« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Ağu

2018

TÜRKLÜĞÜN UNUTULMAZ ASKERİ EBULFEZ ELÇİBEY

HANIM HALİLOVA 01 Ocak 1970

Ebulfez Elçibey 24 Haziran 1938 yılında Azerbaycan’ın Ordubad Bölgesinin Keleki köyünde dünyaya geldi. 1957’de Azerbaycan Devlet Üniversitesi (ADU) Şarkiyat Fakültesi Arap Filolojisi Bölümünü kazandı. Bu fakülteye girmesinin esas amacı Nizami, Fuzuli gibi büyük şairlerimizi yakından tanımaktı. Üçüncü sınıfa geldiğinde Elçibey daha çok tarihî-siyasî meselelerle ilgilenmeye başladı. Elçibey üniversiteyi bitirdikten sonra Mısır’da mütercim olarak görev yaptı (1962–1964). Bir gün Mısır’ın Luksor şehrine Sovyet uzmanları, Devlet Başkanları (Sovyetlerden Kruşcev, Mısır’dan Nasır, Irak’tan Arifi, Azerbaycan’dan Alihanov, Elcezair’den Ahmet Ben Bellani) gelir. Onları karşılayanların arasında mütercim olarak Elçibey de vardı. Herkes konuklarla tokalaşmaktaydı. Elçibey ise yalnız A.Ben Belani ve Azerbaycan’ın büyük sanatçısı Reşit Behbudov’a elini uzatır. Kruşcev Kuzey Kıbrıs meselesinde Rumların bakış açısını taşıdığı için Elçibey onunla tokalaşmamıştır.Bu tepkisi Elçibey’e çok pahalıya mal olmuştu. Azerbaycan’a döndükten sonra KGB Elçibey’e eziyet etmiş, bir daha yurt dışına çıkmasına izin verilmemişti. Mısır’dan döndükten sonra Elçibey ADU doktora sınavına girdi ve kazandı. 1969 yılında “Tuluniler Devleti” konulu doktorasını bitirerek tarih bilimleri doktoru olur. Sovyet Bloğunda Türk kelimesinin yasak olduğu bir zamanda Elçibey’in “IX. Yüzyılda Türk Tuluniler Devleti” hakkında doktora tezini yazması kolay mesele değildi. Elçibey 1970–1975 yılları arasında ADU’nun Şarkiyat Fakültesi’nde Doçent olarak çalışmaktaydı. Bu yıllarda Elçibey öğrencileri arasında gizli bir mücadele yürütüyordu.1971-1974 yılları arasında Azerbaycan’da öğrenci hareketi çok güçlenmişti Ben Elçibey’le eşimin vasıtası ile ADU’ nun Kimya Fakültesi 2. sınıfında okurken tanıştım. Sovyet Bloğuna karşı mücadele veren arkadaşların içinde yalnız biz evli olduğumuz için, toplantılar çoğu zaman bizim evde gizli yapılmaktaydı. Bu toplantıların Elçibey tarafından yapıldığını öğrenen KGB 1975 Ocak ayında Elçibey’i hücreye attı. Elçibey’den sonra eşim Refik Bey’i de tutukladılar. Ben eve geldiğimde Refik Beyi göremeyince onunda KGB tarafından götürüldüğünü anladım. Hemen, Elçibey ve Refik Beyle mücadele veren Malik Beyin evine koştum. Eşim hakkında bilgi alayım diye geldim deyince benimle ilgilenmediler. Malik, Elçibey’ in abisi Almurad ve Vasim Hoca beni görünce başlarını eğdiler yüzüme bakamadılar. Ben o anda Refik beyin tutuklandığını hissettim ve onlara şunları söyledim: “Refik’i de Ebülfez’i de hepimizi de tutuklayabilirler. Biz koskocaman Sovyet İmparatorluğuna karşı mücadele veriyoruz. Tutuklamayıp başımızı mı okşayacaklar, başınızı dik tutun. İşimize bakalım, bundan sonra ne yapabiliriz onu düşünelim” dedim. Elçibey tüm suçu üzerine aldığı için eşimi serbest bıraktılar. Aslında birçok kişiyi tutuklayacaklardı, bunların arasında benim de ismim vardı. Elçibey bütün ‘’suçu’’ kendi üzerine aldığı için bizleri tutuklamadılar. Bazı kişiler de KGB’ nin baskısına dayanamayarak her şeyi Elçibey’in üzerine attı. Elçibey KGB’de hücrede olduğu için sağ mı yoksa ölümü bilmiyorduk. Bu nedenle ben Elçibey’ in annesi Mehransa Anneyi Keleki köyünden getirttim ve abisi