« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Nis

2020

Hudeybiye Antlaşması

01 Ocak 1970

Rıdvân Biati, Kureyşliler üzerinde gereken etkiyi yaptı ve Hz. Peygamber’le (a.s.) anlaşma yolunu seçmelerine sebep oldu. Kureyşliler, antlaşma metnine (Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla) ve (Muhammed Allah’ın elçisidir) gibi ibarelerin yazılmasına karşı çıktı. Kureyşle bir antlaşma yapmanın önemini bilen Hz. Peygamber (a.s.) teklif edilen en ağır şartları
bile kabul etti. Hudeybiye’de, Hz. Peygamber (a.s.) ile Mekke heyeti başkanı Süheyl b. Amr arasında geçen yoğun görüşmeler, tarafların anlaşmasıyla sonuçlandı.
Hudeybiye Antlaşması’nın metni şöyledir:
“Bunlar, Muhammed b. Abdillah ile Süheyl b. Amr’ın anlaşmaya vardıkları hususlardır:
On yıl taraflar birbirleriyle savaşmayacak. İnsanlar emniyet içinde olacak.
Gizli veya açık, taraflar asla birbirlerine zarar vermeyecek ve olumsuz herhangi bir girişimde bulunmayacak.
Taraflar olumsuz müdahale anlamında birbirlerine kesinlikle karışmayacak.
Üçüncü taraflar, isteyen Muhammed’le anlaşıp müttefik olur, dileyen Kureyş’leanlaşıp müttefik olur. Üçüncü taraflar bu hususta tamamen serbesttir.
Velisinden izinsiz Muhammed’e sığınan kişiler Kureyş’e iade edilecek, fakat Muhammed’in ashabından Kureyş’e sığınan Muhammed’e iade edilmeyecektir.
Muhammed, bu yıl Kâbe’yi ziyaret etmeksizin geri dönecek, Muhammed ve ashabı, gelecek yıl üç günlük hac ziyareti yapacaklar ve yanlarında ise kınlarında olmak şartıyla yolcu silahı bulunacaktır.”[205]
Antlaşma metnini, Hz. Ali (r.a.) yazmış, antlaşmaya Müslümanlardan dokuz, Mekkeli müşriklerden iki kişi şahit tutulmuştur. Antlaşma metninin bir nüshası Hz. Peygamber’e (a.s.), bir nüshası ise görüşmelerde Mekke tarafını temsil eden Süheyl b. Amr’a verilmiştir. Müslümanlar, Hudeybiye’de on küsur gün, başka bir görüşe göre yirmi gün kaldı.[206]
Hz. Peygamber (a.s.): “Ağaç altında bana biat edenlerden hiçbirisi cehenneme girmeyecektir”: hadîsiyle bu biate katılanları cennetle müjdelemiş ve onları yeryüzü sakinlerinin en hayırlıları olduklarını bildirmiştir.[208]
Hudeybiye Antlaşması’yla tesis edilen barış, ancak yirmi iki ay yürürlükte kalabildi.
Hz. Ebû Bekir’in (r.a.), -Medine İslâm toplumunun Mekkeliler tarafından resmen tanınması anlamına da gelen- Hudeybiye Antlaşması hakkında söyledikleri dikkat çekicidir: “İslâm’da Hudeybiye fethinden daha azametli bir fetih olmamıştır. Lakin insanlar o gün Muhammed ve Rabbi arasında olanlar hakkında kısa görüşlü oldular. Kullar aceleci davranırlar. Allah ise işlerin irâde ettiği noktaya
gelmesi için kulların acele ettiği gibi acele etmez. Gün geldi Süheyl b. Amr’ı Vedâ Haccı’nda kurban kesilen yerde durmuş Resûlullah’ın (a.s.) kurbanlıklarını ona (a.s.) getirip kesmesini sağlarken gördüm. Süheyl berberi çağırdı Resûlullah’ı (a.s.) tıraş ettirdi. Bakıyordum; Süheyl, Resûlullah’ın (a.s.) saçlarını kapıyor ve gözlerine sürüyordu. O zaman Süheyl’in Hudeybiye’de antlaşma metnine (Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla) ve Muhammed Allah’ın elçisidir) yazmaktan kaçınıp kabul etmediği zamanı hatırladım; onu İslâm’a hidayet eden Allah’a hamd ettim. Allah’ın salât ve bereketi kendisiyle bizi hidayete erdirdiği ve helak olmaktan kendisi aracılığıyla kurtardığı Rahmet Peygamberi’ne olsun”.[209]
