‘Hırsızlar Mağarası’ deneyi, kamplaştırma politikasıyla iktidar üretmek ve Türkiye
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Ne yazık ki ilk bir Türk bilim insanın temellerini ortaya koymasına ve 10 yıldır uygulamasını - sonuçlarını kötü bir şekilde yaşamamıza rağmen bizim aklımıza gelmedi yazmak. New Scientist dergisinde bir yazar, ABD Başkanı Trump’ın toplumu bölücü - kamplaştırıcı politikalarıyla, dünyada sosyal psikolojinin kurucu babalarından Muzaffer Şerif’in 1950 yıllarında yaptığı “Hırsızlar Mağarası” deneyi ile birebir bağlantısını yazdı. Oysa, bir Türk bilim insanının on yıllar önce ABD’de yaptığı deneyi ve sonuçlarını bugün yaşadıklarımız bağlamında yazabilmeliydik.
Kamplaştırıcı politikalardan siyasi iktidar üretmek şüphesiz ki bildiğimiz ve yıllardır yazdığımız olay..
Nedir bu “Hırsızlar Mağarası” (Robbers Cave) deneyi, kısaca bakalım:
Gruplar arası çatışmayı tetiklemek
Muzaffer Şerif ve arkadaşları, aynı sosyal koşullara sahip 11 yaşlarında iki düzine genci ayrı ayrı gruplar halinde, birbirlerinden habersiz, bir kamp yerine yerleştirirler. Kendilerinden kimliklerini, hiyerarşilerini oluşturmalarını isterler. Kartallar ve Çıngıraklı Yılanlar gruplarını oluşturur; bayrak, gömlek, arma gibi kendi “kimliklerini” yaratırlar.
Şerif, daha sonra bu iki grubu bir araya getirir. Amacı “gruplar arası çatışmanın rekabet, önyargı ve klişelerle nasıl tetiklendiğini izlemektir.” Gruplar birbirlerinin varlığının farkına varır varmaz gerginlik süreci başlar, önceleri çeşitli masum oyunlarda rakip iki takım gibi hareket eder. Kazananlara ödüller verilir. Ama kısa sürede rekabet düşmanlığa dönüşür. Aynı yerde yemek yemek istemezler, birbirlerini aşağılayıcı slogan atar, şarkılar söyler, bayraklarını yakar, geceleri yatakhanelerini basar ve zarar verirler.
Muzaffer Şerif ve arkadaşları duruma müdahale eder ve deneyin üçüncü “dostluk” bölümünü başlatır: Gerilimi yumuşatma, ortak amaç oluşturma, işbirliği, yardımlaşma vb.. Ama bunlar gerilimi gidermez.
Son aşamada çocuklar yeni bir bölgeye götürülür ve hepsini ilgilendiren önemli sorunları birlikte çözmeye özendirilirler. Mesela su tankına sabotaj yapılmıştır, muslukları onarmaları istenir, yoksa susuz kalacaklardır... Bu tür çalışmalarla iki grup kaynaşır ve dostça evlerine dönerler.
‘Gerçekçi Çatışma Kuramı’
Muzaffer Şerif, bu büyük deneyle, daha önce oluşturduğu “Gerçekçi ÇatışmaKuramı”nı test etti ve doğrulattı. Bu kuramın “itici gücü” rekabettir. Çalışma ayrıca dışarıdan yapılan müdahalelerle “önyargı ve basmakalıp düşüncelerin nasıl beslendiğine de ışık tutuyor.”
Bu haftaki Herkese Bilim Teknoloji dergisinin ana konusunu, Muzaffer Şerif, ünlü deneyi, kişiliği, sosyal psikolojiye katkıları oluşturuyor. “Toplum mühendisliği ile düşmanlık - kutuplaşma nasıl yaratılır” ve sosyal psikolog Prof. Dr. Nebi Sümer’in “Türkiye’nin elinden kaçırdığı değerli bilim insanlarından biri: Sosyal psikolojinin kurucusu Muzaffer Şerif’in zengin ama buruk öyküsü” yazıları, bu ünlü bilimcimizi popüler anlamda yeniden keşif yazıları niteliğinde.
Büyük deneyin kobayları
ABD, 1950’lerde McCarthy’nin ülkede başlattığı “komünist avcılığı” ile tarihinin en büyük kutuplaşmasını yaşamıştı. (Şerif de bundan o zaman nasibini aldı, hem Türkiye’de hem de kaçtığı ABD’de!) ABD şimdi Trump ile birlikte bu kutuplaştırıcı politikayı yeniden yaşıyor ve buradan iktidarını üretiyor.
Biz de ülkemizde en az 10 yıldır yürürlükte olan ülke tarihinin en büyük, birleştirici değil kamplaştırıcı - kutuplaştırıcı toplum mühendisliği siyasetiyle, nasıl “iktidar üretilir” deneyini, olgusunu yaşıyoruz! Barış içinde birleştirici değil, kutuplaştırıcı, biz ve ötekiler diye ayrıştırıcı büyük bir deneyin kobayları yapılmak isteniyor toplum. Toplumun bir kısmı buna uygun biçimlendirildi.
Çatışmayı çözmek
Nebi Sümer diyor ki:
“Muzaffer Şerif sadece sosyal psikolojinin kurucu önderlerinden birisi değil, aynı zamanda farklı sosyal bilimleri eklektik bakışla harmanlayarak, kuramlarını deneysel yöntemle, kanıta dayalı geliştiren ilk sosyalbilimcilerdendir...
Sosyal bilimcilerin, onu örnek alarak, kutuplaşan, gettolaşan Türkiye’de neyapılabileceğini daha cesur sorgulayarak toplumu uzlaştıracak üst ortak amacın neler olabileceği ve derinleşen çatışmanın nasıl çözülebileceği konusunda sözü olabilir.”
Başka bir siyaset bunu başarabilir.
Muhalefette iken bile, tam bir “karşıt iktidar” oluşturularak millet birliği temelinde politikalar üretilebilir mi?