Devlet adına iki kere utandım!
Kerime Yıldız 01 Ocak 1970
“Ben de mi bir gariplik var? Utanacak şey mi arıyorum?“ diye düşünürken sevgili Servet Avcı’nın son yazısındaki giriş cümlesiyle rahatladım.
“Bazı anlar vardır, devleti yöneten veya devleti temsil eden siz olmasanız da o devlet, gözünüzden bile sakındığınız devletiniz olduğu için utanırsınız.”
Evet, gözümden sakındığım devletim adına utandım. Abarttığımı düşünmeyin, leylâ gibi dolandım. Çok üzüldüm.
Biraz kendimi, tabiata, dağa bayıra vurunca gündemden geriye düşmüşüm. Haberlerden uzak kaldım. Külliye’deki toplantıda İmamoğlu’nun oturduğu sandalyenin kırıldığını ve İmamoğlu’nun düştüğünü, bir tanıdığım bahsedinnce öğrendim. “Hadi canım!” diye itiraz ettim. İnanamadım. Haberleri okuyunca öylece kalakaldım. Başımda, târifi imkânsız bir uğultuyla...
En fakirinin bile evine geleni en iyi yere oturttuğu bir milletiz biz. Kaldı ki devletin sarayında misâfire kırık sandalye mi verilir?
Her şeyin kırk kere kontrol edildiği bir mekânda, bu hâdiseye kazâ diyebilir miyiz? Mümkün değil!
Aklıma, iki ihtimâl geliyor.
Birincisi; Erdoğan’ı tahfif etmek.
İçeriden birileri, sonucun böyle garip olacağını bile bile yaptı. Yâni hedef, Erdoğan’dı. “Bakın İstanbul’u kaybettiğine o kadar kızdı ki İmamoğlu’nu kırık sandalyeye oturttu.” dememiz için.
İkincisi; İmamoğlu’nu tahfif etmek.
Eğer gerçekten amaç buysa İmamoğlu’nun itibarı zedelenmedi. Külliye’nin itibarı zedelendi. Bir misâfirin hakları, ev sâhibine emânettir. Misâfir, kırık sandalyeye oturtulunca ev sâhibinin itibarı zedelenir. Bu durumda o sandalyelerden her kim sorumluysa çok âcilen hesap sorulmalıdır.
Cumhurbaşkanı, İmamoğlu düştüğünde, “Sandalyeyi kırdın, israf ettin.” demek yerine, misâfirinin gönlünü almalıydı. İmamoğlu, öyle bir cevap vermiş ki 800. 000 kere gol olmuş:
“Merak etmeyin, ikinciye daha sağlam otururum!”
İşte, oyunu bozan cümle! O kadar bozmuş ki pelikan medyasında, kırık sandalyeyi sakız edip çiğneyecek hâl kalmamış.
İşi, mizaha dökecektim. “Buna gerek yoktu. Dokunulmazlar filmindeki gibi bir beyzbol sopasıyla hâllolurdu? Kim mi yapacak? Birbirlerine omuz atan bakanlar, bayıla bayıla yaparlar.” diye yazacaktım.
Vazgeçtim. Yandaşların bile tek kelime yazmaktan imtina ettiği meseleyi, Devlet Bahçeli savundu. Bayburt konuşmasındaki şu cümleyi okuyunca mizah yapacak hâlim kalmadı:
“Yenikapı’ya otomobil sergisi açacak kadar çıldıran kırık sandalyeliler nereye varmak istemektedir?"
Bahçeli, benden betermiş. Hadi ben, dağ bayır gezerken gündemden geriye kaldım. Bahçeli ne yapıyor?
Allahaşkına birileri, toplantının İBB’de değil, Külliye’de yapıldığını; kırık sandalyenin Külliye’ye âit olduğunu, Bahçeli’ye söylesin!
Hem devletim adına hem Devlet Bey adına çok utandım.