Koronavirüs ABD tarihinin en büyük istihbarat başarısızlığı oldu
Micah Zenko 01 Ocak 1970
"Eğer bir kişi, Başkan'ın açıklamalarını yeteri kadar sık tekrarlamazsa ya işten çıkarılıyor ya da her an işten çıkarılacağına dair söylentiler yayılıyor" (Reuters)
Geçen eylülde başkent Washington'da Fortune 100'de yer alan bir şirketin riskten sorumlu başkan yardımcısıyla tanıştım. Daha önce uzun süre istihbarat analisti kariyeri sürdürmüş yöneticiye, her risk görevlisine soracağınız soruyu sormuştum: "Sizi en çok endişelendiren şey ne?" Hiç duraksamadan "Çin'de başlayan ve hızla yayılan çok bulaşıcı bir virüs" diye cevap vermişti. Doğu Asya'da ofisleri bulunan şirketin başkan yardımcısı, bu potansiyel tehdide karşı attıkları önleyici yavaşlatma adımlarını anlatmıştı.
Yeni koronavirüs dünyada hızla yayılırken bu ileri görüşlü risk hesaplamasını sıkça düşündüm. Çoğu lider, risk odaklı rutin ufuk taramaları yapacak disipline sahip değil. Gerekli acil durum planlarını geliştirenlerin sayısı daha da az. Hatta bu planları geliştirmek ve uygulamak için en büyük tehdidi yeteri kadar önceden isabetli bir şekilde tanımlayacak ileri görüşlülüğe sahip lider daha bile nadir bulunuyor.
Küresel salgında liderlik edemeyen ABD, süper güç konumunu kaybediyor
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Trump yönetimi, hem istihbarat teşkilatının koronavirüs salgını hakkındaki spesifik ve tekrar eden uyarıları ciddiye almakta hem de öngörülmüş tehdit karşısında ülke çapındaki gerekli mücadele girişimlerini dinç bir şekilde gerçekleştirmekte toplu bir başarısızlığa uğradı. Virüsün öngörülebilir zararlarıyla yüzleşmek için ilgili kamusal ve özel çıkar gruplarına önderlik edecek kaynaklara ve yetkilere bir tek federal hükümet sahip. Ne yazık ki Trump yönetimi, gereksiz yere Amerikalıların güvenliğini daha da tehlikeye atan bir dizi kanıya (Kovid-19'un tehlikelerini önemsemeyerek) ve karara (gerekli aciliyetle hareket geçmeyi reddederek) vardı.
Kısacası Trump yönetimi, Amerikan halkını yıkıcı bir stratejik sürprizle karşı karşıya bıraktı. Fakat geçmiştekilerden (Pearl Harbor, 1979 İran Devrimi ya da özellikle 11 Eylül) farklı olarak bu seferki stratejik sürpriz, emsalsiz bir umursamazlık, hatta kasıtlı bir ihmalkarlıktan kaynaklanıyor. Örneğin 11 Eylül Komisyon Raporu, El-Kaide saldırılarından Ronald Reagan'dan George W. Bush’a kadar pek çok başkanın sorumlu tutarken baş gösteren koronavirüs krizi, büyük oranda sadece şu anki Beyaz Saray'ın sorumluluğu altında.
11 Eylül Komisyon Raporu'nun sekizinci bölümü, The System Was Blinking Red (Sistemin Kırmızı Işığı Yanıp Sönüyordu) başlığını taşıyordu. Bu söz, birden fazla istihbarat teşkilatından gelen rapor akışlarında ABD içinde havadan gerçekleşecek terör saldırısının her an yaşanabileceğini belirtildiği 2001 yaz aylarını tarif eden eski CIA direktörü George Tenet'a aitti. Bazı terörle mücadele görevlilerinin uyarılarına ve hararetli çabalarına rağmen, 11 Eylül Komisyonu "Plan sürecinin, hükümetin herhangi bir eylemiyle sekteye uğratıldığına dair çok az kanıt görüyoruz… Vakit kaybedildi" hükmünü vermişti.
Geçen hafta Washington Post, istihbarat teşkilatının ocak ve şubatta Beyaz Saray'a istikrarlı bir şekilde koronavirüs uyarıları sunduğunu bildirdi. Bu uyarılar, kuşkusuz Başkan Donald Trump'ın 22 Ocak'ta başlayarak devamlı olarak virüsü küçümsemesinden etkilenen üst düzey yetkililerde çok az etki yarattı: "Tamamen kontrolümüz altında. Çin'den gelen bir kişide görülüyor ve kontrolümüz altında. Her şey iyi olacak."
