Kaşıkçı İsrail için öldürüldü!
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
İslam coğrafyasında CIA başta olmak üzere Batılı mahfiller tarafından yetiştirilmiş iş birlikçiler Trump döneminde aktif hale getirildi. Fetullah Gülen'le Türkiye'yi, Sisi ile Mısır'ı, Dahlan ile Filistin'i, Prens Muhammet bin Selman ile Suudi Arabistan'ı tehdit olmaktan çıkarmak için İslam ülkelerini istikrarsızlaştırmak gerekiyordu.
Bölgede meydana gelen olayları bu gelişmeler dikkate almadan anlamak mümkün değildir.
Yoksa sözde Suudi Arabistan'ın gerçekte ise ABD ve İsrail'in prensi durup dururken neden "Türkiye, İran ve Katar'ı şeytan üçgeni" olarak ilan etsin?
Trump'ın Suudi Arabistan ile İsrail'i, İran'a karşı müttefik yapmak stratejisine Prens Selman gönüllü destek oldu.
Sırtını ABD'ye dayayarak Suudi Arabistan'ın içindeki muhalifleri sindirme, öldürme ve denetim altına alma stratejisini devreye soktu.
İlk önce Kral Selman, oğlu Muhammet bin Selman'ın isteğiyle genelkurmay başkanı, komutanlar ve bazı bakanları bir gece darbesiyle görevden aldı. Ardından prens Muhammet bin Selman Dünyanın en zengin Suudisi Prens El-Velid bin Talal'ı bir yolsuzluk operasyonunda tutuklattı, üç ay sonra elektronik kelepçe ile tahliye ettirdi. Prens Selman'ın bu tutuklamada milyarlarca dolar haraç aldığı açıklandı.
ABD/İsrail ikilisinin desteklemediği bir prensin Suudi Arabistan'da kral olması düşünülemez.
Prens Selman bütün gücü elinde tuttuğunu göstermek, kendini destekleyenlere güven telkin etmek zorunluluğunu duyuyordu. Selman, Suud'daki bütün gücü elinde tuttuğunu göstermek için cinayet, şiddet, tutuklama dahil her türlü baskı yöntemlerini uygulamakta tereddüt etmeyeceğini göstermiştir.
Prens Selman'ın İsrail yandaşlığı
Prens Selman, İran'a karşı ABD/İsrail'e yanında mevzilenmiştir.
İsraillilerin kendi topraklarında yaşama hakkı olduğunu savunmaktadır. Dahası ABD/İsrail ikilisinin ılımlı İslam projesinin de uygulayıcısıdır.
İsrail, Prens Selman'ın bu tavrına cevapsız bırakmamıştır. İsrail Genelkurmay Başkanı, Prens Selman Suudi Arabistan'ıyla istihbarat paylaşımına hazır olduklarını söylemişti.
İsrail Başbakanı Netanyahu, 'önlerindeki en büyük engelin çevrelerindeki ülkelerin liderleri değil, Arap kamuoyu' olduğunu söylerken Prens Selman'dan duyduğu memnuniyeti dile getirmiş oluyordu.
Böyle bir iklimde Trump'ın damadı Jared Kushner, Başbakan Netanyahu ve Prens Selman'ı kendi gözetiminde Ürdün'ün başkenti Amman'da buluşturmuştur.
Prens Selman'ın Suud'da etkin hale geldikten sonra İsrai/Suud ilişkileri tarihte görülmediği kadar ileri gitmişti.
Trump ve Netanyahu, Kaşıkçı cinayetinin siyasi sorumluluğu nedeniyle Prens Selman'ın tahta geçme sürecinin zarar görmesine izin vermeyeceklerdir.
İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot, geçen yıllarda Suudi Veliaht Prens Selman'la görüşmesinin arkasından yaptığı açıklamalar her şeyi özetliyor.
Eizenkot, İsrail ile Suudi Arabistan arasında Filistin meselesinin de bir mesele olmaktan çıktığını savunmuştu.
Eizenkot, Arap-Yahudi ittifakına yönelik olarak "İran ve Sünni radikallere karşı İsrail ve Suudi Arabistan'ın ortak çıkarları var. Bölgesel istikrar için ortak çıkarlarımız var. Ve ortak bir müttefikimiz var: Amerika. Gerçekler değişti. Filistin meselesi nedeniyle iş birliği yapamadığımız düşüncesi geçmişte kaldı" demişti.
İsrail'in kendisine bu denli yakın bir adamın ne yaptığından ya da yapmadığından habersiz olması düşünülemez.
Kaşıkçı cinayetinin kendisi küçük mesajı büyüktür.
Prens Selman bu cinayetle dostu İsrail'e güven, muhaliflerine de gözdağı vermiş bulunmaktadır.
Kaşıkçı cinayetiyle Prens Selman, duruma hâkim olduğunu, kendisine en ufak bir eleştiri getiren muhalifleri nerede olursa olsun imha etmekten çekinmeyeceğini ortaya koymuş bulunmaktadır.
Prens Selman bu cinayetle "Ilımlı İslam"a evet ılımlı muhalefete hayır demiş olmaktadır.
Kaşıkçı cinayetiyle Prens Selman kendisine karşı ılımlı bir muhalefeti bile zalimce yöntemlerle nasıl bastıracağını ortaya koymuştur.
Bu durum İsrail'in Prens Selman'a olan güvenini daha da artırmıştır.
Kaşıkçı, İsrail'e güven vermek için öldürülmüştür!