Dışişleri, işgali anlatanı tehdit ediyor...
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Kaçak güreşiyorlar... Tüm belgeleriyle ortaya çıktı cevap veremiyorlar.. "İstikşafi görüşmeler" bahanesine sığınmaya çalıştılar olmadı... Suçu "CE-HA-PE"ye yıkmaya çalıştılar, çok komik duruma düştüler. Küstah Yunan Savunma Bakanı, pantolonunun paçasındaki lekeye bakmadan "sıkıysa alın" diye meydan okudu. Lal oldular!.. Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener dışında densiz Yunan'a meydan okuyan, ağzının payını veren siyasi lider olmadı. "Eyy Trump", "Eyy Merkel" diyenlerin yerinde yeller esiyor!..
Yunanistan Başbakan'ı Çipras'a İzmir'de çalışma ofisi açan, AB'den tarih için tarih almak, Haçlı anayasasına imza atma izni koparma uğruna Kıbrıs'ta, Ege'de Yunan'a her türlü tavizi veren, hasta yatağında dava adamı rahmetli Rauf Denktaş'a inme indiren zihniyetten ne beklersiniz ki?..
Neleer neler!.. Beklemenin de önüne geçtik, fiilen yaşıyoruz... Beyefendiler (!) Ege'de 18 adamız ve kayalığımızın sürekli gündemde tutulmasından, halkın ayıktırılmasından fena halde rahatsız olmuşlar; sözde telkin ve uyarılarla açıktan tehdide başlamışlar. Henüz olağanüstü KHK çıkarmadılar ama Ege'de toprak kaybımızı çeşitli platformlarda dile getiren siyasileri kibarca uyarıyorlar!..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, diplomat kökenli bir siyasetçi. Fırsat bulduğu her konuşmasında Ege'de Yunan tarafından işgal edilen adalarımızla ilgili gerçekleri belgeleriyle anlatıyor, iktidarı sert bir şekilde eleştiriyor. İktidarın Dışişleri kanadı da bu durumdan çok rahatsız. Siyasi kulislerde kulağıma bir kaç defa gelmişti; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Öztürk Yılmaz'a gidip işgal edilen adalarımızı dile getirmesinden dolayı duyduğu rahatsızlığı anlattığı ve "Bizim taban bu adalar konusunda çok rahatsız. Zannediyorlar ki, biz bu adaları vermişiz ses çıkarmıyormuşuz, işgaline ses çıkarmıyormuşuz gibi takdim ediliyor. AKP tabanı bu adalar konusunda rahatsız" mealinde konuştuğu... Ve Yılmaz'a bu konunun açılmasından dolayı rahatsızlığını ilettiği...
Sıkı durun!.. Aktaracağım skandal ötesi olay, Dışişleri Bakanlığı bütçesinin Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesinden hemen önce meydana geldi. Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir bürokrat bütçe üzerinde konuşacak olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz'ı aradı. Ege'de işgal edilen adalarımız konusunun "çok nazik ve hassas bir durum" olduğunu belirterek, "rahatsızlıklarını" aktardı, Yılmaz'dan konuya girmemesini diplomatik bir dille rica etti!.. Telefondaki Dışişleri bürokratı "bu millî bir konu" dedi, "bunu şöyle böyle yapmamak lazım" mealinde cümleler kurarken, telkinlerde bulunurken "makul olmak" uyarısında bulunmayı da ihmal etmedi!.. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ne yaptı?.. Telefonu kapattıktan sonra Meclis Genel Kurulu'na geçti, konuşmasının büyük bir bölümünü işgal edilen adalarımıza ayırıp gerçekleri bir kez daha aktardı. Geri adım atmadı, Mevlüt Çavuşoğlu ve ekibini çileden çıkardı. Yılmaz'a gelen bu nazik uyarı (!) telefonu Çavuşoğlu'ndan habersiz olabilir miydi? Tabii ki hayır!..
Meclis Genel Kurulundaki bütçe tutanaklarından da görüyoruz ki, Mevlüt Çavuşoğlu, Öztürk Yılmaz'ın geri vites yapmayıp yönelttiği eleştiriler karşısında çılgına dönmüş, sık sık oturduğu yerden laf atıp konuşmayı bozmaya çalışmış. Yılmaz, AKP'nin işgale ses çıkarmadığını belirtip, "Ege'nin yüzde 70'i Yunanistan tarafından kontrol edilecek. Ve bizi Ege'de boğuyorlar, tatil planı bile yapamayacağız çünkü Ege'de çıkılacak bir yer kalmıyor" derken Çavuşoğlu bakın ne laflar atmış;
"İlk defa söylediniz, bravo!."
"Öztürk sana ne oldu bugün? Doğruları konuşmaya başladın."
"Grubuna anlatsana, kim zamanında işgal edilmiş, bir anlat. Boş boş konuşmasına."
"Örtüyorsunuz. Ne demek? Ne demek Örtüyorsunuz. Ne biçim konuşuyorsun? Ne demek Örtüyorsun.?"
Mevlüt Çavuşoğlu, bürokratına ettirdiği telefondan sonuç çıkmamasına her halde çok canı sıkılmış olmalı ki, Yılmaz'ın şu sözlerine de cevap verememiş;
"Şunu söyleyeyim: Peki, ne yapmak lazım, ne olması lazım? 'Efendim, biz bir şey yapamıyoruz. Bu konuları gündeme getirirsek, aman, savaş çıkar.' Ya, siz Amerika'ya kafa tutuyorsunuz, yeri geldiği zaman Rusya'ya kafa tuttuğunuzu söylüyorsunuz, Avrupa Birliğine tutuyorsunuz, dura dura Yunanistan'dan mı korkuyorsunuz?"
Kofti kabadayıların raconları böyle olur işte... Zorbalıklarını sadece kendi mahallerindeki masumların üstünde sürdürmeye çalışırlar!..