“Darbe” tehlikesi varsa o HTS kayıtlarını açıklamanın tam zamanı değil mi
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Dünkü yazımızda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun bazı sözlerinden Erdoğan başta olmak üzere tüm AKP'lilerin ve iktidar medyasının neden “darbe çağrısı yapılıyor” sonucunu çıkardıklarını sorduk.
Sorduk; çünkü daha 2.5 ay önce benzer tartışmalar yaşandığında bizzat Erdoğan, “sanki bir darbe tehlikesi varmış, bir darbe hazırlığı varmış gibi gündemlerin, Türkiye'yi ana hedeflerinden saptırmaya, Türkiye'nin enerjisini başka alanlara akıtmaya ve toplumun dikkatini dağıtmaya dönük bir yaklaşım olduğunu” söylemişti.
Erdoğan'ın bu değerlendirmesini açıklayan AKP Sözcüsü Ömer Çelik de, “Böyle bir gündem yoktur. Darbe tartışması Türkiye için lüzumsuz bir gündemdir. Bu söylentiler, TSK'ya atılmış çok büyük bir iftiradır” ifadelerini kullanmıştı.
İşte bunları hatırlattıktan sonra iki ihtimale dikkat çektik.
Birincisi, “Evet, 2.5 ayda çok şey oldu. Koronvirüs belası var... Ekonomik kriz had safhada, kaynak aranıyor... ABD tehditleri yüzünden S-400'lerin faaliyete geçmesi 'erteleniyor'... Suriye ve Libya'da sıkıntılar artıyor... Amaç; bunlar yüzünden 'lüzumsuz' bir gündemle, 'devletin gözünü ve aklını kapatmak', milletin dikkatini dağıtmak mıdır?” diye sorduk.
İkincisi, “Değilse, Milli Savunma Bakanı Akar başkanlığında, TSK komuta heyeti daha 15 gün önce 23 Nisan'da üniformasız, kravatsız görüntüleriyle, kimilerine göre, 'sivil iradenin emrindeyiz' mesajı verdiği halde iktidarın ciddi bir endişesi var demektir” tespitini yaptık.
Ve ikinci ihtimal sözkonusu ise bunun sebeplerinin ne olabileceğini anlatacağımızı belirttik.
TSK'NIN HÂLİ BU
Ancak bundan önce aktarmamız gereken önemli bir olay var.
Darbe tartışmaları başladığında AKP eski Milletvekili ve Star Yazarı Mehmet Metiner de, “Devletin kritik noktalarına yerleştirilmiş Gül'cü unsurlara dikkat! Özellikle MSB koridorlarındakilere” şeklinde bir tweet attı.
Metiner'in bu mesajı, Abdullah Gül'e yakınlığı bilindiğinden, “Hulusi Akar'ı kastediyor” diye yorumlandı. Metiner ikinci bir açıklama yapıp, kastettiği ismin Akar olmadığını bildirdi.
Dün bambaşka bir gelişme oldu. Bunu da “Hulusi Akar'a dair zorunlu açıklama” başlığıyla yine Metiner duyurdu. Metiner'in anlattığına göre, Akar o mesajdan rahatsız olmuş. MSB Basın Danışmanı, kastının Akar olmadığına ilişkin bir açıklama yapmasını rica etmiş, kendisi de “Hükümetin bir bakanının şahsı üzerinden malûm odakların fitnesini önlemek için” o açıklamayı yapmış.
Dahası var; basın danışmanı Akar'a, “Efendim Mehmet Metiner beni aradı. O tweet'i Cihat Yaycı Paşa’nın ricası üzerine attığını söyledi” bilgisini vermiş.
Asla böyle bir ifadesi olmadığını belirten Metiner, o zorunlu açıklamayı da işte bu yüzden yapmış.
Neyse, açıklama sonrasında Akar, Metiner'i aramış ve mesele hallolmuş!..
Olayın önemi şu:
Cihat Yaycı Paşa kim? Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı. Bir Tümamiral.
Hulusi Akar ise hem eski Genelkurmay Başkanı, hem tam yetkili ve etkili Milli Savunma Bakanı.
Ama aralarında ciddi bir çekişme var ve bu da herkesin bildiği bir sır!..
İkili arasındaki sıkıntı nasıl bir boyuta geldiyse, bir eski milletvekilinin attığı tweete bile konu olmuş.
TSK bu haldeyken, darbe tartışmaları yapılıyor; tezata bakar mısınız?..
HTS KAYITLARININ ZAMANLAMASI
AKP'li Mehmet Metiner'in o açıklamasında, “Geçmişte isim ve deliller verildiği halde FETÖ’cüler konusunda gerekli işlemlerin yapılmamış olması, her seferinde 'Yok öyle bir şey!' denilerek iddiaları örtbas yoluna gidilmiş olması 15 Temmuz’a yol açmıştır. Sayın Akar bunu en iyi bilenlerden biridir. Darbe gecesi en yakınındakilerden ve en çok güvendiği ekibinden gördüğü ihaneti unutmuş olamaz” dediğini de kaydedip, konumuza geçelim.
Tüm resmi açıklamalardan biliyoruz ki; 15 Temmuz'dan sonra TSK'da çok büyük temizlik yapıldı... Emir-komuta sistemi yeniden düzenlendi... Erdoğan daha önce, “Dere geçerken at değiştirilmez” dediği halde, Akar'ı TSK'ya tam hâkim bir şekilde Milli Savunma Bakanlığı'na getirdi...
