Râkım Elkutlu
Ahmet Şahin Ak 01 Ocak 1970
Hoca Râkım Elkutlu 1872 (Mehmet Nazmi Özalp’e göre doğum tarihi 1869’dur. İbnülemin Mahmut Kemal İnal’a göre 1872’dir. Hoş Sadâ s. 240)’de İzmir’de doğdu. Babası İzmir’in tanınmış ailelerinden Hisar Camii İmam ve Hatibi Şuayb Efendi, annesi Sıdıka Hanım’dır. İlkokulu mahallesinde bitirdikten sonra orta öğrenimini İzmir İdadisinde tamamladı. Zağralı Müderris İsmail Efendi’den dinî ilimler, amcası İzmirli Şeyh Neyzen Emin Dede Efendi’den de musiki öğrendi. Yine Mevlevi şeyhi olan dayısı Şeyh Nurettin Efendi’den de teşvik görmüştür. 1892’de babasının ölümü üzerine 20 yaşında Hisar Camii’ne imam ve hatip olmuştur. (Mustafa Rona, 50 Yıllık Türk Mûsikîsi (İlaveli 3. Baskı) s.157.) Ölünceye kadar bu görevde kalmıştır. Amcası Şeyh Nayi Emin Dede’nin vefatından sonra Tanburi Ali Efendi’den beş yıl, Santo Şikâri’den on yıl eser meşk etmiştir. Klasik Türk Musikisinin büyük bestekârlarından olan Zekâi Dede’nin öğrencisi Aziz Efendi’den de faydalanmıştır. (Dr. Mehmet Nazmi Özalp, Türk Mûsikîsi Tarihi -Derleme- II. cilt s. 59–60.) Musikimizin amelî ve nazari inceliklerini böyle büyük hocalardan öğrenen Râkım Elkutlu, bestekârlığında bunu açıkça ispatlamıştır. Hepsi Mevlevi tarikatına mensup olan aile büyükleri ile Mevlevihane de yapılan ayinlere katılarak musikimizi tanımaya çalışmıştır. Bundan dolayı dinî musikimizi ve Mevleviliği öğrenmiş, daha sonraki yıllarda Kudümzenbaşı olmuştur. Uzun yıllar İzmir Musiki Cemiyetinin başkanlığını yapmıştır.
Çok hızlı beste yaptığını ve şiir seçmekte çok titiz olduğunu, en çok Nahit Hilmi Bey, Orhan Rahmi Gökçe ile yeğeni Adviye Hanım’ın şiirlerini seçtiğini öğrencisi Hüseyin Mayadağ’ın anılarından öğreniyoruz. Her zaman yakınlarına bestekâr olarak İsmail Dede’yi rehber aldığını, büyük bestekâr olabilmek için her formda eser vermenin gerektiğini söylermiş.
Otuz beş yaşlarında iken dayısı şeyh Nurettin Efendi bir güfte vererek bir ayin bestelemesini istemiş. Ayinin bestesini bir gecede bitirerek ertesi gün tekkede ayinin hazır olduğunu söylemiş. İşi ciddiye almadığını ve baştan savma bir beste yaptığını zanneden dayısı Râkım Hoca’yı kovmuş; fakat yakınlarının ısrarı ile okunmasına razı olmuş. Ayin okunup bittikten sonra çok beğenilerek gönlü alınmış. Karcığar makamındaki bu ayin, Mevlevihaneler kapanıncaya kadar hemen her dergâhta okunmuş ve Konya Mevlevihanesince de beğenilmiştir. Râkım Hoca dinî ve dindışı musikimizin hemen her formunda 450’ye yakın eser vermiştir. Râkım Hoca 1948’de Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Tanburi Ali Efendi’den sonra İzmir’de musikimizi tanıtan ve musikiden anlayan bir çevrenin oluşmasına yardımcı olan bu yüzyılın en dikkate değer bestekârlarındandır.
Son derece esprili bir kişiliği olan Râkım Hoca’ya bir gün, o zamanki değerine göre, 200 bin lirası olursa ne yapacağını sormuşlar, Râkım Hoca da “İlhamım kaçardı” demiş. (Özalp, a.g.e., s. 59–60.)