Deli Rüzgâr Osman Yüksel Serdengeçti
Ömer ÖZCAN 01 Ocak 1970
Yakınlarda Türk düşüncesi ve siyasetinin unutulmaz isimlerinden yazar, şair Osman Yüksel Serdengeçti (1917-1983) hakkında Prof. Dr. Cemal Kurnaz’ın hacimli bir eseri çıktı.[1] Serdengeçti hakkında önceki yıllarda bazı yüksek lisans tezleri yapılmış ve müstakil kitaplar çıkmıştı. Bu son eser muhteva ve hacim bakımından hepsini geride bırakmıştır. Üniversite öğrenciliğim sırasında tanıma şansını bulduğum Serdengeçti’yi, anlatmakta kelimeler yetersizdir. Onun mücadelesine ve ruhuna nüfuz edebilmek için yanında bulunmak, davudi sesini dinlemek, peş peşe ağzından dökülen nüktelerle süslü sözleri dinlemek gerekir. Hitabı, giyimi ve kuşamı ile Anadolu’nun kalender meşrep insan tipinin güzel bir örneği olmuştur. İlk defa görenlerin bir şeye benzetemedikleri Serdengeçti’nin konuşmaya başlamasıyla gerçek cevheri ortaya dökülürdü. Sonraki yıllarda, 1950’li yılların başında üniversite tahsili sırasında Serdengeçti’nin çok yakınında bulunan ve halen Aydın Köşk ilçesinde yaşayan Dr. Ahmet Koç’tan onunla ilgili, henüz yazıya geçirilemeyen epeyce hatıra parçaları, anekdotlar dinledik.
Antalya Akseki’de doğan Serdengeçti, ilkokulu memleketinde bitirmiştir. Ortaokulu ve liseyi Antalya ve Ankara’da okumuştur. 1940 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Felsefe Bölümüne yazılmıştır. Bölüm üç alt dala ayrılmıştı: Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji. Bunların hepsinde on beşer, on altışar öğrenci bulunuyordu. İki sene birlikte okuyan öğrenciler sonra seçtikleri alt dallara devam ediyordu. Kız ve erkek öğrenciler yarı yarıyadır. Bir müddet sonra erkek öğrencilerin bir kısmı başka fakültelere geçmişlerdir. Felsefe bölümünde Nusret Hızır, Necati Akder; Sosyoloji ve Psikolojide Muzaffer Şerif Başoğlu, Niyazi Berkes, Behice Boran, Mediha Berkes öğretim üyeleridir. Bu öğretim üyelerinin bazıları Amerika’da okumuşlar, Marksist olarak dönmüşlerdir. Serdengeçti’nin bölümdeki öğrenciler öğretim üyelerinin fikri yapılarına göre, bir tarafta Behice Boran Muzaffer Şerif Başaoğlu’nu tutanlar diğer tarafta Akder ile Hamdi Atademir’i tutanlar olmak üzere iki grubu ayrılmışlardır. Serdengeçti’nin de bulunduğu sosyoloji sınıfında Mübeccel Kıray(Prof. Dr. ), Lütfü Öztabak (öğretmen, Liseler için Sosyoloji dersi kitabı yazarı), Ekrem Altay (öğretmen, Liseler için Sosyoloji dersi kitabı yazarı), Müzeyyen Köksal, Tahsin Gülöksüz ve Fatma Başaran (Prof. Dr. )bulunuyordu.[2] Az sayıdaki öğrenci grubu arasında onunla aynı çizgide mücadele eden tek arkadaşı Selahattin Ertürk olmuştur. Ertürk’le birlikte Türk ve Tanrı adıyla 1943 yılında bir kitap neşretmişlerdir.