Hudeybiye Antlaşması’nın maddelerini Müslümanların aleyhine bulan Hz. Ömer (r.a.), daha sonra: “Hudeybiye Antlaşması, İslâm’ın en büyük fethidir” demekten kendini alamamıştır.
Zührî ise Hudeybiye Antlaşması’nı şöyle yorumlar: “Hudeybiye barışı İslâm çağının en büyük zaferidir. Barıştan önce iki kesim (Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler) karşı karşıya geldiği zaman sadece savaşırlardı. Barış tesis edilerek savaşa son verildikten, bütün insanlar emniyet içinde yaşamaya başladıktan ve birbirleriyle konuşmaya başladıktan sonra İslâm’dan bir şeyler idrak eden herkes İslâm’ı benimsedi. Barışın sürdüğü iki yıl içinde bundan önce Müslüman olanlar kadar, hatta daha fazla kişi Müslüman oldu”.[210]
Hudeybiye Antlaşması’nın önemli bir neticesi de Mekkeli müşrikler, Yahudiler, Gatafan ve Fezâre gibi bedevî kabilelerin Müslümanlara karşı kurdukları ittifakı bozmasıdır. Bu ittifak, Hendek Savaşı’nda Müslümanları yok edebilecek kapasiteye ulaşan tehlikeli bir hal almıştı.
Hudeybiye Antlaşması bazı âyetlerin nüzulüne de sebep oluşturmuştur:
1- el-Bakara Sûresi’nin 196. âyeti.
2- Süheyl b. Amr el-Kureşî el-Âmirî’nin antlaşma metnini giriş ifadesi olarak “Bismilahirrahmânirrahîm” ibaresi yerine “Bismikallahumme” ibaresinin yazılmasını ısrarla istemesi ve yazdırması üzerine el-İsrâ Sûresi’nin 110. âyeti nâzil olmuştur.
3- Hudeybiye’den dönülürken Mekke ile Medine arasında el-Fetih Sûresi’nin
nâzil olduğu ve el-Fetih Sûresi’nin 19. âyeti ile 18 ve 27. âyetteki “yakın bir fetih” ibaresiyle, Yüce Allah’ın Hz. Peygamber’e Hayber’in fethini müyesser kılacağını haber verdiği belirtilir.[211]
Ashâbtan Berâ b. Âzib (r.a.) ve Enes b. Mâlik (r.a.), el-Feth Sûresi’nin ilk âyetindeki “apaçık bir fetih” ifadesiyle Mekke fethinin değil doğrudan Bey’atürrıdvân’ın kastedildiğini ifade etmiştir.[212]
4- Hudeybiye Antlaşması’nda yer alan bir madde gereği müşrikler, Müslüman da olsa Resûlullah’a sığınan bir kimseyi kendilerine iade etmesini istemişlerdi. İşte bu maddedeki umumiyet, Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra inen âyetle kadınlar istisna edilerek sınırlandırılmış ve Müslüman kadınların müşrik erkeklerle, Müslüman erkeklerin de müşrik kadınlarla evlenmesi haram kılınıp hükme bağlanmıştır.[213] Âyet meâlen şöyledir:
“Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları, imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarf ettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi isteyin. Onlar da sarf ettiklerini istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir,
hikmet sahibidir.”[214]

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 78974

ulkucudunya@ulkucudunya.com