Mekke’nin ileri gelen ailelerinden olan Hz.Aişe Mekke’de doğup orada büyümüştür. Babası Teym soyundan gelen Abdullah bin Ebu Kuhafe’dir. Annesi Kinane soyundan gelen künyesi ile bilinen Ümmü Ruman’dır.
Hz. Aişe annemiz için büyük bir avantaj olan ailesi, bilgisine, düşünce yapısına ve kültürüne büyük katkıda bulunmuştur. Künyesi ile tanınan babası Ebubekir Arap şairlerinin yazdığı şiirleri tashih ettiği için bir edipti. Edebiyat, tarih, nesep konularında temel bilgileri babasından alır.
Tarih konusunda geniş bilgiye sahip olması, örf ve adetleri iyi bilmesine ve ayrıca bu örf ve adetlerin insan üzerindeki etkilerini çözümlemesine yardımcı oluyordu. Tarih bilgisinin kendisi için en büyük faydası Kur’an kıssalarını ve hadisleri daha iyi tahlil edebilmesi olmuştur.
Daha çok küçük yaşta oyuncakları ile oynarken Rasullullah efendimiz yanına gelir oyuncaklarının arasında bulunan kanatları olan atın neden kanatları olduğunu sorar. Hz. Aişe annemiz Süleyman (a.s) atlarının da kanatlı olduğunu söyler.
Güçlü hafıza ve harika bir muhakeme kabiliyetine sahip olan Hz. Aişe güçlü hafızası sayesinde Kab bin Malik’in kasideleri, Hassan bin Sabit ve Abdullah bin Malik’in kasideleri ve manzumeleri tamamen ezbere bildiği şiirler arasında idi. Ve bu konuda “Çocuklarınıza şiir ezberletin ki dilleri tatlansın” diye tavsiyede bulunmuştur.
Arap dilini çok iyi bilmesi ile beraber hitabet yeteneğinin de çok kuvvetli olduğunu anlatan birçok örnekler vardır.
Bir gün Muaviye, Ziyad’a sorar:
- Hitabet yeteneği en güçlü kimdir?
Ziyad Hz.Aişe olduğunu söyleyerek ekler:
- Onun kapatmak isteyip de kapattığı konuyu asla açamadım. Onun açmak isteyip de açtığı konuyu asla kapatamadım.
Hz.Aişe hayata, insanlara bakarken kendisine fayda sağlayacak bilgileri hiç kaçırmayan ve elde ettiği bilgi birikimini hayatın her safhasında kullanan bir şahsiyetti. Kendisine tıp ilmini nereden aldığını soranlara, aile çevresinden ve Rasulallah’ın son dönemlerinde onu tedavi etmeye gelen doktorlardan aldığını söyler. Yine gökyüzü ile ilgili bildiklerini yeğeni ve aynı zamanda talebesi olan Ayşe binti Talha’dan temin ettiğini söyler.
Hz.Aişe annemizi ilmi ciddiye alması ve merakı onu ilim konusunda başarılı yapmıştır. Vahiy ve hadislerle ilgili günümüze kadar gelen harika tahliller yapmıştır.
Fakat merakı özel hayatına yansımış kimi zaman merakından dolayı kendisi için hayıflanmıştır. Ve kendi dilinden: “Geceleri uyanıp onu yanımda bulamayınca hemen araştırırdım çoğu zaman onu namaz kılıyor olarak bulurdum. Birinde yine gece Rasulallah’ı yatağında göremeyince acaba diğer hanımlarının yanına mı gitti diyerek kalktım. Onu dışarıda gördüm, hemen üzerime örtümü aldım ve onu takip etmeye başladım. Onun mezarlığa giderek orada dua ettiğini gördüm. O dönüp gelirken ondan önce odama varmak için hızlı hızlı gelerek hemen yatağıma girdim.
Allah Resulü odaya girdiğinde bana “Seni böyle soluk soluğa koyan şey nedir? Ey Aişe” dedi.
Ben “Ey Allah’ın Resulü sen ne yapıyorsun ben ne yapıyorum” diyerek kendi kendime hayıflandım.”
Hz. Aişe’nin şahsiyet ve özgüveninin temelinde, bilgisi ve olgunluğu ile tanınan babası Ebubekir ve Allah Resulünü görmekteyiz.
Hz.Aişe’nin Rasullullah İle Evliliği
Rasulallah’ın üçüncü eşi olan Hz.Aişe annemizin doğum tarihi ile ilgili birçok farklı rivayetler mevcuttur. Bir rivayete göre nübüvvetten önce diğer bir rivayete göre nübüvvetten dört yıl sonra doğmuştur. Eğer ilk verdiğimiz rivayeti kabul edersek Hz.Aişe Rasullullah ile nişanlandığında altı yaşında idi. Bir rivayete göre de Hz.Aişe annemiz kendisi için “Ben kendimi bildim bileli İslam’ın içinde idim.” buyuruyor.
Müslim ve Buhari’de geçen rivayetlerde Rasulallah: “Cibril bana rüyamda beyaz ipek örtü içerisinde bu senin eşindir” dedi. Örtüyü kaldırdığımda Aişe’yi gördüm.-Tirmizi’de bunu Hz.Aişe’den şu ifadelerle aktarır. “Cibril benim resmimi yeşil ipek bir bezde Rasullullah’a getirdi ve dedi ki bu senin dünya ve ahirette zevcendir.” Hz.Aişe annemizin zekiliğini ondan gelen bu rivayette daha bir belirgin görmekteyiz. Dünyada Rasulallah için sevgili idi, bunu ahiret hayatında da devam edeceğini vurgulamakta- Ve bu rüya üzerine Rasulallah durumu Ebubekir’e açar. Bu konuda aracı olan Haule bintü Hakimdir. Hz.Ebubekir ilk olarak biraz tereddüt eder. Çünkü geleneklere göre çok samimi arkadaş olanlar birbirlerinin kızları ile evlenemezler. Rasullallah’a bu sıkıntısını dile getirince Rasullullah “Sen benim dinde kardeşimsin bu senin kızını bana haram kılmaz ki” der.
Fakat ikinci bir engel daha vardır. Hz.Aişe Mut’im ibni Adiy’in oğlu Cübeyr ile sözlü idi. Rivayetlere göre Hz.Aişe ile Cübeyr beşik kertmesi olarak bilinmektedir. Ebubekir Rasullullah’dan izin isteyerek önce bir Mut’im ile görüşmek istediğini söyler. Aslında putperest olan bu aile Rasullullah’ın getirdiği dine mensup olan Ebubek’in kızını almaktan vazgeçmişlerdir. Özellikle Cübeyr’in annesi “Bu kız benim evime girerse oğlumu dininden çevirir” diyerek şiddetle bu evliliğe karşı çıkıyordu.
Hz.Ebubekir’in Mut’im ile konuşmasından sonra karşı tarafla tamamen ilişki kesilir ve Rasullullah’a haber göndererek gelip kızını nikahlamasını ister. Hicretten iki yıl önce şevval ayında nişanlanan Hz.Aişe annemiz üç veya dört yıl nişanlı kalır.
Babası Ebubekir ve Rasullullah hicretinden kısa bir süre sonra Hz.Aişe’nin annesi ağabeyi Abdullah, kız kardeşi Esma, Rasulallah’ın eşi Sevde kızları Fatıma ve Ümmügülsüm ile birlikte Medine’ye hicret ederler.
Hz.Aişe’nin düğünü bir rivayete göre hicretten bir sene sonra şevval ayında gerçekleşmiştir. Diğer rivayete göre Bedir Savaşından sonra Rasullullah’ın düğünü geciktirmesi üzerine Hz.Ebubekir Rasullullah’a neden düğün hazırlığı yapılmadığını sorar. Rasulallah henüz mehir parasını temin edemediğini söyleyince Hz.Ebubekir Rasullullah’a 500 dirhem borç verir ve bununla Hz.Aişe’nin mihri verilir, düğün yapılır.
Baba ocağından Rasulallah’ın evine gelin giden Hz.Aişe ona hem sevgili hem de en iyi talebelerinden biri olur. İlim öğrenmede en büyük imkanı oda kapısının Mescid-i Nebevi’ye açılıyor olmasıydı. Hz.Aişe bu sayede peygambere yöneltilen soru ve cevapları ayrıca peygamberin tüm sohbetlerini dinleme imkanı buluyordu.
Rasullullah ve Hz.Aişe’nin İlişkileri
Hz.Aişe’nin Rasullullah ile ilişkilerini seviyeli bir düzeyde götürdüğünü görüyoruz. Rasllallah’ın hizmetinde kusur etmez, Rasulallah’ın hem peygamber hem de liderlik yükünün ağırlığını paylaşmaya çalışır. Hz.Aişe’yi Rasullullah’ın vefatına kadar hep yanında görüyoruz. Hatta o son günlerini Hz.Aişe’nin hanesinde geçirir.
Hz.Aişe’yi Rasullullah ile gece namazlarında, yolculuklarda, savaşlarda hep beraber görüyoruz. Rasulallah’ın Hz.Aişe’ye olan sevgisini iki örnekle verebiliriz. Rasulallah kızı Fatıma’ya şöyle der: Ey Fatıma benim sevdiğimi sevmek istemez misin? Fatıma “Evet” cevabını verince , “ Öyleyse Aişe’yi sev ben onu seviyorum” der.
Yine sahabenin “Ya Rasulallah sana insanlardan en sevimli kim?” sorusu üzerine. Rasulallah “Aişe” diye cevaplıyor. Ondan sonra kim sorusuna ise “Onun babası” diyordu.
Okuduğum birçok kaynakta Hz.Aişe’nin üstünlüğü konusunda çok gereksiz zorlamalar olduğunu gördüm. Öncelikle üstünlük ölçüsü olarak Rabbimiz takva ölçüsünü koymuş ki bunu da ancak Allah bilir.
Değerli olan insanları üstünlük yarışına sokmaya gerek yok. Herkes hak ettiği değeri kendisinden alır. Hatice’de üzerine düşeni yaptı, Aişe’de. Sormamız gereken Hz.Aişe’yi Rasullullah’a sevgili yapan neydi? Neden Rasullullah Hz.Aişe’nin yanında daha fazla kalmak istiyordu? Sanırım Hz.Aişe’yi Rasulallah gözünde özel kılan şey Rasulallah’ı çok iyi anlaması idi. O peygamberin acısını, sancısını, sevincini, hüznünü paylaşıyordu. Değil mi ki her şey paylaştıkça azalır veya çoğalır. Bu paylaşım onu Rasullullah’a sevgili yaptı. Hz.Aişe’nin de Rasullullah’a olan sevgisindeki samimiyeti Rasulallah’ın vefatından sonra daha net görüyoruz. Hz.Aişe’nin hizmetçisi anlatıyor: “O Rasulallah’ın vefatından sonra Rasulallah’ın sevdiği şeylere bakmıyor. Onun hayatta iken sevipte yiyemediği nimetleri “O bunu severdi fakat hiçbir zaman doyası yiyemedi” diyerek ağlardı ve yemezdi. Sevgi bundan daha güzel nasıl ifade edilebilir ki?
Hz.Aişe annemiz kendisini açık ve net bir şekilde ifade ediyor olması kendisine olan öz güveninden kaynaklanmaktadır.
Hal dilini çok iyi kullanan annemiz Rasullullah’a olan ilgisini tavır ve davranışları ile çok güzel sergilediğini görüyoruz. Bir gün Hz.Aişe Rasullullah’a “Ya Rasullullah sen bir vadiye insen, orada iki çeşit ağaç bulsan üzerinde mahsulü olanı mı yoksa üzerinden mahsulü yenmiş olanı mı tercih edersin” diye sorar. Rasulullah “Üzerinde mahsulü bulunanı tabi ki” diye cevap verince Hz.Aişe “Ben işte o ağacım” diyerek kendisi ile kız olarak evlendiğini kasteder.
Rasulallah’ın diğer hanımlarına karşı kıskançlığı onu bazen üzer bazen meraklandırır. Rasullullah efendimiz Hayber Seferi dönüşü yanında Safiye annemizle dönüyordu. Hz.Aişe yola çıkarak kalabalığın içine dalıp Rasullullah ve Safiye annemize bakıyordu. Rasulallah kendisini fark etmesi üzerine “Safiye’nin güzel bir kadın olduğunu söylediler bende merakımı gidermek için geldim” diyor.