Şu ana kadar yapılmış, Amerikalıların karşı karşıya kaldığı giderek kötüleşen koronavirüs salgınını açıklayan, Trump'ın liderlik tarzı hakkında acı verecek kadar bariz üç gözlem mevcut. İlk olarak, Trump herhangi bir şeye bir kere inandığında (ne kadar kötü düşünülmüş, eksik bilgilendirilmiş ya da yanlış olursa olsun), bu ilk izlenime veya yargıya körü körüne bağlı kaldığı gerçeği var. Liderler alışılmadık şekilde kibirli ve kendine güvenen kişilerdir çünkü birçoğu için yüksekteki güce erişmiş olmaları gerçeği, içlerindeki bilgeliğin kanıtıdır. Ancak gerçekten bilge olan liderler samimiyetle geri bildirim ve eleştiri arar, faal olarak açık görüşlüdür ve fikirlerini değiştirebilir. Birçok kişiye göre Trump bu becerilerden yoksun.
İkincisi, Trump'ın kararları son derece bulaşıcı, yani fikri ilk taşıyan kişiyle temas eden hemen hemen her yetkili ya da danışmanın düşünce ve davranışlarına etki ediyor. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde başkan, kendi gibi görünen, düşünen ve davranan kişilerle çevrili. Yine de yanlış olan ya da saygı görmeyen yorumları itibarlı eski asker, istihbarat ve şirket liderlerince yeniden kullanılmak gibi olağanüstü bir yeteneğe sahip. Ve eğer bir kişi, başkanın açıklamalarını yeteri kadar sık tekrarlamazsa ya kovuluyor ya da her an kovulacağına dair söylentiler yayılıyor. Bunun en dikkat çeken örneği, Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Direktörü vazgeçilmez Anthony Fauci'ye başkanın yönelttiği sabırsızlıkla ilgili son günlerde yapılan haber oldu.
Üçüncü olarak da kötü kararlar nihayetinde, herhangi bir direnişe hatta makul sorulara bile yer bırakmadan federal hükümetin siyasi karar alan tüm kollarına bulaşıyor. Genellikle federal kurumları, Beyaz Saray'ın en iyi politikayı uygulayabileceğine inanan yetkililer yönetir. Bu yetkililer bugüne kadar bir nebze özerkliğe sahipti; Trump yönetimi altında böyle bir özerkliğe sahip değiller. Tarihsel olarak tarafsız kalmış ulusal güvenlik veya istihbarat liderliği pozisyonları bile, siyasete girmeden kariyer sahibi olan çalışanların dile getirdiği endişeleri bastırmak ya da sonlandırmak için gerekli deneyim ve uzmanlığa sahip kişilere verilmektense ideolojik olarak Beyaz Saray'la uyumlu kişilerle dolduruldu.
Bu nedenle, Trump'ın başta ulaştığı yanlış bir varsayım ya da açıklama, günlük siyasi kararlarda katlanarak büyüyor.
Aynı Washington Post haberi, anonim bir ABD yetkilisinin ağzından şu çarpıcı bölümü içeriyor: "Donald Trump bunu beklemiyor olabilirdi ama hükümetteki diğer birçok kişi bekliyordu, sadece bu konuda bir şey yapmasını sağlayamadılar. Sistemin kırmızı ışığı yanıp sönüyordu." Bu son söylenen bölüm, açıkça 11 Eylül Komisyon Raporu'nun yukarıda bahsettiğim asıl sonucuna atıfta bulunuyor.
Trump'ın erkenden koronavirüsün Amerika Birleşik Devletleri'ne tehdit oluşturamayacağı sonucuna vardığı düşünülürse, belki de istihbarat teşkilatının, epidemiyolojik modeller kullanan tıp uzmanlarının veya halk sağlığı yetkililerinin Beyaz Saray'da fark yaratmak için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Eski ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger, zamanında fark edilmeyen bir istihbarat teşkilatı uyarısı sonrası "Beni uyardınız, ancak beni ikna etmediniz" demesiyle ünlü. Nihayetinde, doğru olan karşıt görüşlere tamamen kapalı bir başkanlık danışman grubunu ikna etmek mümkün değil.
Beyaz Saray'ın koronavirüs salgınının erken aşamalarındaki kayıtsızlığı ve umursamazlığı, en pahalıya mal olmuş çağdaş başkanlık kararları arasında yer alacak. Bu yetkililere, ülkenin çok daha iyi hazırlanmasına yetecek kadar erken, bariz, devamlı uyarılar ve önemli karar noktaları sunuldu. Ancak öngörünün ve zamanın vereceği armağanları boşa harcama şekilleri ve bunları boşa harcama nedenleri asla unutulmamalı: Trump ilk başta yanılıyordu, bu sebeple beyin takımı, bu yanlışlığı sözlü olarak ve yetersiz politikalarla çok uzun süre güçlendirdi ve hatta bugün bile buna devam ediyor. Amerikalılar artık onlarca yıl bedel ödeyecek.
Amerikalı siyaset bilimci Micah Zenko, Clear and Present Safety: The World Has Never Been Better and Why That Matters to Americans (Belirgin ve Mevcut Güvenlik: Dünya Hiçbir Zaman Daha İyi Olmadı ve Bu Amerikalılar İçin Ne Anlama Geliyor) kitabının yazarıdır
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu