Doğu, Batı ve siyasal İslam üçgeninde Türkiye
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
Türkiye’de bugün bu üç faktör etkili olmaktadır;
Batı’ya sıcak bakanlar: Bunları ikiye ayırmak gerekir. Büyük çoğunluğu Avrupa’nın son iki yüzyıldır ulaştığı aydınlanma, uygarlık ve demokrasi ölçütlerini esas alarak yaklaşanlar. Atatürkçüler buna dahildir. Aynı zamanda “antiemperyalist” çizgiyi benimsemişlerdir. “Atatürk devrimleri ve felsefesi, özünde buna dayanır.” “Batıcı” değil, varılan uygarlık kriterlerini ve hukukun üstünlüğünü kabullenmek esastır. Çağdaş ve laik yaşam tarzı başta olmak üzere.
Dış ilişkilerde, ulusal, siyasi, iktisadi ve askeri çıkarların dengeli ve karşılıklı çıkarlara dayalı olarak yürütülmesi esastır. Bu bağlamda “bireysel çıkarlar ile toplumsal çıkarların örtüştürülmesi amaçtır.”
-Batılı değerler yerine “Batıcı” değerlere sahip olanlar ise 180 derece farklıdırlar. “Batı ile ilişkiler dengelenemiyorsa, tek yanlı siyasi, iktisadi ve askeri anlaşmalara evet derler.”
Kimi diplomatlardan iş çevrelerine akademisyenlerden siyasilere kadar, bu konuda beni eleştirenler oldu. Ancak onlar, Türkiye’nin bugünkü noktaya sürüklenmesinin altyapısını hazırladılar. Kitaplarımda bunları tek tek yazdım.
Asyacılar mı: Türkiye’nin Batı’dan koparılarak Asya büyüklerine bağlanmasını savunuyorlar. Bu grubun aslında siyasal İslam ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Asya büyüklerine tek yanlı bağlanmak ile ABD’ye ya da AB’ye tek yanlı bağlanmak arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de Türkiye’nin Lozan’da Sevr’e sürüklenmesinin yolunu açar.
Siyasal İslama gelirsek:
Siyasal İslam ise ister ABD yardımı ister Moskova ve Pekin desteği ile olsun, Türkiye’de siyasal İslam yapılanmasını getirmeyi esas alır. Ancak geliştirmekte oldukları “İslamcı-kapitalizm işbirliği sayesinde Batı’yı tercih ederler.” (Prof. Sabri Ülgener’in kulakları çınlamıştır.)
Dün ABD ve AB idi, kavga çıktı. Bugün Moskova’ya dönüyorum, iktidarımı onun sayesinde yürütürüm diye düşünenler, “aynı eski tuzaklara sürüklendiklerini yakında anlayacaklardır.”
Türkiye’yi Ortadoğu’daki çatışmaların bir tarafı yaparak ABD veya Rusya’nın stratejik ortağı(!) haline getirirseniz salıncak misali savrulmaktan kurtulamazsınız.
Türkiye için esas olan, “Doğu ile Batı arasında dengeli ve ulusal çıkarları koruyan bir düzen kurmaktır.” Büyük Atatürk bunu başardı.
Siyasal İslamı esas alarak: “Ulusal kurumlarımızı yok edip kendimiz olmaktan çıkarak bu ülkeyi ayakta tutamayız.” 57 İslam ülkesinin durumuna bakın: Atatürk Türkiye’si dışında hepsi de perişan vaziyetteler.
Meral Akşener’in yeni partisi mi? Bahçeli’yi yaşadıktan sonra olumlu bir hareket olarak görüyorum. Bu arada Vefa’lı dostum sevgili Müjdat Gezen’in bir marifeti oldu: Tam da Meral Akşener’in “İyi Parti” genel başkan seçildiği gün “Yedi Kocalı Hürmüz”’ün görkemli galasını yapmaz mı?
Doğu’ya, Batı’ya, Atatürkçülüğe, İslama açık bir başkanın 360 derecesini gösterircesine… “İyi” günlere diyerek Akşener’e başarılar diliyorum.
4 Kasım saat 15.00’te, İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti’ne bağışladığım kitaplarımıTaksim’deki lokalde imzalıyorum. Üç Boyutlu Türkiye’nin sohbetinde buluşmak üzere...