Rasulallah’ın ilgisini çekmek için birçok fırsatı değerlendiriyor. Hz.Aişe Habeşlilerin gösterisini Mescid-i Nebevi’nin avlusunda seyretmek ister. Rasulallah’dan bunu istemesi üzerine Rasulallah izin verir ve Peygamberin omuzlarına kollarını dayayarak uzun bir süre seyreder. Rasulallah bir iki sefer yeter mi ya Aişe demesine rağmen biraz daha ya Rasulallah diyerek süreyi uzatır. Ve daha sonra bu olayı şöyle anlatır: Aslında Habeşlilerin oyunu uzun süre seyredecek kadar ilgimi çekmiyordu. Fakat Rasulallah’ın ilgisini göstermek için uzun süre izledim. Rasullullah’a bunu ifade ettiğinde “Rasullullah ben bunu biliyordum fakat senin gönlünü hoş tutmak için bilmezlikten geldim” der. İşte ashabına, ailesine Rasulallah’ı sevdiren insani yönü o tüm insanlığa örnek ahlak abidesidir.
Hz.Aişe annemizi savaşlarda Rasullullah yanında olduğunu ve savaş esnasında askerlere hizmet verirken görüyoruz.
İlme ve hizmete gönül veren bu annemiz her kadın gibi süs eşyalarına karşı olan ilgisi de dikkatimizi çekiyor. Mesela hayatında yaşadığı iki farklı olayında oluşmasına sebep olan unsur gerdanlığı olmuştur. Teyemmüm ayetinin inişine sebep olan olay, bugün inananlara hala acı veren hadise; İfk Hadisesi.
Allah’ın koymuş olduğu sınırları çok iyi kavrayan bu annemizi gece Rasullullah ile beraber saatlerce gece namazı kıldığını görüyoruz. Ve Rasulallah başını Hz.Aişe’nin dizine koymuş vaziyette uyur iken Aişe annemizin gözlerinden Allah korkusundan bir damla yaş peygamberimizin yüzüne düşer. Rasulallah gözelerini açar ve “Neden ağlıyorsun ey Aişe” diye sorunca Aişe annemiz “Ya Rasullullah o son günün korkusundan ağlıyorum. Düşünüyordum da acaba sen o gün bana yardımcı olabilir misin?” diye sorunca “Ey Aişe vallahi üç yerde senin için bir şey yapamam: Sıratta, mizanda, hesapta.
Fakat insan olmanın özellikle kadın olmanın gereği kendi odasında cariyeler şarkı söyler Aişe annemizde onları dinler. Hatta birinde babası Ebubekir cariyeler şarkı söylerken üzerine gelir, Aişe annemizi azarlar. Sedirin üzerinde arkasını dönmüş uzanan Rasullullah “Bırak onu ya Ebubekir” der. Bu örnekte Rasulallah’ın insanlara dünya ve ahiret arasında nasıl denge kurduğunu görüyoruz. Kendi takvasını eşi de olsa dayatmıyor.
Rasulallah vefat ettiğinde Aişe annemiz çok gençti. Rasullullah ile dokuz sene evli kaldı. Rasullullah efendimiz vefat edince Hz.Aişe annemizin odasına defnedilir. Bu oda üç kişiliktir. Hz.Ebubekir vefat ettiği zaman Rasulallah’ın yanına gömülmek istediğini söyler ve buraya defnedilir. Daha sonra Aişe annemiz Hz.Ömer’in de bu isteğini duyunca kendi yerini de Hz.Ömer’e verir.
Rasulallah vefatından sonra Hz.Aişe annemiz 47 yıl daha yaşar. Medine’de yatsı namazından sonra vefat eder. Kendi vasiyeti üzerine hiç bekletilmeden toprağa verilir. Ebu Hüreyre’nin kıldırdığı cenaze namazının ardından hemen o gece binlerce insanın katılımıyla Cennet’ül Baki mezarlığına defnedilir.