KGB’den annesi için görüşme talep etti. Annesine izin verdiler, bu sayede Elçibey’in sağ olduğunu öğrendik. Biz eşimle sokakta yürürken bir çok insan KGB’nin korkusundan bizden kaçmaktaydı. Karanlık çöktüğünde ise yakınlaşıp Elçibey’i soruyorlardı.1975 Mayısında Elçibey’i mahkemeye çıkardılar. Mahkeme kapalıydı. Orta yaşlılar, özellikle yaşlı kesim mahkemeye gelmeye çekinirdi. Ben eşimle mahkemeye gitmeden önce çocuklarla vedalaşıp onları Refik’in annesine emanet ettik. Çünkü mahkeme bizi de tutuklayabilirdi. Mahkemenin ikinci gününde dışarıdan sesler yükseldi. Helikopterler mahkeme binası etrafında uçuyordu. 70 yılda Azerbaycan’ da Sovyet totaliter rejiminde ilk defa birkaç üniversite öğrencisi mahkemenin halka açık olması için protesto yürüyüşü yapmaktaydı. Azerbaycan Hükümeti gençlerin yaptığı protestoların yayılmasını önlemek ve bunları Moskova’dan gizlemek için mahkemeyi halka açtı. KGB için çalışan bazı öğrenciler Elçibey’in onlara Sovyetlere karşı propaganda yaptığını söyledikleri zaman bir kız öğrenci başından şalını çıkarıp erkeğin üzerine atarak “sen erkek değilsin al şalımı tak başına” dedik ve sonra hiçbir öğrenci Elçibey’e iftira atamadı. Mahkemede savcı ve hâkimler Elçibey’e diğer mahkumlara davrandıkları gibi sert davranmıyordu. Bundan 6–7 ay önce rahmetli Cengiz Aytmatov televizyonda bir açıklama yapmıştı. Onun sözlerini hatırlatmak istiyorum.“Sovyetlerde halk mangurt (robot) gibi aydınlar ise korkmadan mücadele etmekteydiler. Şimdi ise halk da aydınlar da mangurt gibidir”.Elçibey tutuklanarak Karadağ cezaevine gönderildi. Orada mahkûmlar taş ocağında çalışmaktaydı. Elçibey oradaki mahkûmlarla kısa sürede dostluk kurdu. Sovyetlerin Azerbaycan’ı işgal ettiğini, Müslüman ve Türk olduklarını onlara anlattı. Onlara İran’da 25 milyon Azerbaycan Türk’ünün yaşadığını anlattı. Mahkûmlar Elçibey’ in taş çıkarmasına razı olmadılar. Hatta gündüzleri istirahat etmesi için taştan bir oda inşa etmişlerdi. KGB korkusundan çoğu kişi Elçibey’i ziyaret edemiyordu. Ayda birkaç defa gıda ve kıyafetleri Refik Bey ve abisi Murat, ona götüyordu. Ben de bir defa cezaevine Elçibey’i görmeye gittim. Akşama yakındı. Elçibey ve mahkûmlar çalışmaktan dönmekteydiler. Rus askerlerinin silah ve köpeklerle Elçibey’ i getirdiklerini gördüm. Kendi kendime isyan ettim. Öz yurdumuzda Elçibey gibi vatansever bir insanı kimler getirir? Bu görüntü benim sonraki mücadeleme daha çok güç verdi. Elçibey benimle görüşmedi ve hiçbir kadının onu ziyaret etmesine izin vermedi. 1976 Haziran ayında Elçibey’i serbest bıraktılar. Onu, Refik Bey ve abisi cezaevinden almaya gitti. Biz ise Elçibey’in abisinin evinde hazırlık yapıyorduk. Birçok insan onun gelişini beklemekteydi. Cezaevinden sonra Elçibey’i üniversiteden uzaklaştırdılar.1976 Aralık ayında Elçibey Azerbaycan Bilimler Akademisi El Yazmalar Enstitüsü’nde göreve başladı.1985 yılında Ermenilerin desteklediği Gorbaçov’un başa gelmesi Ermenileri hareketlendirdi. Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istediler.Dağlık Karabağ ve Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlılar, Ermeniler tarafından işkence edilip kovulmaya başladılar.Ermenilerin bu hareketleri 70 yıl suskun kalan halkımızı çileden çıkardı.17 Kasım 1988’de binlerce insanımız Azatlık(özgürlük) meydanında (önceden Lenin Meydanıydı) 19 gün süren mitingler yaptı.1920’de yok edilmek istenen halkın kendine güveni geri geldi.Karabağ’a özgürlük için başlayan mitingler Sovyetlere karşı özgürlük mitinglerine döndü.1989’da Elçibey Azerbaycan Halk Cephesi’nin (AHC) başkanı seçildi.AHC kısa bir zaman içinde dünyaya güçlü-siyasi-içtimai bir teşkilat olduğunu gösterdi. Aynı zamanda Sovyet Bloğuna karşı Litvanya, Latviya, Estonya, Gürcistan ve Ukrayna halk cepheleri mücadele vermekteydi. Ruslar Özgürlük hareketinin Azerbaycan’dan Orta Asya’ya sıçramasından korkarak ve AHC’ni dağıtmak maksadıyla 20 Ocak 1990’da habersizce Bakü’ye girdi. Birçok insanımızı sakat bıraktılar. 100’den çok insanımızı şehit ettiler. Halkımız Ruslara karşı direndi. Dilare Aliyeva (1991 yılında KGB tarafından trafik kazası süsü verilerek öldürüldü) ve benim rehberliğimde 5 bin kadın Rus tanklarına karşı çıktı. Milletimiz, Rusların karşısında kendi gücünü gösterdi. Rus tankları AHC’yi değil ancak binasını yıkabilirlerdi. 1991 Ağustosunda Rusya’da ordu Gorbaçov’a karşı darbe yaptı. Muttalibov’un hükümeti hemen AHC liderlerini tutuklayacağını, aktif üyelerini sürgün edeceğini söylemekteydi. Ben Elçibey’le görüştüğümde kadınlarla güç birliği yapmamı ve onların paniğe kapılmamalarını istedi. Darbe’nin çok sürmeyeceğini, dünyanın ve Rusya’nın kendi demokratlarının darbeye karşı çıkacağını söyledi. Birkaç gün geçmeden Moskova’da halk sokaklara çıktı. Yeltsin darbeyi yatıştırdığını açıkladı. Buna rağmen 13 Ağustos’ ta Muttalibov’a destek veren bir grup sivil ve polisler AHC’nin binasını bastı. Bütün odaları dağıtarak Elçibey’i karnından yaralayıp götürmek istediklerinde dışarıda halk polislere hücum ederek Elçibey’i ellerinden kurtardı. Benim odam Elçibey’in odasının yanındaydı. Polisler odama girmeden önce Amerika, Alman ve Rus televizyon kanalları görevlileri çektikleri videokasetlerinin saklanmasını istediler. Bantları karnıma ve sırtıma sardım. İşimizi yeni bitirmiştik ki polisler içeri girdi ve odayı aradılar ama bir şey bulamadılar. Beni tutuklayıp götürdüler.Dışarıda halk beni de kurtarmak istedi,yalnız polisler beni hemen arabaya bindirip götürdüler.Cezaevine götüren polisler,yolda beni arabadan indirip “Allah yardımcın olsun bacım” diyerek yollarına devam ettiler.Ben hemen Novella hanımı buldum. Onun evine gidip videobantlarını üzerimden çıkardım ve sahiplerine geri verdim. Akşam Elçibey bizi aradı, kendisinin iyi olduğunu benim yaralanıp yaralanmadığımı merak ettiğini söyledi. Ben ise her şeyin yolunda gittiğini, kendisine iyi bakmasını rica ettim.6 Mart 1992’ de Azerbaycan halkı Muttalibov’u 26 Şubat olaylarında suçlu olduğunu söyleyerek istifaya çağırdı. Halkın gazabından korkan Muttalibov’u Ruslar Moskova’ ya kaçırdı. Mart 1992’ de Azerbaycan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmalıydı. Elçibey’de adaydı.2 Mayıs’ta T.C. Başbakanı S. Demirel ve MHP Genel Başkanı A.Türkeş’in Bakü’ye gelerek Elçibey’e açık destek vermeleri Moskova’yı harekete geçirdi.14 Mayıs’ta Muttalibov’u Moskova’dan Bakü’ye getirerek mecliste darbe yaptılar.15 Mayıs’ta on binlerce insanımız AHC’den meclise doğru yürüyüş yaptı. Rusya Muttalibov’u yine Moskova’ya kaçırdı. Meclis içinde seçim yapıldı. İ.Kamber meclis başkanı oldu.7 Haziran 1992’de Azerbaycan’da ilk defa demokratik bir seçim yapıldı ve Elçibey % 63 oyla cumhurbaşkanı seçildi. Elçibey elini Kurana bastı ve üç renkli bayrağımızı öptü. 72 yıldan sonra Azerbaycan’ın cumhurbaşkanı Türkoğlu Türk oldu. Ben de o törende Türklük simgesini taşıyan mavi gömlek giydim. Elçibey konuştukça ben ve kadınlarımız ağlamaktaydık. O yaşadığımız zorlu günler gözümüzün önünden geçmekteydi. Dış güçlerin Elçibey’in cumhurbaşkanlığında çok kalmasına razı olmayacaklarını hissetmekteydim.Elçibey cumhurbaşkanı seçildikten sonra beni makamına davet etti ve “Bak ben sana zamanında cumhurbaşkanı olacağım demiştim, sen bana gülüp “Don Kişot” diye adlandırdın. Yalnız beni bir yıldan fazla burada tutmazlar.Biz, bu bir yıl içinde devletimizin daima bağımsız kalması için bütün işlerimizi bitirmeliyiz.Kadınlarımıza büyük görev düşmektedir.”dedi.Sonra Elçibey, Devlet Bakanı olmamı teklif etti.Ben de ona teşekkürlerimi bildirdim ve kadınlarımızla birlikte halkın arasında olmamız gerektiğini ve Elçibey’in hükümetini korumak için mücadele edeceğimizi, gerektiğinde Ermenilere karşı kadın taburu kuracağımızı söyledim. Bir devletin bağımsız olması için önemli şartları vardır. Bunlardan birincisi bağımsız bayrak, ikincisi bu bayrağı koruyan güçlü ordudur. Devletin kendi parası ve kendi dili. Bayrağımızı Muttalibov’a baskı yaparak 1991 yılında yükselttik.Elçibey bir yıllık iktidarında mecliste devletin dilini Türk dili olarak kabul edilmesini sağladı.Kiril alfabesinden Latin alfabesine, rubleden kendi milli paramız Manat’a geçtik. Eski Sovyet bloğundan ilk olarak Azerbaycan Rus ordusu çıkarıldı ve Azerbaycan kendi ordusunu kurmaya başladı. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı projesi imzaya hazırlanmaktaydı.
Rus ordusunun Azerbaycan’dan çıkarılması,Bakü-Ceyhan projesinin imzaya sunulmasının ardından Kelbecer Bölgesini, Ermenilerin savaşmadan işgal etmesi Azerbaycan’da darbe olacağının ilk sinyalleriydi. Bir ay geçmeden Süret Hüseynov, Rusya’yı arkasına alarak Gence’de darbeyi başlattı. Elçibey Rusya’ nın planını bildiği için Nahçıvan’ da bulunan H. Aliyev’ i Bakü’ ye davet etti. Rusya’nın planı; Moskova’da bulunan A. Muttalibov’ u Azerbaycan’ a getirip cumhurbaşkanı, Rusya yanlısı Azerbaycan eski Milli Savunma Bakanı olan R. Gaziyev’ i Milli Savunma Bakanı, S. Hüseyinov’ u başbakan yapmaktı.Azerbaycan’ da iç savaş çıkararak Rus ordusunu Azerbaycan’a yeniden sokmak ta planlarının arasındaydı. Elçibey’ i H. Aliyev’ getirmekle suçlayan bazı insanlar düşünmüyorlardı ki Elçibey kendi iktidarını değil Bağımsız Azerbaycan’ı düşünüyordu.17 Haziran 1993’ te Elçibey Bakü’yü terk etti. Keleki’de cumhurbaşkanlık süresi bitene kadar kaldı. 1998’de Bakü’ ye geri döndü.Elçibey Bakü’ yü terk ettikten sonra Gaziyev tarafından bana karşı saldırılar yapılmaktaydı. Arabam ve evime ateş edilmişti. Beni Gence’ye götürüp orada işkence etmek düşünceleri vardı. Benim R. Gaziyev gibi satılmışlardan korkmam söz konusu değildi. Allah’ın verdiği canı yalnız Allah alır, ondan başka hiç kimsenin gücü yetmez. Ben bir kadın olarak şerefimi namusumu korumak amacı ile 21 Haziran 1993’te Türkiye’ ye geldim. Elçibey’ e karşı satılmış olanların hepsini H. Aliyev ya öldürdü, ya da cezaevlerine koydu. Çünkü H. Aliyev iyi bilirdi Elçibey’ e karşı darbe yapanlar, yarın ona karşı da darbe yapabilirlerdi. Nitekim S. Hüseynov’un grubu H. Aliyev’ e karşı darbe girişimlerinde bulundu.
