Hürriyet Devrimi’nin Fedaisi Resneli Niyazi Bey
EMRE KARAVAİZOĞLU 01 Ocak 1970
Her milletin kahramanları vardır. Bazılarının kahramanları sonradan yaratılmıştır; Captain America (Kaptan Amerika), Iron Man (Demir Adam), Superman gibi. Ancak bazılarının kahramanları gerçektir ve tarihin yazılmasında ki etkileri oldukça büyüktür. Kahramanlar, bulundukları toplum içerisindeki bireylerin, karakter ve gelişiminde de önemli ölçüde yer almaktadır. Bu konuda dünya üzerindeki milletler içerisinde en şanslılarından birisi de Türk milletidir. Bizim kahramanlarımız saymakla bitmez; Demirci Kava, Enver Paşa, Resneli Niyazi, Mustafa Kemal Atatürk, Ömer Halisdemir, Fethi Sekin ve daha niceleri.
1908 Devriminin öncüsü, giydiği başlığın üstünde “Vatan Fedaisi” yazan, halkın “Hürriyet Kahramanı” olarak adlandırdığı Resneli Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en disiplinli, en fedakâr önderlerindendir. Vatanseverliğini canını ortaya koyarak kanıtlamış, makam mevki hesabı gütmemiş, vatanın çıkarlarını bireysel çıkarlarının her daim önüne koymuş bir kahraman. Alçakgönüllüğü, vatanseverliği ile yarışacak seviyede vicdanlı bir önder. 1908 Devrimindeki rolünü hatıratında şu kelimeler ile ifade ediyor; “Benim küçük hizmetlerimin olduğundan çok büyütüldüğünü görüyorum. Şahsiyetimin, yaptığım işin bu kadar büyük alkışlara kıymeti olmadığını anlatmak, ispatlamak için hatıralarımı yazmak zorunda kaldığımı söylemek istiyorum. Ben ne yaptım, bilmem? İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden aldığım bir emri; beni Resne’de bulunduran talih başka bir arkadaşın başına konmuş olsaydı benden daha az mı yerine getirecekti?”
Resneli Niyazi Bey günümüzde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş kahramanlardan biridir. Resneli Niyazi, her Türk gencinin yakından tanıması zorunlu bir tarihi karakter ve kahramandır. Zorunlu kelimesinin altını çizmek gerekiyor. Resneli Niyazi; her açıdan, Meşrutiyet Devrimlerinden, Cumhuriyet devrimine giden bir birikimin somutlaşmış halidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Meşrutiyet Devrimlerini değerlendirirken şu ifadeleri kullanıyor; “Eğer meşrutiyetler olmasaydı. Cumhuriyet olamazdı. Resneli Niyazi gibi Meşrutiyet önderlerine çok şey borçluyuz.” Her Türk genci, Resneli Niyazi’nin devrimci heyecanını, fedakârlığını daha yakından tanımalı, anlamalı ve ondan öğrenmek zorundadır. Bu zorunluluk, tarihin dayattığı bir zorunluluktur. Cumhuriyeti koruyacak ve onu daha ileriye taşıyacak olan nesil, dayandığı temeli tanımak zorundadır.
Yaşamı ve 1897 Türk-Yunan Savaşı
1873 yılında Resne’de doğan Ahmet Niyazi Bey, Arnavut asıllı Abdullah Ağa’nın oğludur. Niyazi Bey, Manastır Askeri Rüştiyesi’ni ve İdadisi’ni bitirdikten sonra, İstanbul’da Harbiye’de okumuştu. 1896’da Piyade Teğmen olarak mezun olmuş ve 3. Ordu’ya katılmıştı. İlk görev yeri 21. Alayın 4. Taburudur. 1897 yılında başlayan Türk-Yunan savaşına katıldı. Yunan savaşında Beşpınar Harbi’nde bütün bir Yunan birliğini esir almıştır. Esir aldığı birliği İstanbul’a götürmesi istenir. Ancak bir paşanın 13 yaşındaki oğlu onunla beraber döner ve İstanbul’da esirlerle dolaşarak bütün övgüyü üzerine alır. Niyazi Bey ve paşanın oğlu ödüllendirilir. Paşanın oğlu iki rütbe, 200 altın ve padişah yaverliği nişanı alır. Niyazi Bey’in rütbesi üsteğmen yapılır ve padişah yaverliği nişanı ona da verilmek istenir ancak paşanın 13 yaşındaki oğluna da aynı nişanın verilmesi üzerine bunu reddetmiştir. Devletin bu denli yıpranmış olduğunu yakından görmesiyle, devrimin gerekliliğine olan inancı daha da artmıştır. Resneli, Yunan Harbinde gösterdiği başarılardan dolayı rütbe, nişan vs. istememektedir, onun esas isteği biran önce cepheye dönmektir. Ancak bu isteği kabul edilmemiş ve pasif bir görev alarak Ohri’ye debboy (askeri depo işleri sorumlusu) olarak tayin edilmiştir. Ancak Yunan savaşındaki kahramanlıkları çoktan halkın dilinde destan olmuştu. Resneli, bundan dolayı 1908 Devriminden önce de halk kahramanı olarak tanınıyordu.
