Yerli ve millî örtüsünün altına gizlenemezsiniz...
Adnan İslamoğulları 01 Ocak 1970
2019 başkanlık seçimine yönelik bir ittifak söz konusu. Serîye bağlanmış destek sözlerine bakarsak, Katolik nikahından hâllice gibi duruyor... Piyasa şartlarına uygun bir vâdeye sahip şimdilik tek taraflı imzalanan çekte, neredeyse yedi yıl yıllık bir vade söz konusu. Tahsil tarihi geldiğinde karşılıksız çıkma ihtimali ya da imza sahibinin "imza bana ait değil deme" ihtimali hiç de yabana atılacak türden değil; geçmiş performans değerlendirmelerine bakarsak...
Bir isim de konuldu ittifaka:
"Yerli ve millî"
"Hızlı ve öfkeli" gibi, bir Amerikan aksiyon filmi ismini andırıyor...
Üstelik ittifakın taraflarının elinde beş benzemez var... Bu oyunun sonu sulh ile bitmez...
Yakın siyâsî tarihimizin henüz daha kitaplara konu olmamış fakat, hafızalarımızda tazeliğini muhafaza eden birikimine göre, taban tabana zıt iki siyâsî geleneğin dışarıdan ilk bakışta bile fazlaca romantik ve zorlama ögelerle süslenen ittifakı bu...
Bir tarafta, doğuşundan itibaren milliyetçilik karşıtı ve her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almasının üzerinden henüz daha bir askerlik süresi kadar zaman, yani on sekiz ay geçmemiş ve dinî telâkkîleri Orta Doğu kaynaklarından beslenen modifiye millî görüş geleneği, diğer tarafta ise yüz yıl başında bu topraklarda tutunma ideolojisinin, yani Türk milliyetçiliğinin siyâsî temsilcisi, dinî telâkkîleri itibariyle Hoca Ahmet Yesevîlerin kaynağından beslenen Türk milliyetçilerinin yani MHP'nin ittifakından bahsediyoruz...
Nasıl olacak bu iş?
Hangi zemin üzerinde ittifak edilecek?
Hasan el Bennâ üzerinde mi, Hoca Ahmet Yesevî üzerinde mi?
Seyit Kutup üzerinde mi, Ziya Gökalp üzerinde mi?
Nuri Pakdil üzerinde mi, Erol Güngör ve Mümtaz Turhan üzerinde mi?
Sünni fanatizmi üzerinde mi, mezhep taassubundan uzak bir millet kavramı üzerinde mi?
Cumhuriyet alerjisi üzerinde mi, Atatürk üzerinde mi?
Necmeddin Erbakan üzerinde mi, Alparslan Türkeş üzerinde mi?
Uzatmayalım, politik ve kısa vadeli menfaatler haricinde ittifak edebileceğiniz bir tek noktanız bile yoktur; geriye dönük birkaç yıllık karşılıklı demeçleriniz bile bunun en bâriz delilidir. Sizler hatırlatılmasına tahammül bile edemediğiniz bu yakın geçmişinizi unutmuş gibi yapsanız da millet unutmadı...
"Türk'üm, doğruyum" diye başlayan 'Andımız'ı okullardan kaldırmanızı, şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Resmî kurumların tabelâlarından T.C. harflerini yani Türk adını kaldırmanızı, şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Açılım süreci dediğiniz ve şimdi tekrar buzdolabından çıkarmaya niyetlendiğiniz o süreçte Kandil'e, İmralı'ya, yolladığınız posta güvercinlerinizi, Oslo'da yaptığınız anlaşmaları şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Bugün adına YPG veya PYD denilen PKK teröristlerine, vatan topraklarından silahlarıyla birlikte verdiğiniz geçiş iznini şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Habur'da yaşanan rezâleti şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Kobani'ye yolladığınız selâmları, isimlerinizin önündeki "Serok Ahmet" sıfatlarını, "artık dağa çıkışlar nitelik kazandı" beyanlarınızı, bugün düşman olduğunuz Barzani'yle birlikte söylediğiniz Megri Megri türkülerini şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Ne 15 Temmuz'u bu ülkeye yaşatan alnı secdeli çocuklarınızı, ne Orta Doğu'nun eli silahlı asabî çocuklarınızı, ne 90 yıllık reklâm aralarınızı, ne "Türk ırkı diye bir ırk yoktur" söylemlerinizi, ne "AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" diyen siyâsî şuur altınızı şimdi adına 'millî ve yerli' dediğiniz örtünün altına gizleyemezsiniz...
Adına şimdi 'yerli ve millî' dediğiniz ittifak örtüsünün altına hiçbir şeyi gizleyemezsiniz...
Türk milliyetçiliği bir siyâsî partinin tabelâsı olmaktan çok öte bir fikirdir. Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına hapsolamayacak kadar şümullü bir fikirdir. Türk milliyetçiliği, herhangi bir siyâsî partinin envanterine kayıtlı, numaralanmış bir demirbaş değildir...
Türk milliyetçiliği, siyâsî ittifakların vâdeli çek yaprağı değil, bir dik duruştur...
Türk milliyetçiliği, Yusuf Akçuraların, Ziya Gökalplerin, Mümtaz Turhanların, Nihal Atsızların, Erol Güngörlerin, Alparslan Türkeşlerin, Nevzat Kösoğluların, Gâlip Erdemlerin, Muhsin Yazıcıoğullarının her türlü siyâsetin üzerindeki yalpasız yürüyüşüdür...
Bu yürüyüş, bırakınız 2019'u bir tarafa, kıyâmete kadar sürecek ve mahşerde kıyâmette haşrolacağımız bir yürüyüştür..