2000 yılının Ocak ayında Elçibey beni arayarak hastalığının ciddileştiğini ve Türkiye’de doktor muayenesinden geçmek istediğini söyledi. Yalnız Türkiye’ ye hasta olarak değil, Mart ayında TÜDEV tarafından yapılacak olan Kurultay’a davetli olarak gelmek istedi. TÜDEV önce Elçibey’i davet edeceklerini söyledi, sonra izin verilmediğini açıkladı. Bu nedenle Elçibey üç ay zaman kaybetti. Elçibey’ in durumu hergün kötüye gitmekteydi. Ben milletvekili Mehmet Ceylan’a durumu anlattıktan sonra, o önemli yerlerle görüşerek durumu çözmeye çalışacağını söyledi. M.Ceylan’la iki gün sonra görüştüğümde Türkiye devletinin Elçibey’ e destek vereceğini ve üç gün sonra özel uçakla Ankara’ ya getireceğini söyledi. Üç gün sonra M. Ceylan’ la birlikte milletvekili A. Yılmaz ve Azerbaycan havaalanında onlara destek olmak için gelen kızım Gönül Hanım özel uçakla Bakü’ ye gidip Elçibey’i Ankara’ya getirerek Ankara Hastanesine yatırdılar.Ankara Hastanesi’nde Elçibey’i muayene eden doktorlar kanserin ilerlemiş olduğunu söylediler.Ameliyattan imtina eden Elçibey,Türkiye devletine deprem bölgesine götürmelerini ve ABD’ de Türk yürüyüşüne katılmak isteğini iletti. Elçibey’i deprem bölgesine ve ABD’deki Türk yürüyüşüne götürdük. Elçibey Ankara’ da bulunduğu zaman ilk olarak Türk Ocakları Kurultayına davet edildi ve bir konuşma yaptı. Her zaman Türk dünyasına sahip çıkan, geçmişini unutmayan, vefalı Türk Ocakları Başkanı N. Gürgür Elçibey’e “Türk Dünyasına Hizmet” plaketi sundu. Temmuz ayında Azerbaycan’ dan beni Novella aradı ve Elçibey’ in durumunun ciddi olduğunu söyledi. Azerbaycan’a gittiğimde Elçibey’ in durumunun çok ağır olduğunu gördüm. Hemen Türkiye’ yi arayarak Ankara Hastanesi’ nde Elçibey’ i tedavi eden G. Çankon’ un Azerbaycan’ a gelmesini rica ettim. Uçak korkusu olan ve hiç uçağa binmeyen G. Çankon hemen uçakla Azerbaycan’a geldi ve Elçibey’ i Ankara’ya götürdü. Birkaç gün sonra Elçibey’ in koruması Ali Bey Ankara’ dan beni arayarak Elçibey’ in durumunun ağır olduğunu ve benim hemen oraya gelmemi söyledi. Ben hemen Ankara’ya gittim. Hastanede Elçibey’in gözlerinde ölümün gölgesini gördüm. Elçibey ölürse Ankara Hastanesinde değil Atatürk’ün kurduğu GATA’ da dünyasını değişmeliydi. Bu nedenle Genel Kurmay İkinci Başkanı E.Başaran’ı arayarak Elçibey’ in durumu çok ağır olduğunu ve mutlaka GATA’ ya götürülmesini söyledim. Paşa hazretleri nezaketle Ankara Hastanesinden Elçibey’ in durumu hakkında hergün rapor aldığını söyledi. Ben; Elçibey Türkiye’ ye geldiğinde toprağı öptüğünü ve havaalanından hemen Atatürk’ ün mezarına giderek anıt defterine yürekten gelen sözleri yazdıktan sonra “Sizin Askeriniz Elçibey” imzasını attığını söyledim. Bugün Atatürk’ ün askerine sahip çıkmazsanız yarın M.K. Atatürk’ e sahip olma şansınız azalır dedikten sonra benim sözlerim komutanımızı çok etkilemişti ki iki gün sonra kendisi beni aradı ve Elçibey’i GATA’ya yerleştireceğini söyledi. GATA’da Elçibey’i Genel Kurmay Başkanı Sayın Org.H.Kıvrıkoğlu ziyaret etti. Sayın komutanımı karşıladığımda ona E.Elçibey’e gösterdikleri ilgi için, Azerbaycan halkı adına teşekkürümü bildirdim. Elçibey tıpkı M.E. Resulzade gibi gözlerini Ankara’da ebediyen kapattı. Elçibey’i Azerbaycan’da toprağa versek de ruhu M.K. Atatürk’ ün ruhu ile birlikte çok sevdiği Türkiye’mizin semalarındadır.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 16563

ulkucudunya@ulkucudunya.com