Rasulallah’ın Vefatından Sonra Hz.Aişe
Rasulallah’ın vefatından sonra Hz.Aişe annemiz hadislerin bir sonraki nesillere taşınması görevini üslenmiştir. Hadisler konusunda Aişe annemiz oldukça titiz davranmıştır. Ve bu konuda Dirayetçilerin arasında yer almaktadır.
Hz.Aişe annemizin Rasulallah’ın vefatından sonra yaşadığı en büyük olay Cemel Vak’ası’dır. Bu olay H.36 (9 Aralık 656 ) Basra yakınlarında gerçekleşmiştir. Hz.Aişe annemiz bu olayda 34 yaşında idi. Rasulallah vefatından 26 yıl sonra gerçekleşen bu olay Hz.Aişe annemizin aklına düşünce başörtüsünü ıslatacak kadar ağlamasına sebep olur.
Hz.Osman dönemine kadar siyasete katılmayan Hz.Aişe annemiz Hz.Osman’ın kötü politikası sonucu siyasete katılmak zorunda kalır. Bu dönemde haksızlığa uğrayan insanlar Medine’ye toplanarak ayaklanır ve halife Osman’ın evini kuşatırlar. Hz.Ali kendi çocuklarını halifenin evinin kapısına bekçi olarak koyar. Fakat bütün bunlara rağmen halife Osman öldürülür. Hz.Osman’ın öldürülmesiyle Ümeyye Oğulları Medine’yi terk eder. Ve Medine isyancıların eline kalır. Bunun üzerine hemen şura toplanır ve Hz.Ali halife seçilir. Hz.Ali öncelikle Medine’de ortamın durulmasını sağlar. Ve amacı ortam durulduktan sonra Hz.Osman’ın katillerinin bulunmasıdır.
Bu sırada Hz.Aişe annemiz hac için Mekke ‘dedir. Dönüş yolunda olayı Zübeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullah’dan öğrenir. Etrafındakilerin Hz.Ali konusunda olumsuz şeyler söylemesi sonucunda tekrar Mekke’ye döner. Onun isteği de Hz. Osman’ın kanının hesabının sorulmasıdır. Mekke’de etrafına toplanan Ümeyye Oğulları Hz.Aişe annemizi Medine’ye yürümek üzere ikna ederler. On beş bin kişilik ordu toplanır ve oradan Basra’ya hareket edilir. Ha veb yakınlarında Hz.Aişe annemiz geri dönmek ister fakat Zübeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullah onun sayesinde Allah’ın barış ve huzurunu sağlayacağını söyleyerek ikna ederler. Hz.Aişe annemizin amacıda iç sükuneti sağlamak uzlaşma yoluna gitmekti. Fakat işler çok daha farklı gelişti. Bu savaşın Cemel Vak’ası olarak anılmasının sebebi Hz.Aişe annemizin savaşı devesinin üzerinden idare etmesindendir. Sonuçta Hz.Aişe tarafı savaşı kaybetti. Talha ve Zübeyr olmak üzere birçok müslümanın kanı akar. Hz.Ali Hz.Aişe’yi kardeşi Muhammed bin Ebubekir ile Basra’ya oradan da Basralı 40 kadınla 12 bin dirhem vererek Medine’ye gönderir. Ancak Hz.Aişe önce Mekke’ye hacca oradan Medine’ye döner. Daha sonraki hayatında hiçbir dönem siyasete katılmamıştır ve kendisini tamamen ilme vermiştir.
Hz.Aişe’nin İlmi
Hz.Aişe’nin sosyal ve kültürel yönünün kuvvetli olması, anlama kapasitesinin yüksek ve kuvvetli hafızası olması, öğrenip öğretme aşkına sahip olması, Rasullullah hayatta iken Kuran’ı ve sünneti çok iyi kavramış Rasullullah’a bir çok konuda sorular sorması onun ilminin temellerini oluşturmuştur. Kısacası ilmi ciddiye almıştır. Hayatında ilme bir yer ayırmıştır. Arap dilini çok iyi bildiği için etkin bir konuşma yeteneğine sahip idi. Tarih konusunda da geniş bilgiye sahip olduğu için örf ve adetlerin insan üzerindeki etkilerini biliyordu.
