdı. Tabii sonuç belliydi; Sovyet Hükümeti tarafından suçlu ilan edilmişti.

Türkistan Cumhuriyetlerinin ve Azerbaycan’ın müstakilliğine en çok sevinenlerden birisiydi. 1991 yılının Ekim ayında Özbekistan Yazarlar Birliğinin IX. Kurultayında üye yapıldı, 1992’nin Mart ayında Yazarlar Birliği kendisini Çolpan mükâfatına lâyık gördü. Bunun üzerine hukuk doktoru Boris Aranoviç Mirensky, Halk ve Demokrasi isimli dergide yazdığı yazıda, Yazarlar Birliğinin bu hareketini malûm Sovyet mantığıyla tenkit etmiş, buna sadece Erk gazetesi cevap vermişti. Hayit bey de haklı olarak sormuştu: “bilmedim, Yazarlar Birliği Mirensky’ye cevap verdi mi?”

Kendisi harbe gittikten sonra doğan oğlu Bekmirza (doğduğu zaman kendisine verilen adı Telman’dı, Bekmirza adını muhtemelen babasıyla görüştükten sonra aldı), babasının vatana davet edilmesi için çalışmaya başlamış, ancak 1992’nin başında vefat edince yerine onun oğlu Şöhret faaliyete devam etmişti. İçeriden ve dışarıdan gelen baskılar yoğunlaşınca, Baymirza Hayit, Özbekistan İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü direktörü Ahmetali Asker tarafından memleketine davet edildi. Kaderin cilvesine bakın ki, Sovyet idaresince “Halk Düşmanı” ilân edilmiş olan Baymirza Hayit şimdi bir halk kahramanı olarak memleketine çağrılıyordu.

3 aylık vizeyle 1992 yılı temmuz ayında gittiği memleketinde önce Namangân vilâyetindeki kışlağına gitti. Babasının evinde kalması engellenmek istendi. Fakat o ısrar etti.

On gün kadar sonra Taşkent’e döndüğünde “Kerimov cenaplarına Namangân’dan hakkında çok kötü rapor geldiği, o yüzden kendisiyle görüşemeyeceği” söylendi. Zaten daha önce de cumhurbaşkanı kendisini kabul etmeden cemaatle görüşemeyeceği söylenmişti. Ve memlekete girişinin üzerinden 15 gün bile geçmeden “veteranlar (savaşa katılanlar, gaziler) istemiyor” gerekçesiyle memleketi terk etmesi istendi. Yazarlar Birliğine ve Özbekistan Fenler Akademisi Tarih Enstitüsüne yapacağı ziyaretler gerçekleşmedi.

Hayatının bundan sonraki bölümünde Türkistan davasına, daha çok bilimsel toplantılara tebliğ vererek katılmak suretiyle devam etti. Hayit beyi üzmemeleri gerekirdi. Olan olmuş, geçen geçmişti. Onun Özbekistan’da siyasi bir iddiası yoktu. Mevcut yönetimi değiştirmeye gücü de, niyeti de yoktu. Özbekistan idaresi boşuna evhamlanmıştı.

Kısa süre sonra hastalandı. 2000 yılında bir beyin kanaması geçirdi. Sonra yatağa düştü. Ama eşi ve çocuklarının ihtimamı ile kalan günlerinde yine zihni melekeleri yerinde ve vatanını düşünerek ömrünü tamamladı. Allah rahmet etsin.

Gerçekleştiremediği arzularından birisi “Türkistan Ansiklopedisi” idi. Büyükçe bir kütüphanesi vardı. O kütüphane, bilebildiğim kadarıyla İstanbul’da bir vakfın araştırma enstitüsü tarafından satın alındı ve Hayit beyin hayatının son bölümündeki masraflarına o kütüphanenin parası bir ölçüde destek oldu.

Hayit bey Türkiye’de çeşitli zamanlarda bulundu. Kendisini 1969’dan beri tanırım. Hacettepe Üniversitesi Tarih bölümüne misafir öğretim üyesi olarak gelmişti. Prof. Dr. Ercüment Kuran o zaman veya daha sonra bölüm başkanı idi. Ben Prof. Kuran’ı, bilginin ve sahibinin kıymetini bilen bir insan olarak tanıdım. Bu yüzden olsa gerek, Hayit bey ne zaman Türkiye’ye uzunca bir süre için gelse, ben bunu, Prof. Kuran’ın vefalı bir davetiyle olduğunu düşünmüşümdür. Prof. Dr. Mehmet Saray, Hayit beyin bibliyografyasını ilk hazırlayanlardan birisidir.

1986 veya 1987’de bir kongre çalışması için Türkiye’ye gelmişti. Türkocağı Ankara şubesinde gençlere sohbet etti. Kafasındaki Türkocağı, halka açık, okumuş, okumamış, kadın, erkek demeden bütün ahaliyi Türklük meselelerinde irşad eden bir Ocaktı. 1912’deki kuruluş felsefesinin de böyle olduğunu düşünüyor ve bize aynı yolda devam etmeyi hararetle tavsiye ediyordu.

70. doğum yıldönümü için, hocası Prof. Gerhard von Mende’nin oğlu, Sinolog Prof. Erling von Mende bir armağan kitap hazırlıyordu. Hayit bey, o kitaba benim de bir yazı yazmamı istemişti. “Ben Türkolog değildim, Türkistan dâvasına ne hizmetim olmuştu ki?” gibi düşüncelerimi Erling’e söyledim. Bir müddet sonra Hayit bey telefon etti ve “Türkiye’deki üniversitelerde hizmet eden Türkistanlı profesörleri” yazabileceğimi söyledi. İtiraz edemeyeceğim bir başlıktı. Gerçi yine de yeterli malumat toplayamadım ama, bulabildiklerimle bir makale ortaya çıkmıştı. Böylece Türkistan davası için ilk yazımı 1987’de yazmış oldum.

Tipik bir Özbek ziyalısıydı. Nüktedan, zeki ve hazırcevap bir insandı. 1991’de sağ aşil tendonum kırılmıştı. Evde alçılı vaziyette yatarken geldi ve “Emir Timur’un torunu olduğunuzu şimdi ispatladınız. Bundan sonra size aksak Orhan diyeceğiz” şeklinde lâtife yaptı.

Evli ve üç çocuk babası olan Hayit bey, Türk lehçelerinden başka Rusça, Almanca, İngilizce, belki biraz Arapça ve Farsça bilirdi.

31 ekim 2006 Salı günü vefat eden Dr. Baymirza Hayit’in cenazesi, 7 Kasım 2006 Salı günü Almanya’da Köln askeri mezarlığına defnedildi. Cenaze namazını Türkiye’nin Köln’deki Din Hizmetleri ataşesi Hasan Çınar kıldırdı. Cenaze törenine, ailesi ve yakınlarının yanında Türkiye’den BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve Almanya’daki bir çok Türk Derneğinin yöneticileri, geniş bir Alman ve Türk topluluğu katıldı.

Türklüğün başı sağ olsun.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 113485

ulkucudunya@ulkucudunya.com