Durum bu iken, iktidarın hâlâ “darbe” şüphesi veya endişesi varsa, bunun sebeplerinin sorgulanması gerekmez mi? Acaba neler yapılmadı veya eksik bırakıldı?
Örneğin; Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ın TBMM'de kurulan 15 Temmuz'u Araştırma Komisyonu'nda dinlenmesine neden izin verilmedi?.. Tüm eksikliklerine rağmen Komisyonun raporu neden yayınlanmadı?..
Bir başka konu; çakma Ergenekon kumpasında bile sözde bir Bakanlar Kurulu listesi oluşturulmuştu. 15 Temmuz'dan sonra Erdoğan'ın ifadesiyle “inlerine girildi”, ama ilgili ilgisiz yerlere müsteşar atayan darbecilerin bir Bakanlar Kurulu listesi yapıp yapmadığı ortaya çıkarılamadı...
Şubat sonuydu; CHP Genel Başkanı Kemal Kılçdaroğlu, “FETÖ”nün siyasi ayağıyla ilgili şöyle bir açıklama yaptı:
“O gece nerede olduğum belli. Benim sorularımdan niçin kaçıyor? 15 Temmuz gecesi siyasi parti liderleri, Meclis Başkanı, Başbakan, bakanlar, üst düzey yöneticiler, belediye başkanları neredeydi ve kimlerle görüştüler? Neden hain darbe girişimi gecesinin HTS kayıtları açıklanmıyor? HTS kayıtları Erdoğan’ın da MİT’in de elinde... Açıklasınlar.”
Erdoğan'ın cevabı şu oldu:
“Bu konularla alâkalı HTS kayıtlarının zamanlamaları çok önemli. Konseyin şu anda içinde olup, dedikoduları yapılanlarla alâkalı zannediyorum bu kayıtlar ortaya döküldüğünde, Türkiye’de çok daha farklı bir hava eser ve esecektir. Bunun için bizim de biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Bu adımlar da atılacaktır. Böyle şu anda bazı şeyler açıklanmıyor diye her taraf süt limandır zannedilmesin. Açıklandığı anda zaten artık kel görünecektir.”
“HTS kayıtları” denmişken, bir ekleme de biz yapalım.
15 Temmuz döneminde Özel Kuvvetler Komutanı olan ve şehit astsubay Ömer Halisdemir'e, Semih Terzi'yi vurması emrini vererek, darbenin seyrini değiştirdiği anlatılan Zekai Aksakallı'yı hatırlarsınız.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde özel bir celsede verdiği ifadesinde, Hulusi Akar'ı “gerekli tedbirleri almamakla” suçlamıştı.
Sonrasında Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı'na atanan Aksakallı, Kasım 2017'de verdiği bir başka ifadesinde şunları söylemişti:
“Lütfen Semih Terzi'nin telefon kayıtları incelensin. Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı'nda da bulunan cep telefonu mesajlaşma çıktısını ekte sunuyorum, darbenin çözümüne çok katkı sağlayacaktır. Darbeyi karartmaya yönelik kasıtlı olarak yapılan manipülasyonların ve karalama kampanyalarının önüne geçilebilecektir. Bu konuda geç kalındığını düşünüyorum. Hatta o gün ben dâhil komuta kademesindeki herkesin telefon kayıtları ve görüşmeleri pek çok şeyin açıklığa kavuşmasında katkı sağlayacaktır.”
Peki bugüne kadar tüm komuta kademesinin telefon kayıtları incelendi mi?.. Hayır.
Bir başka not.
Ekim 2017'de, darbeciler tarafından derdest edildiği belirtilen dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın Akıncı Üssü'ndeki bazı görüntüleri ortaya çıktığında, Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi, “Abidin Paşa’nın görüntülerini aktarırken; kelepçelenmedi, gözü kapatılıp başına bandana geçirilmedi diye darbecilerle işbirliği yaptı gibi bir imada bulunmak istemiyorum. Sadece başka görüntüler olduğunu paylaşmak istedim. 15 Temmuz’un aydınlatılabilmesi için, Genelkurmay Karargâhı’ndaki ilişkiler ile 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü’nde yaşananların ortaya çıkarılması gerekiyor” diye yazmıştı.
Bunun üzerine Selvi'ye konuşan Abidin Ünal da kendisiyle ilgili görüntüleri izah ettikten sonra şuna dikkat çekmişti:
“İlginç olanı, sadece benim olduğum koridorda kamera vardı. Ama nedense Akıncı Üs Komutanı’nın odasının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanı’nın tutulduğu yer ile darbecilerin olduğu yerde kamera yok. Darbecilerle müzakere orada yapılmış... Darbecilerle orada müzakereler yürüttüler. O görüntülerin ortaya çıkması lâzım.”
Ez cümle; şayet iktidarın bir “darbe” endişesi varsa, en azından Erdoğan'ın, “açıklandığı zaman zaten artık kel görünecektir” dediği HTS kayıtlarının açıklanmasının tam zamanı değil midir?
Silivri'deki Barış'lara, Hülya Kılınç'a ve Murat Ağırel'e kucak dolusu sevgiler.