Yüksek Seçim Kurulu, YSK, bir çete mi?
Emre Kongar 01 Ocak 1970
Türkiye’nin kaderi 2019’da yapılacak seçimlere bağlı: Ya Parlamenter Demokrasi ya Tek adam Diktatörlüğü!
Aslında “gerçekten Demokratik olan bir rejimde” böyle bir seçeneğin bulunmaması gerekirdi:
Gerçek Demokratik Rejim, kendisini tahrip edecek bir seçeneği sandığa götürmez, götüremez...
Örneğin bir başkan veya başbakan adayının ömür boyu yöneticilik yapması önerilemez, oylanamaz...
Örneğin, Belediye Meclisi Üyelerinin bile aday olmak için görevlerinden istifa etmeleri gerekirken Başbakan, görevinden istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olamaz...
Örneğin, yasanın açık hükmü olduğu için, mühürsüz zarflar ve mühürsüz oy pusulaları geçerli sayılamaz...
Örneğin tarafsız olarak seçilmiş ve tarafsızlık yemini etmiş bir cumhurbaşkanı bütün genel seçimlerde sürekli olarak iktidar partisi adına propaganda yapamaz...
Örneğin, bir iktidar Olağanüstü Hal, OHAL ilan ettikten sonra, OHAL’in ilan ediliş nedenleriyle ilgisi olmayan Kanun Hükmünde Kararnameler, KHK’ler çıkaramaz!
Ama Türkiye’de bütün bunlar oldu, oluyor:
Ne yazık ki, bütün bu gariplikler, Anayasa Mahkemesi, AYM’nin ve Yüksek Seçim Kurulu, YSK’nin hukuka ve Anayasa’ya aykırı kararları yoluyla gerçekleştirildi.
En sonunda da, 16 Nisan 2017’de Parlamenter Demokratik Rejimi bitiren, Tek Adam Diktatörlüğünün temellerini atan, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen bir ucubeyi zorla, gayri meşru ve yasalara aykırı bir biçimde dayatan bir Halkoylaması sonucu üretildi.
Bu dayatmanın arkasında Yüksek Seçim Kurulu ve onun, Fethullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY ile ilişkili olduğu iddiaları resmi belgelerdeki itirafnamelerle kayda geçmiş olan Başkanı ve Başkan üzerinde bu nedenle oluşturulduğu ileri sürülen siyasal tehditlere dayalı baskı iddiaları var!
Bakın Kemal Kılıçdaroğlu, 16 Nisan 2017 Halkoylaması ve YSKkonularında neler diyor?
“Hayır oyları evet oylarından fazlaydı. Bizi orada hayal kırıklığına uğratanYSK’nin yasalara aykırı tavrıydı. Açıkça yasalara aykırı bir karardır. Bizi hayal kırıklığına uğratan, yasalarda yer alan bir hükme, ki biz ona emredici hüküm diyoruz, açıkça aykırı karar almasıydı.
Hangi gerekçeyle böyle bir karar alındı bu henüz aydınlığa kavuşmuş değil. Orada hâlâ belirsizlikler var.
Ben YSK’deki tüm üyeleri, biri hariç, çete ilan ettim.
Bunları, ‘YSK içinde yuvalanmış bir grup çete,’ diye tanımlamıştım. Ona çok alındılar. ‘Hâkimlere siz nasıl çete dersiniz,’ diye tepki gösterdiler.
Birden fazla kişinin bir araya gelip yasadışı bir iş yapmaları onların çeteolduğunu gösterir.
Yasadışı işlem yaptılar mı, yaptılar. Kanuna aykırı mı, evet aykırı. Birden fazla kişiler mi, evet birden fazla kişiler. O zaman onlar bir çete. Maalesef böyle bir durum ortaya çıktı.” (Makbule Cengiz, Umut Hep Var, Kemal Kılıçdaroğlu’yla Söyleşi, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2017, s. 71)
***
Bu arada çıkarılan yeni bir yasa ile, Kılıçdaroğlu’nun “çete iddiasını”sineye çekerek suskun kalan YSK üyelerinin görev süreleri, 2019seçimlerini de kapsayacak biçimde güvenceye kavuşturuldu.
(YSK başkan ve üyelerinin benim gözümden kaçan tepkileri olduysa veya şimdi söyleyecekleri şeyler varsa, sütunumun elbette kendilerine her zaman açık olduğunu anımsatmak isterim.)
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN DEMOKRATİK CUMHURİYET!