« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 May

2020

ŞABAN KUZGUN 1950 – 14.05.2000

01 Ocak 1970

1950 yılında; Çarşamba’nın Akçatarlar köyünün, alçak yazı mahallesinde Dünya’ya geldi. Kafkas kökenli bir aileye mensuptur. Babası, çevrede beyefendiliği ile tanınan mütevazı bir insan olan Mecit Amcadır. Annesi ise Hafize Hanımdır.
Sevgili okurlar; merhum Şaban Hoca, çocukluktan ölünceye kadar yakın dostum idi. Ailesinden sonra en iyi tanıyanlardan biriyim. Bu yazımı Hoca’nın Çarşamba tarihine kaydı düşsün diye yazıyorum…
İlkokulu Kızılot köyünde birlikte okuduk. 1950’li yıllarda beş altı köyün çocukları Kızılot ilkokulunda okurduk. Şaban, dinamik, atılgan ele avuca sığmayan bir çocuktu. İlkokulu bitirmeden 5. sınıftan ayrıldı gitti. Kuran kursuna gittiği söyleniyordu.(1959)
Önce Çarşamba kuran kursunda okudu. Daha sonra İstanbul’a Medrese tahsiline gitti. İleri derecede zeki bir çocuktu. Dört yıl boyunca gece gündüz kuran ilmi ile haşir neşir oldu.
Kelam ve fıkıh dersleri aldı.
Belagat ve Hitabet dersleri okudu.
Tekâmül’ü tamamladı.
Yirmi yaşından sonra hafız oldu. Bafra’da üç yıl kuran kurslarında öğretmenlik yaptı.

BURSA’DA GEÇEN YILLAR.
Bursa’ya kuran kurslarına hoca tayin edildi. Bursa’da Yıldırım Camiinde imamlık ve kuran kurslarında on yıl hocalık yaptı. Bursa ULU CAMİİNDE vaaz verdi. 1963. 1971. o yıllarda Çarşamba’ya geldiğinde olay olurdu. Genç Şaban Hoca’nın vaaz verdiği camii dolar taşardı. Ateşli bir hatipti, kürsüde konuştuğu zaman cemaat onu can kulağı ile dinlerdi. Daha sonraki yıllarda ilmini geliştirdikçe belagat yeteneğimi arttırdıkça çok güçlü bir hatib oldu.

ÖRNEK ALINACAK BİR HAYAT.
Şaban hoca için bursa yılları; geleceği planlayıp amaçları için mücadele yılları oldu. Önce beşinci sınıftan ayrıldığı ilkokulu dışarıdan bitirdi. Daha sonra ortaokulu da dışarıdan okuyarak tamamladı. Kısa bir zamanda da lise diplomasını da aldı.

ANKARA, ANKARA.
Önce Ankara’nın Mamak ilçesinin bir camisinde imam olarak tayinini yaptırdı. İlahiyat fakültesinin sınavlarına girdi ve kazandı(1973). Aynı yıl içinde evlendi ve Ankara’ya yerleşti. Şaban Hoca Allah’ın yardımı ile yolunu çizmişti. Bir yandan imamlık yapıyor öbür yandan ilahiyat fakültesini bitirmek için çalışıyordu. Kısa zamanda Ankara’ya intibak etti. Düşünce akımlarını tanımağa başladı.
Genç yaşında, ileri yaşlarda alınacak olan bilgi seviyesini çoktan geçmişti. Şimdide ilahiyatta okuyarak kariyerini tamamlama yolunda yeni ufuklara doğru ilerliyordu.
İçinde yaşadığı, cemaat ve tarikat kültürlerini gayet yakından tanımıştı. Ankara’da ise İslamcı ve milliyetçi çevrelerle içi içe olmuştu. Bir yandan ilim tahsil ediyor öbür yandan ise sosyal hayatı tanımaya çalışıyordu.
Tahsil ettiği ilmi, tanıdığı hayatı, fikir akımlarını kendi süzgecinden geçirerek kendine özgü bir ŞABAN KUZGUN ekolü oluşturuyordu…
Klasik İslamcılarda nereden geldiği belli olmayan Milliyetçilik, devlet, vatan ve milli değerlere lakayıt olma durumları vardı. Hâlbuki Şaban Hoca iyi bir vatansever çok iyi bir milliyetçi idi. Türk milletine olan sevdası çok derinlere dayanıyordu.
Yetmişli (1970-1977) yıllarda Hoca’nın köyü olan Akça tarla’da öğretmenlik yapıyordu. Senede birkaç defa baba evine gelirdi. Her gelmesinde bana haber salar yada okuluma kendi gelirdi. Amcaoğulları, kardeşler ile birlikte sabahlara kadar sohbet ederdik. Rahmetli ile yaptığımız o sohbetlerden ne kadar feyz aldığımı sonraları daha iyi öğrendim.
İlahiyatı bitirdikten sonra, Ankara Beş Evler lisesine öğretmen olarak atandı. Diğer taraftan derneklerdeki sosyal çalışmalara devam ediyordu. Ben ise öğretmen derneklerinde delege oluyor ve Ankara’ya gidiyordum. Hoca’nın milliyetçiler arasında ne kadar saygın bir yeri olduğunu görüyordum. Beni evinde misafir ediyordu.