Kuran’ı Kerim’i tefsir ediyor özellikle Medine’de inmiş ayetlerin iniş sebeplerini neye delalet edeceğini çok iyi anlar nasıl ahkam çıkarılacağını öğretirdi. Sünnet konusunda da Rasulallah’ı çok iyi anlamış çıkardığı hükümlerden bir fakih müçtehid olarak görülmüştür. Peygamber (a.s) hayatta iken kadınların eğitimi ile ilgilenmiş öğrencilerinden dörtte biri kadınlardan oluşmuştur.
Rivayet ettiği toplam 2210 hadisle en çok hadis rivayet eden yedi sahabe arasına girmiştir. Genelde Hz.Aişe’den gelen rivayetler sahih sayılmıştır.
Hz.Aişe bir hadiste fetva çıkaracaksa bunu aşağıdaki maddelerdeki başlıklarla karşılaştırıyordu.
A. Hadisleri Kuran’a Arzı
Eğer iddia edilen konuda ayet varsa hemen onunla karşı çıkıyor. İbni Abbas’ın “Muhammed Rabbini gördü” demesi üzerine Hz.Aişe “ Vallahi kim Muhammed Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. O Rabbini görmemiştir. Çünkü Allah Kuran’ı Kerim’inde şöyle buyurmuştur: Gözler onu görmez o gözleri görür. O latif ve her şeyden haberdardır” ayetini delil göstermiştir. Gene ölenin arkasından ağlamanın ölenin azap çekmesine yol açacağı düşüncesine “Size Kur’an yetmiyor mu? Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez” diyerek itiraz etmiştir.
B. Sünnete Arzı
Ebu Hureyre’den “Rasulallah kadın, eşek, köpek namazı bozar.” dediğini duyması üzerine “Siz kadınları eşeklere ve köpeklere mi benzettiniz? Ben Rasulallah namaz kılarken sedirin üzerine yatıyordum. O bir beis görmüyordu. Bir ihtiyacım olduğunda da bacakları arasından çıkıyordum. Gene Cuma guslünün farz oluşuna dair iddialara bedevilerin üstleri kokarak geldiklerini ve bu yüzden Rasulallah’ın onlara yıkanıp gelmelerini söylediğini aktarmıştır.
C. Hadislerin Hadislere Arzı
Duyduğu bir hadisi bildiği bir hadisle karşılaştırması eğer yanlış anlaşılmışsa onu bildiği doğrular ile tamamlaması. “Uğursuzluğun atta, kadında, evde...” rivayetiyle “Sizden birinizin karnını irin ve kan ile doldurması şiirle doldurmasından daha hayırlıdır” rivayetine karşı çıkması gibi.
D. Hadisleri Tarihe Arzı
Hadisleri geçmişte yaşanan olaylarla Rasulallah’ın uyguladığını hatırlatarak alması. Cenaze namazının mescitte kılınmayacağını söyleyenlere Rasulallah’ın Suheyl bin Beyza’nın namazını Mescid-i Nebevi’de kıldırmıştı demesi.
E. Hadisleri Aklına ve Kanaatine Arzı
Hz.Aişe aklına ters düşen şeylerde karşıdaki insanı da tatmin edecek şekilde kendi kanaatini gösteriyor. Hz.Aişe, Ebu Hureyre’nin cenazeyi yıkayanın gusletmesi gerektiğine dair görüşüne itirazını şu şekilde dillendiriyor; “Yoksa Müslümanların ölüleri necis mi? Bir ağaç tabutu taşıdığından dolayı ne diye abdest gereksin ki!
F. Hadisleri Mantık ve Dile Arzı
Rasulallah’ın kullandığı dili ve mantığını iyi kavradığından onun düşünce tarzını ve kullandığı mecaz kelimeleri biliyor ve onları tahkik ediyor. Ölü üzerindeki elbise ile diriltilir sözünü El-Hudri yanlış anlar yeni elbiseler yeni elbiseler ile geçer. Hz.Aişe ise Rasulallah’ın bundan maksadın kişi hangi amel üzerine öldü ise bu elbise odur der