Memleketi idare eden yöneticiler bütün şiddetiyle devam eden II. Dünya Savaşı’na, baskılara rağmen girmeme başarısını göstermekle birlikte muharebede üstünlük sağlayan tarafın ideolojisine göre iç politikada gerekli ayarlamaları yapmak hünerini gösterirler. Ankara’nın müzikli tek restoranı olan Karpiç’te yılbaşı gecesi müzisyenler sıra ile İngiliz, Alman şarkılarını çalarak dengeyi gözetirler. Savaşın başlarında üstün durumda olan Almanların gerilemeye başlamasından sonra DTCF’de kümelenen Boran ve arkadaşları öğrencilere siyasi eğilimleri doğrultusunda yapmakta oldukları propagandayı artırırlar. Mübeccel Kıray, bu dönem hakkındaki konuşmalarında hocalarını antifaşist olarak nitelendirerek, komünizmle ilgilerinin bulunmadığını ısrarla ileri sürmüştür. Hâlbuki onunla yapılan mülakatlardan önce basılan, Komünist isimli eserinde Vedat Türkali’nin bu hocaların komünist olduklarını belirten beyanı var: ‘Behice’de, Muzaffer’de inanmış komünistlerdi.’[3] Yine öğretim görevlileri Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Pertev Boratav, fakülte dışından Adnan Cemgil gibi sol aydınların, yayımladıkları ileri Kemalist çizgide örtülü Marksist Yurt ve Dünya dergisi etrafında toplandıklarını belirtiyor. [4] Daha Marksist militan tavır içinde bulunan M. Şerif Başoğlu ile Behice Boran’ın diğerleriyle anlaşmazlığa düşerek ayrılıp Adımlar diye başka bir dergi çıkarmanın peşine düştüklerini, ayrı bir dergi çıkarmanın iznini almanın kolay olmadığını, İstanbul’dan Parti adına gelen Mihri Belli’nin bütün gerekçelere karşı bunun doğru görülmediğini bildirdiğini, Başoğlu’nun ‘Biz tastamam Zeki Baştımar’ın denetiminde bir dergi çıkaracağız’ demesiyle, akan suların durduğunu ifade etmiştir. [5] Kıray, düşüncelerini beğenmediği kişilere çamur atarken bilim insanı kisvesi altında gerçekleri tamamen çarpıtıp yalan söylemekten de geri kalmıyor. Kıray, arkadaşının hayatının safahatı hakkında da yanlış bilgilere sahiptir. Serdengeçti’nin ‘Bölükbaşı’nın ‘ partisinde milletvekili seçildiğini belirtiyor[6]. Sosyal Bilimler Lisesi Sosyoloji dersinin program taslağının Talim ve Terbiye Kurulu’nda görüşülmesi sırasında bu alanda doktora yapan dini bütün bir üyenin örnek bilim insanı olarak ısrarla Kıray’ın adının programa girmesi talebine karşılık üyelerin aklıselimi ile Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kabul edilmişti.
1944 başından itibaren Serdengeçti’nin kira ile oturduğu evinde hemen her akşam toplanan öğrenciler komünist faaliyetlerin önüne geçmenin yollarını tartışırlar. Evinde toplanan öğrenciler arasında sonradan farklı bir çizgi takip eden 1980 sonrasında kurulan Halkçı Parti’nin genel başkanlığını yapan Necdet Calp’ta vardır. Serdengeçi, Calp’la ilişkisini vefatına kadar sürdürmüştür.
Serdengeçti, yakın dönem siyasi tarihimize ‘1944 Milliyetçilik Olayı’ olarak geçen 3 Mayıs 1944’te Ankara’da cereyan eden gençlik hadisesi üzerine gözaltına alınmış, İstanbul’a götürülerek Emniyet Müdürlüğü’ndeki hücrelerde 3, 5 ay kalmıştır. Burada manevi ve fiziki işkence görmüş, sorgulama sonucunda serbest bırakılmıştır. D. T. C. F. ’deki hocalarla mücadelenin bedelini ağır ödeyen Serdengeçti okuldan uzaklaştırılır. Hak arama süreci olumlu sonuçlanmaz ve mezun olması engellenir. Okul yönetimince Boran ve arkadaşlarına karşılık olarak cezalandırır. Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile yargıya taşınan tartışmalar yaşar. Atsız’ın 1944 neşrettiği açık mektuplarla kamuoyuna taşıdığı, Serdengeçti’nin uğrunda okulu bitirmediği mücadelenin sonucu olarak 1948’de solcu hocaların D. T. C. F. ile ilişikleri kesilmiştir. M. Ş. Başaoğlu, Amerika’dan davet almış, hemşehrisi Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun iltiması ile pasaportunu alarak bir daha dönmemek üzere memleketi terk etmiştir. Meslek hayatına Kanada’da devam eden Niyazi Berkes, başta İsmet İnönü, hiç sevmediği anlaşılan M. Ş. Başoğlu ve kendisine zararı dokunduklarını düşündüğü bütün vatansever milliyetçileri ağır biçimde eleştirdiği hatıralarında Serdengeçti’yi de çamur atmaktan geri kalmamıştır. [7]
22 Kasım 1952’de Malatya’da postaneden çıkan Vatan gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman lise öğrencisi Hüseyin Üzmez tarafından tabanca ile yaralanır. Bu hadise, kuruluşundan itibaren büyük bir gelişme göstererek kısa sürede Anadolu’da 80 şube açan Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılmasına sebep olmuştur. Nazım Hikmet’in affedilmesi için açılan kampanyaya karşı aleyhte ki tutumu, Meclis’te mason derneklerinin kapatılması hakkında kanun teklifi veren D. P. milletvekillerini desteklemesiyle belirli bir kesimin büyük tepkisini çeken Türk Milliyetçiler Derneği’nin kapatılması yönünde başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere bazı kesimlerin çaba gösterdikleri bilinmektedir. Serdengeçti, suikastla ilişkili olduğu iddiasıyla Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Rifat Atilhan ile birlikte tutuklanmış ve suçu olmadığı halde 14 ay hapis yatmıştır.
