Ankara ABD'nin teröristlere maske yardımını “teyit” edemedi mi
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Türkiye'nin ABD'ye iki uçak dolusu tıbbi malzeme gönderdiği günlerde, ABD'nin de Suriye'deki teröristlere yardım yaptığı ortaya çıktı.
Bu rezalet hakkında sadece AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş konuştu. Kurtulmuş, “ABD’nin terör örgütü YPG’ye maske gönderdiğine dair bir bilgi var, ama teyit edilmiş bir şey değil” dedikten sonra şöyle devam etti:
“Ama şunu söyleyeyim; herkes kendi tıynetinde olanı ortaya koyar. Bu temel bir kuraldır; insanlar tıynetlerini asla değiştiremezler. Bizim tıynetimizde merhamet vardır, vefa vardır, yardımlaşma vardır. Biz insanlık olarak yardım ettik. Eğer ABD hükümeti de bir şekilde terör gruplarına yardım yapıyorsa, onlar da tıynetinde olanları yapıyorlar.”
ABD, özellikle Trump döneminde bu terör örgütüne 33 bin TIR silah gönderdi, bunlar belgelendi yani “teyit edildi” de ne oldu? Buna rağmen Kurtulmuş'un, “Bilgi var, ama teyit edilmiş değil” cümlesine çok takıldım.
Nasıl yani? “Cihan devleti”miz, koca Dışişleri'miz, MSB'miz, istihbarat birimlerimiz bu iddianın doğru veya yanlış olduğunu öğrenemiyor mu?
BİR SEFER 1.2 MİLYON DOLARLIK MALZEME
O halde buyurun size iki “teyit”!
İlk açıklamanın tarihi 4 Nisan. Kelimesi kelimesine şöyle:
“Birleşik Müşterek Görev Gücü-Doğal Kararlılık Operasyonu, COVID-19'u önleme çabaları ve kuzeydoğu Suriye'de Al-Hasakah (Haseke) ve Al-Shaddadi (Shaddadi)'deki tutukluluk operasyonları için 27 Mart 2020'de yaklaşık 1.2 milyon dolar değerinde malzeme sağladı. Tıbbi malzeme Hasakah ve Shaddadi'de bulunan hastanelerdeki görevlilerin yanı sıra tutukevlerinden sorumlu olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve asayiş muhafızlarını da korumaya yardımcı olacak. COVID-19 tıbbi malzemelerde küresel bir kıtlık yarattı. Bu yatırım ayrıca SDG'ye, virüsün riskli nüfusta daha fazla yayılmasını önlemesi için araçlar sağlamayı da amaçlıyor. IŞİD karşıtı Uluslararası Askeri Koalisyon'un Sivil İşler Direktör Yardımcısı Albay Brian Henderson, 'Partner güçlerimiz bölgede istikrarı geliştirirken, Koalisyon onların çabalarını desteklemeyi sürdürecek' dedi ve ekledi: 'Bu kalıcı ortaklık, salgın kapsamını aşmaktadır ve SDG'nin kuzeydoğu Suriye'de güvenliği ve istikrarı sağlamak görevi için kritik önem arz etmektedir.”
Açıklamada geçen SDG ne? Erdoğan'ın son 6 aydaki sözleriyle anlatalım. Barış Pınarı Harekâtı'nın yapıldığı, ancak önce ABD sonra Rusya'nın girişimiyle “ara verildiği” Ekim'de şunları söyledi:
- Müttefiklerimize sorumuz gayet açıktır, siz SDG adıyla gözlerden kaçırmaya çalıştığınız PKK/YPG'yi terör örgütü olarak tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? Bunu açıklayın.
- Bizim tek derdimiz var o da şudur; ama Rusya ama rejimin, terör örgütü YPG/PYD'yi buradan çıkarmalarıdır. Bize bu sözü önce Sayın Trump verdi. '90 günde biz burayı terör örgütünden boşaltacağız' dediler bize. 1.5 sene oldu, boşalttılar mı? Hayır... SDG dediğimiz, terör örgütünün farklı bir ismidir. YPG/PYD'yi bir şemsiye altına almışlar, o şemsiye de SDG.
Aralık'ta şöyle konuştu:
“Yatıyorlar, kalkıyorlar PYD. YPG diyemiyor, bunu söylüyor. En sonunda bunu da kamufle etmek için ne yaptılar? SDG dediler, yani Suriye Demokratik Güçleri. Adını da böyle demokratik güçleri olarak kamufle ettiler. Bugüne kadar neredeydi SDG? Var mıydı SDG diye bir şey? Yok. Ama son zamanlarda bir kamuflaj SDG, bunu uydurdular. Bütün işleri maalesef alavere dalavere yaptıkları iş bu. Biz de tabi bunlar karşısında diyoruz ki, bakın PKK’nın bunlar yan kuruluşlarıdır. Belge mi? Buyurun size belge, hepsini gösteriyoruz. Çünkü bu YPG, PYD bunlar PKK’nın yan kuruluşlarıdır. Abdi Şahin denilen kişi adeta bölücü başının, biliyorsunuz. Yani manevi oğlu diyebilirsin, beslemesi diyebilirsin; ne dersen de, böyle bir konumda. Ee bununla Amerika’nın en üst kademesi görüşme yapıyor, aynı şekilde Rusya görüşme yapıyor. Şimdi böyle olduğu zaman bir netice alınamaz ki!.. Kaldı ki, bu biri de kırmızı bültenle aranıyor. Böyle olduğuna göre biz eğer ortaksak, bir dayanışma içinde olacaksak, NATO’da berabersek, terörizme karşı bir mücadele vereceksek; ki, bu NATO toplantısında bunların hepsini konuştum. O zaman siz nasıl oluyor da bu tür terörist başlarıyla bir terör sevici konumuna düşüyorsunuz? Bunları bir düzeltmemiz lâzım. İnanın hiç umurlarında değil.”
Son olarak, ülkemizde koronavirüsten ilk can kaybının duyurulduğu 11 Mart'ta da, “Suriye'nin üçte biri bölücü terör örgütünün kontrolü altındayken, çözüme ulaşılabilmesi mümkün değil. PKK'ya, YPG veya SDG etiketi yapıştırtmakla gerçekler ortadan kalkmıyor, hakikatlerin üzeri örtülmüyor” dedi.
İşte SDG bu.
Açıklamaya dönelim; “Tutukluluk operasyonları”, “tutukevi” dedikleri, IŞİD'lilerin tutuldukları yerler. Buralardan da SDG sorumlu.
Peki SDG'lilere neler gönderilmiş? Lateks koruyucu eldivenler ve maskeler... Cerrahi araç gereçler... Defibrilatörler ve oksimetreler...
Bir de tutukevlerindeki “gardiyan güçleri” için maskeler, kalkanlar ve coplar içeren koruyucu ekipmanlar...
Sözkonusu açıklamada şu ifadeler ile Koalisyonun askeri sözcüsü Albay Myles B. Caggins'in şu sözleri de yer aldı:
“SDG kuzeydoğu Suriye'de, neredeyse 10 bin ele geçirilen DAEŞ savaşçısını tutan çok sayıda tutukevinin gündelik operasyonlarından tamamen sorumlu. Koalisyon, DAEŞ'in bölgede olası bir yeniden ortaya çıkışını önlemek amaçlı kritik görevde emniyet partnerlerine destek olarak eğitim ve ekipman sağlamaktadır. Koalisyon askeri sözcüsü Albay Myles B. Caggins, '2015 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nın 1209. kısmında, IŞİD Karşıtı Eğit ve Donat Fonu (CTEF) IŞİD karşıtı operasyonlarını yürütmeleri için SDG'ye finansal destek sağlamaktadır. COVID-19 bağlamında, CTEF ayrıca fonların, Suriye'deki partnerlerimiz ve onların elindeki IŞİD tutukluları için kişisel koruyucu ekipman edinmek amacıyla kullanılmasına da müsaade ediyor. Her satın alma, uygun talep ve teftiş sürecinden geçmek zorundadır' dedi.”
Açıklamanın sonunda ise, “Bu yıl ABD Savunma Bakanlığı SDG'yi, özellikle IŞİD-karşıtı görevde desteklemek için 200 milyon dolar ayırdı. 27 Mart'ta ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Suriye'deki COVID-19 için 16.8 milyon dolarlık bir acil sağlık ve insani yardımı duyurdu” bilgisi verildi.
KAMYONLARCA MALZEME VE TIBBİ EĞİTİM
İkinci açıklamaya geçelim. Tarihi 27 Nisan. Bunda da özetle şunlar anlatıldı:
“Büyüyen COVID-19 tehdidi karşısında Koalisyon güçleri, 13 Nisan 2020 haftasında kuzeydoğu Suriye mevkiindeki tutuklama tesislerine tıbbi malzeme ve hijyen ürünleri teslim etti. Malzemeler, 10 bin DAEŞ tutuklusundan ve halkı korumaktan sorumlu olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) güvenliğini destekliyor. Malzemeler arasında su ve sabunu olan el yıkama istasyonları, dezenfektan mendiller, kumaş yüz maskeleri ve muayene eldivenleri vardı... Malzemelere ek olarak SDG muhafızları, kendilerini etkin biçimde korumak ve virüsün kuzeydoğu Suriye'deki tutukevlerinde yayılması riskini azaltmak amacıyla hıfzısıhha, enfeksiyon önleme tedbirleri ve koruyucu ekipman kullanımı alanlarında ilave eğitimler alacaklar... Özel Operasyonlar Müşterek Görev Gücü-Doğal Kararlılık Operasyonu'nun Sivil İşler Direktörü Yarbay Jennifer Smith: 'Partnerlerimize malzeme ve ekipman teslim ettiğimizde, onların güvenliği sağlama ve nüfusu güvenli ve emniyette tutma kabiliyetleri güçleniyor. Kuzeydoğu Suriye'deki partnerlerimiz, ailelerinin ve komşularının iyiliğini/çıkarlarını düşünüyor. Koalisyonun koronavirüs yardımı desteği, onların salgın döneminde bölgede istikrarı sağlamasına yardım edecek. COVID-19 ve etkilerine rağmen mücadele bitmiş değil. Partnerlerimize ve DAEŞ'in yenilgisinin sürekliliğini sağlamaya bağlılığımızı sürdürüyoruz' dedi.”
ADRES: CENTCOM
Bu açıklamaların adresi mi?
ABD'nin Avrupa'daki iki komutanlığından birisi olan Merkez Kuvvetler Komutanlığı, yani CENTCOM.
CENTCOM'u nereden biliyoruz?
Bir önceki komutanı General Joseph Votel'in Mayıs 2016'da Kobani'de PKK'lılarla toplantı yapıp, “Akdeniz'e açılan bir devlet” sözü vermesinden...
Şimdiki Komutan McKenzie'nin Suriye'ye gidip, İmralı'daki teröristbaşının “manevi oğlum”, Trump'ın “general” dediği ve mektubunu Erdoğan'a gönderdiği SDG'nin başı Mazlum Kobani'yle görüşmesinden... Hem de Trump'un Suriye Özel Temilcisi James Jeffrey'nin, Türkiye ve ABD'nin Şanlıurfa'da Ortak Harekât Merkezi kurmak için görüşmeler yapmak üzere Ankara'ya geldiği gün...
McKenzie-Mazlum Kobani buluşmasına Ankara'nın tepkisi ne mi olmuştu?
Milli Savunma Bakanlığı, “ABD’li bazı sivil, asker üst düzey yetkililerin, PKK/YPG terör örgütü elebaşları ile Suriye’de yaptıkları görüşmelerden rahatsızlık duyulduğu ifade edilmiştir” açıklamasını yaptı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, “CENTCOM’un gidip de o PKK’lılarla görüşmesinin, zaten ABD’nin bu konuda samimi davranmadığının bir göstergesi olduğunu” söyledi.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, olaya “tıynet” boyutuyla baktı ya, aynen öyle. “Stratejik müttefikimiz” bir kez daha “tıynetini” gösterdi.
Peki Ankara'nın şimdiki tepkisi?
Kurtulmuş, “Maskeyi bırakın. Umarız oradaki terör gruplarını destek vermeyi sürdürmezler. İnsanlığımızı gösteriyoruz, böyle bir şey varsa bundan rahatsız olduğumuzu ifade ediyoruz” dedi, iyi mi?
Trump, Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilân edince, İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi'nin aldığı kararı hatırlıyor musunuz?
CENTCOM'u terör örgütleri listesine aldı!
Ez cümle; gözümüzün önünde terör örgütüne yapılan yardımlar “teyit” edil(e)miyor! İş, “umarız”larla geçiştiriliyor!
Bu gidişle adamlar, başka ne “tıynetsizlikler” yapmaz ki?
Tam bir “maskeli balo” manzarası, değil mi?
Silivri'deki Barış'lara, Hülya Kılınç'a ve Murat Ağırel'e kucak dolusu sevgiler.