1899’dan 1903’e kadar Ohri’de askeri depo işlerindeki görevine devam etmiş, 1903’ten itibaren de Resne Kumandanlığına yükselmiştir. 4 yıl boyunca da Balkanlar’da ayaklanan Sırp ve Bulgar çetelere karşı mücadele etmiştir. Gösterdiği üstün başarı sonucunda da 1907’de kolağası (kıdemli yüzbaşı) rütbesine getirilmiştir. Balkanlarda çetelere karşı yürüttüğü mücadele ile de vatanseverliği ve silahşorluğuyla tüm Osmanlı topraklarında büyük bir şöhret kazanmıştı.
Manastır’da bulunduğu zaman içerisinde, Enver Bey’in de etkisiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne giriyor. Resneli Niyazi bu durumu şöyle aktarıyor; “Beni ve birçok genç zabiti aydınlatan Enver Bey’di. En ümitsiz günlerimizde bize sözleriyle büyük bir moral temin eden ve kendisine bağlayan, bu üstün insandı.”Resneli Niyazi’nin iki erkek kardeşi de İttihat ve Terakki üyesiydi.
Vatan Savunması Kararlılığı ve İsyan Kararı
İngiltere ve Rusya arasında gerçekleşen Reval görüşmeleri sonucunda, Makedonya’da süre gelen karışıklığa son vermek için ayrıntılı bir ıslahat hareketi başlaması gerektiği kararlaştırıldı. Bu görüşmelerin, Osmanlı aydınları ve vatanseverleri tarafından Balkanlar üzerinde Osmanlı’yı parçalamaya yönelik bir anlaşma olduğu kısa sürede anlaşıldı. İttihatçılar bir beyanname ile büyük devletlere vatan savunması kararlılığını bildirdi; “Müslüman ve Hıristiyan bütün vatandaşlar, birlik olarak vatanlarına ecnebilerin el atmalarından muhafaza gayesiyle, şahsi ve siyasi hürriyetlerini bugünkü idarenin zorbalığından faydalanan yüksek rütbeli ve yüksek makam sahiplerini bir köşeye iterek Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti namı altında birleşmiştir. Yukarıda ki arzu dışında bir kararı millet kabul etmeyecektir.” Bu beyannameden sonra Niyazi Bey çok fazla beklemenin, dış etkiler ile çok kanlı hadiselere neden olacağını düşünmekteydi. Bundan dolayı harekete geçmeye karar vermişti. İttihat ve Terakki Cemiyeti o dönemde en büyük ağırlığını Anadolu’da örgütlenmeye verdiği için, Resneli planlarını cemiyeti zor durumda bırakmayacak bir şekilde, Cemiyetin Rumeli’de ki imkânları ile çözmesi gerektiğinin öneminin farkındaydı. Hatıratında yazdığına göre 3 gün-gece boyunca planlarını yaptı. 28 Haziran 1908’de planlarını tamamlamıştı ve isyana karar vermişti. Kararını Cemiyet’e bağlı Resne Belediye Reisi Cemal ve Komiser Tahir Beylere açıklıyor. Cemal ve Tahir Beylerin desteğini aldıktan sonra Cemiyet yakınındaki yaklaşık 50 kişi ile toplantı yapıyor. Toplantıdan büyük bir kararlılıkla, 3 Temmuz Cuma günü Cemal Bey’in Resne’den ayrılıp, kararı Cemiyet’in Manastır merkezi ile paylaşarak onaylarını alması kararlaştırılıyor. Cemiyet merkezinin planı onaylaması ve bir an önce hareketin başlamasını bildirmesi üzerine ilk iş olarak kışla civarında toplanıp silahlanıyorlar. Niyazi Bey taburun kasasındaki parayı alıyor ve askerlere eşit olarak dağıtıyor. Aldığı parayı da kuruşu kuruşuna bir senet yazarak bırakıyor. Niyazi Bey bu hamleyi “İnkılâbın en mühim ve en tesirli vesikası” olarak hatıratına not ediyor. Buradan Resneli Niyazi’nin halka hesap vermeyi ve açık olmayı ilke edinmiş bir önder olduğunu anlıyoruz. Bu, dağa çıkan sıradan bir çete ile fedakâr devrimci bir örgütlü gücün göze çarpan en belirgin ayrımıdır.
Niyazi Bey, Resne’den ayrılmadan önce Yıldız Sarayı’na, Umumi Müfettişe, Manastır Valiliğine, Manastır Jandarma Kumandanlığına bir beyanname gönderiyor; “ İlk hareket olarak silahlarıyla iki yüz vatan çocuğu, bugün Resne’de vazifeye başlamıştır(…) Selanik’e gelen dört-beş jurnalci paşayla, hususi defterle temin edilen adamları üç güne kadar Selanik’ten trenle çıkıp gitmezlerse mıntıkadaki bütün münevverler bize iltihak edeceklerdir. Biz Kanun-i Esasi’nin hemen bugün meriyete konmasını istiyoruz. Eğer hükümet bunu sağlamazsa millet zorla alacaktır.” Bu beyannamede dikkat çeken nokta hareketin milletin gücüne dayanması ve arkasına halkın iradesini almasıdır.
“Vatanımızı Dünyada Her Şeyden Ziyade Severim”
Resneli Niyazi Bey bu beyanname ile birlikte eşine de bir veda mektubu göndermiştir. Bu mektup ile bugünlerde diziler ve popüler kültür kitapları üzerinden, postmodernist bir etkiyle, sürekli önümüze koyulan, vatan ve aşk kıyaslamasına 19. yüzyıldan cevap vermektedir. “İki gözüm. Sana pek kıymetli bir yadigârım olmak üzere gönderdiğim şu veda mektubumu gayet soğukkanlılıkla sevine sevine oku! Ve okudukça sevincini ilan et! Sakın ağlama! Hatta hiç sıkılma! Beni Allah’a emanet et, bilakis iftihar et! Sen bahtiyarsın! Zira dünyanın en muhterem bir kadını sen olacaksın! Bunun için gayet serinkanlılıkla oku. Sakın hatırına başka bir şey getirme! Bildiğinden ziyade seni severim. Ve senin ismet ve namusunu düşünerek şu fedakârlığı göze aldım. Şu fani dünyada ölüme mahkûm olan insanların mukaddes vatanımızın uğradığı şu felakete herkes gibi seyirci olarak yaşamayı pek hakir gördüm. Bizi vatan besledi, büyüttü. Vatan olmasa bizde yokuz demektir. Gerçi seni çok severim fakat toprak ve vatanımızı dünyada her şeyden ziyade severim. Ne yarar, her bir şey yine onların varlığıyla kaimdir. Baki; ya ölüm ya vatanın kurtuluşu.”
Başarının Sırrı Birleştirici Olmak
Resneli Niyazi, Ohri’de dağa çıkıyor ve isyana başlıyor. Askerler sabah içtimasında “Yaşasın Padişah” yerine “Yaşasın Millet” diye bağırıyorlar. Askerlerin sürekli söyledikleri ve hareketin parolası niteliği taşıyan diğer bir slogan ise “Ya Ölüm Ya Vatanın Kurtuluşu” İstiklal Savaşımızın parolası “Ya İstiklal Ya Ölüm” sloganının da buradan esinlenildiği bilinmektedir.
