Doğa kumar oynamıyor!
Özcan YENİÇERİ 01 Ocak 1970
İnsanlığın geldiği bu aşamada, kadın gibi erkek, erkek gibi kadın, robot gibi insan, insan gibi robot, doğal gibi yapay yapay gibi doğal zekâ arasındaki sınırlar kalkmış durumdadır.
Kendi kendinden uzaklaşmak yalnız organizmalar için değil mekanizmalar için de gerçektir.
Ne organik ne mekanik, ne özne ne nesne, ne dinli ne dinsiz, ne o ne bu tam aksine hem o hem bu, azıcık ondan azıcık bundan olan melez düşünceler ya da organizmalar her yanı sarmış durumdadır.
Cinsler, yapılar, organizmalar arasındaki farklılıklar giderek azalıyor.
Yüzde yüzlük, saflık ve homojenlik kaybederken hem organik hem mekanik olanlar ile melezlik her yanda büyük bir kabul görüyor.
Şöyle diyor Marks; "tüm ahlak ve doğa, yaş ve cinsiyet, gece ve gündüz sınırları yok edildi."
Yalnız ahlak, doğa, yaş ve cinsiyet değil kavramlar da içeriğini ve sınırlarını kaybetti.
Söylem ile eylem, teori ile pratik, hayal ile gerçek arasındaki sınırlar da ortadan kalktı.
Bu yüzden olacak Toffler, Tanrı tanımaz papazlardan, muhafazakâr anarşistlerden, yaşlılık hastalığından ölen çocuklardan söz ediyor
İnsan doğanın istismarından hayvanın yaşam alanına, bitkinin dokusundan insanoğlunun DNA'larına kadar her alana müdahale ederek sınırları fena halde aşmış bulunmaktadır.
Doğaldır ki ozon tabakasını yırtan insanoğlunun cilt kanserlerinden şikâyet etmeye hakkı yoktur. Kapitalist hırs için onca kimyasal gazı atmosfere boca edenler de küresel ısınmadan kaçamamaktadır.
21. Yüzyıl insanı, haddini fena halde aşmanın bedelini kimi zaman küresel ısınma, kimi zaman küresel kirlenme, ya da Covid 19 gibi küresel salgın hastalıklarla ödüyor.
Bilindiği gibi su sınırını aşınca sel, rüzgâr hızını artırınca kasırga, ateş çeperini geçince yangın meydana geliyor.
İnsanın kapitalist hırsının bir hesabı varsa, yüce Yaratıcının da başka bir hesabı vardır.
İşin özü şudur: Bütün yaşananlar sınırları aşmanın ya da eşyanın tabiatına aykırı davranmanın bedelidir.
Fıtratın şakası yok!
Doğa kumar oynamıyor!
"Katı olan her şey buharlaşıyor"
Aslında olan bitenler biraz da türler, değerler ve inançlar arasındaki sınırların onarılmaz biçimde yıkılmış olmasıyla ilişkilidir. Herşey birbirinin içine girmiş bulunmaktadır.
Günümüzde erkek ile kadını, yerel ile evrenseli, organik ile mekaniki, kutsal ile dünyevi olanı, insan ile hayvanı ya da robotu birbirinden ayıran sınırlar ortadan kalkmıştır. Ortaya insan değil insanımsı yapılar çıkmıştır.
Yalnız yapılarda değil zihinlerde de büyük bir kaos yaşanmaktadır. Doğru ile yanlış, haram ile helal, adalet ile zulüm arasındaki çizgi kaybolmuştur. Bu manada anlam ile anlamsızlık da anlamını kaybetmiştir.
Dikkat edilirse giderek artan boyutta inanca, cinsiyete ve var oluşa yönelik eleştiri de artıyor.
Dahası kaynaktan çıkan doğal suya neyin karıştığı, insanoğlunu ne yiyip içtiği de kimsenin umurunda değildir.
Her şeye aç, her muameleye muhtaç, yarı evcil yarı köle olan müsait bir insan tipi revaçtadır. Bu durum geleneksel ve toplumsal kuralların bireyler üzerindeki etkisini sıfırlamış, kültüre ve ahlaka rehberlik eden geleneksel normların önemini yitirmesine neden olmuştur.
Birey ile diğer birey arasındaki sosyal bağlar da giderek zayıflamıştır.
Artık kesin inançlar, katı kuramlar, kara sevdalar ve sert gelenekler esnektir. Hiçbir şeye karşı insanlık sigortalı değildir. Hiçbir anormallik insanları şaşırtmıyor! Çünkü anormallik normalleşmiştir.
Her şeyin mümkün olduğu bir çağa girilmiştir.
Marks'ın dediği gibi 'katı olan her şey buharlaşıp havaya karışmış, kutsal olan her şey dünyevileşmiştir'.
Kovid 19 insanlık yönünden Azrail'in ayak sesleridir!