Virüs bahanesiyle verileriniz toplanıyor!
Arslan BULUT 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanlığı hükümeti, iban numarası vererek halktan para toplayamayınca, sigarada paket başına aldığı vergiyi, 7,79 liradan 9,13 TL'ye çıkardı. 14 liralık sigaranın 7.79 lirası vergiydi, şimdi 15.5 liralık paketin 9.13 lirası vergi olacak.
Benzinde de durum aynı. Alınan vergi, benzinin birim fiyatından fazla… Aslında bunun adı vergi değildir. Yapılan iş resmen zulümdür. Herkesin gelir kaybı yaşadığı, milyonlarca insanın işin kaybettiği bir dönemde zamdan başka çare bulamamak, yönetim becerisinden yoksun olmak demektir. Bütçe açığı zamla kapanacaksa, bu işi herkes yapar, siyasi parti kurmaya, seçime gitmeye ne gerek var?
***
Bu arada, Türkiye de, korona virüs salgını denilen korku dalgasını, herkesin soluk alışını bile takip edebilmek için fırsat olarak kullanmaya başladı. Çin, Singapur, Güney Kore ve Tayvan'ın başlattığı, akılı telefonlara temas takip uygulaması yükleyerek vatandaşın soluk alışını bile takip etmek uygulaması Türkiye'de de kısmen uygulanıyor.
Türkiye'deki "Hayat Eve Sığar" uygulamasında, verilerin hükümet kurumlarının doğrudan erişimine ve kontrolüne açan merkezi bir sistem kullanılıyor. Tabii akıllı telefonlar üzerinden sürdürülen bu tür uygulamalar, telefonların işletim sistemi ABD merkezli olduğu için bütün veriler, ABD'deki şirketlere gönderilmiş oluyor. Uygulama yaygınlaşırsa, kişinin sağlık verileri, ABD şirketlerinde arşivlenmiş olacak!
BBC, bu yöntemin merkezi olmamasını savunan bir haber analiz yayınladı ama cep telefonu üzerinden hangi uygulamayı yaparsanız yapın veriler ABD'ye gidiyor. Tabii Çin de Huawei üzerinden aynı verileri elde etmek için uğraşıyor. Diğer ülkelerin hükümetleri ise kendi vatandaşlarının verilerini Amerikan ve Çin şirketleriyle paylaşmak için yarışıyor! Üstelik Türkiye'deki uygulama, konum bilgisine kameraya, telefon rehberine ve cihazda yüklü diğer bütün bilgilere ve ayarlara erişim sağlıyor.
Türkiye'de bu uygulamayı şimdilik 5 milyon kişinin indirdiği açıklandı.
Habere göre The Atlantic dergisinde Kaveh Waddell, "Amerika'da en çok gözetim sisteminde tutulanlar düşük gelirli gruplar" diye yazdı. Merkezileşen sosyal hizmetlerden faydalananların daha çok dar gelirli kesimler olduğu göz önünde bulundurulduğunda verileri de en çok toplananlar yine bu gruplar oluyor.
Kısacası telefon takip sistemi, aşağıdakilere uygulanıyor; yukarıdakilere değil… Bu da uygulamanın yukarıdakilerin aşağıdakileri kontrol mekanizması olduğunu akla getiriyor. En azından fiili durum bu!
***
Diğer taraftan, korona virüs raporlarında dikkat çeken uyarılar var
* İngiliz gazeteci Peter Hitchens, "Büyük Biraderi Seviyoruz" başlıklı bir makalede, önceleri eleştiride bulunan insanların bile, ortada tıbbi kanıt olmamasına rağmen, nasıl "korkuyla enfekte olduğunu" anlatıyor.
* Alman tarihçi René Schlott, "Polis devletiyle randevu" başlığı altında şunları yazmıştır: "Bir kitap satın almak, parktaki bir bankta oturmak, arkadaşlarla buluşmak, - ki bunlar şu anda yasak - kontrol altında ve ihbar ediliyor. Bu iş nerede nasıl bitecek?"
* Birçok alman hukuk firması yürürlüğe sokulan önlemler ve kurallara karşı davalar açmaya hazırlanıyor. Bir tıp yasası uzmanı yaptığı basın açıklamasında şöyle demektedir:
"Federal ve merkezi hükümetlerin aldığı önlemler açıkça anayasaya aykırıdır ve Almanya'daki yurttaşların bir dizi temel hakkını daha önce olmadığı ölçüde çiğnemiştir. Bu, 16 federal eyaletin tüm korona düzenlemeleri için geçerlidir."
Türklerin hakları çiğnenirken biz ne yapıyoruz peki!