Dağa çıkma ifadesi, normal bir çeteci faaliyetin dağa çıkması gibi algılanmamalıdır. İsyanı, dağa çıkmak kalıbına sıkıştırmak, onun niteliğini tam olarak yansıtmamaktadır. Resneli Niyazi ve arkadaşları, yüksek bir dağın tepesine çıkıp, kendilerini koruma altına alıp beklememişlerdir. Aynı zamanda halkı aydınlatıp, örgütlemeyi de sürdürmüşlerdir. Köy köy dolaşıp, toplantılar düzenleyerek mevcut durumu ve çıkış yolunu anlatmışlardır. Dini ve etnik bölünmeye karşı çıkarak, tek yolun birlik olduğunu bıkmadan, usanmadan anlatmışlardır. Farklı etnik gruplar arasındaki silahlı çatışmaları önlemişler ve güven ortamı yaratmışlardır. Hatta toplum içindeki kan davalarını bile çözmüşlerdir. Ohri Kaymakamlığının 16 Temmuz 1908 tarihli telgrafında “Radolişte, Vovolişte Ohri Malisiyesi Müslüman köylerinde sürdürülmekte olan kan davası uzun senelerden beri evlerinde kapanıp kalmış olanların, Niyazi Bey ve adamlarının kimini korkutup ve kimini tehdit etmesi neticesinde hepsi düşmanlarıyla barışıp evlerinden serbestçe çıkmaya başladıkları öğrenilmiştir.” İfadeleri yer alıyordu. Geçtiği her köy ve kasabada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin köy ve kasaba örgütlerini kuruyordu. Bunları en zor koşullarda bile raporlayıp Cemiyet Merkezine göndermeyi ihmal etmiyordu. Ayrıca ilk kez bu örgütlenmeler sırasında, Cemiyet’in “kuran, bayrak, silah” yemini halkın önünde yapılıyordu. Resneli Niyazi ve arkadaşları, 20 gün boyunca bu örgütlenmeyi, her an silahlı bir saldırıya uğrama tehdidi altında, zaman zaman aç, susuz, uykusuz kalarak yürütüyorlardı. Ayrıca bir bildiri ile de birlik olmaya çağırılıyor ve Cemiyetin amacı dile getiriliyordu. “(…) Cemiyetin asıl gayesi malum sınıflar içinde bütün azınlıkları din ve milliyet farkı gözetmeksizin ırz, can ve mallarını muhafaza, insanlığa yakışır kardeşçe bir hayat temin etmektir ki, bu da hürriyetin sağlanması, müsavatın, kardeşliğin, adaletin tatbik edilmesiyle mümkündür. Plan ve programımız melun insanlar yerine kötü sistemleri ortadan kaldırmayı gaye edinmiştir. Yolumuz melunları ortadan kaldırmaktan çok kötülüğü ve kötülüğün çıkışını temin eden istibdat idaresini değiştirmektir(…)” Resneli Niyazi’nin birlik çabaları sonuç veriyordu. Kısa sürede Makedonya’da, dini ve etnik farklılıkları olan bütün kesimler istibdada karşı birlik olmuştu. Hatta birbirleri ile çarpışan çeteler bile bu amaç uğruna ateşkes ilan edip harekete katılmıştı.
Şemsi Paşa, Müşir Osman Paşa ve Resneli Niyazi’nin Geyiği
Abdülhamit, yakın adamlarından Şemsi Paşa’yı isyanı bastırmak üzere görevlendirmiştir. Şemsi Paşa 8 Temmuz 1908’de Manastır telgrafhanesinden, Resne’ye gitmek üzere yola çıkarken, ileride Cumhuriyet Döneminin Çanakkale vekillerinden olacak olan, Mülazım Atıf (Kamçıl) tarafından vuruluyor. Mülazım Atıf yaralansa da kaçmayı başarmıştır.
15-24 Temmuz tarihleri arasında Rumeli’ye, Anadolu’dan gönderilen askerler de etkili olamamıştır. Gönderilen bu askerler, biz kendi silah arkadaşlarımıza kurşun sıkmayız diyerek, verilen emre uymuyorlardı. Bunun üzerine de Manastırda görevli bir kaymakam ve bir binbaşı da görevini bırakıp, Resneli Niyazi’nin tarafına geçiyordu.
12 Temmuz’da Müşir Osman Fevzi Paşa daha da büyüyen isyanı bastırmak üzere Manastır’a geliyor. Cemiyet’in Merkezi bunun üzerine bir eylem planlamıştır. Cemiyet Merkezi, Niyazi Bey ve Eyüp Bey’den, İttihat ve Terakki örgütlerinin kurulduğu bütün köy ve kasabalardan, silahlı gruplar halinde Manastır’a gelmelerini istemiştir. Yaklaşık biner kişilik bu iki kol Manastır’da buluşacak ve Osman Paşa’yı etkisiz hale getirecekti.
Resneli Niyazi’nin başında bulunduğu gruplardan biri Perister’den geçerken, bir geyik tabura katıldı. Geyik taburun en önünden giderek, adeta sefere katılıyordu. Resneli Niyazi’nin bu geyiği sahiplendiği ve adını “Rehber-i Hürriyet” koyduğu bilinmektedir. Geyik bu günden sonra Resneli ile neredeyse her yere gitmiştir. Çok ünlenen geyik, Resneli ile İstanbul’a gelişinde, meraklıları ve hatta Padişah tarafından ziyaret edilmiştir. Dönemin gazeteleri de geyiği birçok kez sayfalarına taşımıştır. Günümüzde de kullandığımız “geyik muhabbeti” kalıbının çıkışı da bu olaydır.
Manastır’da buluşan Niyazi ve Eyüp Beylerin birlikleri, Müşir Osman Paşa karşısındaki üstünlüklerini kanıtlamış ve harekât başarıyla tamamlanmıştır. Müşir Osman Paşa ise bir süreliğine misafir edilmek suretiyle, Resne’ye götürülmüştür.
Hürriyetin Top Sesleri
Harekâtın başarı ile sonuçlanması üzerine, Saray’a, Meşrutiyetin getirilmesi doğrultusunda telgraflar yağmaya başladı. Saray için artık başka bir seçenek kalmamıştır. 23 Temmuz 1908 günü Manastır’da toplar atılarak Hürriyet ilan ediliyordu. 24 Temmuz’da ise Selanik ve Resne’de şenlikler yapılıyordu. Şenlik alanları “Yaşasın Ordu”, “Yaşasın İttihat ve Terakki Cemiyeti”, ”Yaşasın Millet”, “Yaşasın Hürriyet” diye inliyordu. Resneli Niyazi, vatanın her yerinden gelen binlerce telgraf ile kutlanıyordu. Hatıratında 1908 Hürriyet Devriminin yaratıcısını şöyle açıklıyor; “Siyaset istikametinde Mithat Paşa’nın, edebiyat sahasında Şinasi’nin, millet yolunda Namık Kemal’in çocuklarıyız.”
Hürriyet Kahramanı Harekât Ordusu’nda
31 Mart karşı devriminin bastırılmasından sonra, Padişah olan V. Mehmet’e kılıç töreni yapılıyordu. Töreni izleyen Hakkı Sunata, anılarında şöyle aktarıyor; “En dikkati çeken Mahmut Şevket Paşa idi. Sonra Padişah bir araba içinde geçti. Arkadan arabalar içinde birtakım paşalar geçti. Bir arabanın içinde hürriyet kahramanı Niyazi Bey geçti. Rütbesi önyüzbaşı, uzun bıyıklı o kadar sevimli ve sempatik bir subaydı ki halk onu çılgınca alkışladı. Adamcağız bu coşkunca alkışa nasıl karşılık vereceğini bilemiyordu. Niyazi Bey bir kıtanın başında da değildi. Halkın sevgisi ne kadar büyüktü ona karşı. Hürriyet kahramanlarından hemen hiçbiri, sevgi toplama bakımından onu geçemiyordu, hatta Padişah bile (…)”
Niyazi Bey’in Şehit Edilmesi
Sonraki yıllarda Balkan Savaşı çıkınca, Resneli Niyazi birlikleri ile birlikte Cevdet Paşa’nın ordusuna katılıyor. Osmanlı savaştan yenilgiyle ayrılınca, İstanbul’a gitmek için Avlonya iskelesinde vapur beklerken, Balkan komitacıları tarafından 17 Nisan 1913’te sırtından üç kurşunla vurularak şehit ediliyordu. Resneli Niyazi şehit edildiğinde, eşi Feride Hanım ikinci çocuklarına hamile idi. Bazı kaynaklar da koruması tarafından aynı limanda öldürüldüğünü söylenmektedir. Resneli’nin nasıl öldüğüne dair hala bir kesinlik söz konusu değildir.
Resneli Niyazi Bey’in ailesi çeşitli tarihlerde, birçok kez Cumhurbaşkanlarından, Avlonya’da olan mezarının, Talat Paşa, Enver Paşa gibi diğer hürriyet şehitlerinin yanına, “Hürriyet-i Ebediye” tepesine getirilmesini istedilerse de olumlu bir yanıt alamamışlardır.
Bu yıl Resneli Niyazi’nin ölümünün 104. yıldönümü, kendisini büyük bir özlem ve saygıyla anıyoruz. Resneli Niyazi Bey, hala “Hürriyet” mücadelesine ışık tutuyor ve yol gösteriyor. Hatıratını bitirirken bıraktığı öğüt ise, bu mücadeleyi kuşaklar boyu devam ettiren ve hala devam ettirmekte olan bizlerin başarısının temelini oluşturmaktadır; “(…) şahsi, hissi çekişmelerden uzak kalınarak, fikir birliğinde olmak.”
KAYNAKLAR
1. Resneli Niyazi, Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi Bey’in Anıları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1975
2. İsmail Hakkı Sunata, İstibdattan Meşrutiyete Çocukluktan Gençliğe, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2006
3. Bilim ve Ütopya Dergisi, Sayı:251, Fevziye Özberk, Hürriyet Kahramanı Resneli Niyazi