PROF. DR. HİKMET TANYU’YA ASİSTAN OLUYOR.
Türk Düşünce tarihinde yeri olan, dinler tarihi profesörü Hikmet TANYU’YA asistan oluyor. Hikmet TANYU ünlü bir milliyetçidir. Şaban Kuzgun 12 Eylül’ün o kara günlerinde kendini tamamen ilme veriyor. Birkaç sene için doktorasını veriyor ve Dinler tarihi doktoru oluyor.
Avrupa, Türk federasyonunda konferanslar vermek için sık, sık Avrupa’ya gidiyordu. 1993 yılından sonra Orta Asya Türk Devletlerine de konferans vermeye gitti.

KAYSERİ.
Doçent Olduktan Sonra Kayseri İlahiyat Fakültesinde yıllarca ders verdi. Kitap yazma ve araştırma yapma bakımından en verimli yıllarım Kayseri’deki yıllarım oldu diyordu. Fırsat buldukça camilerde vaaz veriyor, davet edildiği konferanslara katılıyordu
1993 yılında Prof. oluyor. Kısa zaman sonra da Elazığ Fırat Üniversitesinde İlahiyat Fakültesinin kurucu dekanı oluyor. İki yıl boyunca o görevi sürdürüyor.
Kuveyt Üniversitesi Misafir profesör olarak ders verdi.
İbraniceyi çok iyi bildiği için, İsrail Cumhurbaşkanı ile görüşmek için giden bir heyete başkanlık yaptı.
Kitap yazmak için birçok Arap ülkesinde araştırmalar yaptı.
Milliyetçi Dünya görüşüne sahip olduğunu açıkça söylerdi. Karşısındaki insanı öylesine ikna ederdi ki, muhatabının söyleyecek hiçbir sözü kalmazdı.
Çok ateşli bir hitabeti vardı. Mikrofona geçtiği zaman herkes pür dikkat onu dinlerdi. Yıllarca camilerde vaaz vermesinin ikna kabiliyetinin gelişmesinde çok büyük rolü vardır.
Benim Türk milletine olan sevgim, vatana olan bağlılığıma Bayrak aşkım sizden biraz fazla derdi. Çünkü benim dedelerim ne şartlar altında vatanları olan Kafkasya’yı terk ettiklerini iyi bilirim diye espri yapardı.
İki defa siyasete girme girişimi oldu. Birincisi 1991 seçimlerinde idi başarısızlıkla neticelendi. İkincisi 2001 seçimlerinde oldu, o da pek iç açıcı noktalanmadı. Siyasette şansı yaver gitmedi. Siyasetteki ayak oyunlarını bize gülerek anlatırdı.
En çok Reformist ilahiyatçılara kızardı. Açık oturumlarda benden kaçıyorlar derdi. Bir ara Diyanet İşleri Başkanlığı için adı geçmeye başladı. O da siyasi oyunlara kurban gitti. İki öğretmen kızı birde Avukat oğlu vardır.
ESERLERİ
• Dört İncil; Farklılıkları ve Çelişkileri
• Hazreti İbrahim ve Haniflik
• Yahudileşmiş Hazer Türkleri
Arapça, Farsça, İbranice ve İngilizce biliyordu. Ana dili olan Çerkezceyi çok iyi konuşurdu.

ÖLÜMÜ
Son zamanlarda konferanstan, konferansa koşardı. Çağrılan yere mutlaka giderdi. İşte öyle bir konferanstan dönerken Urfa ile Kayseri arasında geçirdiği trafik kazasında hakkın rahmetine kavuştu. Mayıs 2003.
Cenazesi; kendi köyü olan Akça tarla köyünün Alçak yazı mahallesinde toprağa verildi. Cenazesi yurdun her yerinden gelen öğrencileri ve arkadaşları ile birlikte mahşeri bir kalabalıkla uğurlandı. Vefat ettiğinde tam 53 yaşında idi. Daha çok eserler vereceği yaşta idi fakat Cenabı mevlam öyle emreyledi. Aziz Dostum Şaban KUZGUN’A gani, gani rahmet dilerim. Mekânı cennet olsun.
NOT:
1- Milli Eğitim Müdürlüğüne: Ne dersiniz; Şaban KUZGUN adı, bir okula Darbeci Kenan Evren adından daha iyi yakışmaz mı?
2- belediye yetkililerine: Prof. Şaban Kuzgun adı, bir caddeye diğer bazı adlardan daha güzel yakışmaz mı?
Kaynak: Profesör Dr. ŞABAN KUZGUN - Hasan TOPUZ

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 30812

ulkucudunya@ulkucudunya.com