Bu mücadele döneminde Serdengeçti dergisini çıkarmıştır. 1 Nisan 1947’de ilk sayısı çıkan dergi Şubat 1962’deki 33. sayı ile ömrünü tamamlamıştır. Derginin bazı sayıları birden fazla ve binlerce tirajla basılmıştır. Hayatının büyük bölümü dergideki yazıları ve konuşmalarından dolayı yargılama, savunma hazırlama ve hapishanede geçmiştir. Bunlardan hiç şikâyetçi olmamış ve düşündüklerini söylemek ve yazmaktan da vazgeçmemiştir. Serdengeçti’nin 22 sayısı Demokrat Parti iktidarı döneminde çıkmıştır. Bu iktidar döneminde muhatap olduğu, yargılamalar ve engeller daha fazla üzmüş olmalıdır. Yaşasaydı günümüzde cereyan edenler muhakkak onu derinden yaralardı. Yıllarca davasını savunduğu, mazlum kabul ettiği İslami kesimin bir bölümünün masonluğa ve Siyonizme bigâneliğini acaba nasıl karşılardı? Serdengeçti’de Türk ilim ve fikir hayatına mensup birçok tanınmış imza bulunmaktadır. Fikir mücadelesinin keskinleştiği dönemlerde bu isimler savcılıkların devamlı takip altında tuttukları dergide yazmaktan çekinmemişlerdir. DP’nin iktidar döneminin ilk yıllarında Atsız’ın çıkardığı Orkun ile Türk Yurdu dışında 10 yıllık süreçte milli değerlerin mücadelesini yapan fazla bir yayın organı da bulunmamaktadır.
Hastalıklarla uğraştığı son dönemlerin dışında hayatının bir bölümünde siyasetle de meşgul olmuştur. Memleketi Antalya’da İl Genel Meclisi üyeliği yapmış ve 1965-1969 yılları arasında Adalet Partisi’nden Antalya milletvekili olarak parlamentoda bulunmuştur. 1965’te seçimleri kazanan Süleyman Demirel, başbakan olunca ilk başta partisindeki milliyetçilerle işbirliği içinde görünmesine rağmen ilk merhalede 1964 yılındaki genel başkanlık mücadelesinde desteğini aldığı Prof. Dr. Osman Turan ile Osman Yüksel’i tasfiye etmiştir. 1951 ve 1952’de milliyetçilik aleyhtarı kalemler olarak öne çıkan Mümtaz Faik Fenik ve Adviye Fenik, A. P. organı Son Havadis gazetesinin köşelerine yerleşmişlerdir.
Serdengeçti, siyasete MHP’de devam etmiş kısa bir süre MSP’de bulunmuştur. Doğruları savunma düsturu çerçevesinde birlikte hapis yattığı, eserlerinin naşirliğini yaptığı Necip Fazıl Kısakürek’le Yeni İstanbul’daki köşesinde şiddetli bir kalem tartışması yapmıştır.
Kurnaz’ın eseri ‘Kitabın Hikayesi’ başlıklı giriş kısmından sonra, I. Bölüm: ‘Sayfalara Sığmayan Ömür’, II. Bölüm: ‘Yayın Hayatı-Makaleleri, Serdengeçti Dergisi, Serdengeçti Yayınları, Serdengeçti Kütüphanesi ‘kısımlarını, III. Bölüm:3 Mayıs Tufanı-Tufandan Önce, 3 Mayıs Tufanı, Tufandan Sonra kısımlarını, IV. Bölüm: Politika İçinde-C. H. P. ’ye Karşı Mücadele, İlk Milletvekili Adaylığı, Antalya İl Genel Meclisi Üyesi, D. P. Karşısındaki Tavrı, 1957 Seçimleri: İkinci Milletvekili Adaylığı, Konya’dan Mebus Olayım Derken Mahpus Olur, A. P. Antalya Milletvekili, Siyasal Arayışları, C. K. M. P. /M. H. P. Yılları, M. S. P. ’ye Geçiş, Siyasete Veda’ kısımlarını, V. Bölüm: Serdengeçti’nin Mahkemelerle İmtihanı, VI. Bölüm: ‘Kişiliği-Daima Bir Yanı Açıkta Kalan Adam, Edebi Kişiliği’ kısımlarını, VII. Bölüm: Düşünce Dünyası, Milliyetçilik Anlayışı, Din-Tasavvuf, Yunus Yolunda, Nurculuk, Münafıklar-Din İstismarcıları, Mazlumların Sesi, Toplumcu Görüş, ’Materyalizmin Yıkılışı, Buhran, İç Nizam, İmam Hatip Meselesi, Özlediği Dünya, Kültür Emperyalizmi, Kravat, Komünizmle Mücadele, Devletçilik, Özel Sektör, İslam Paktı, Tabiat’ kısımlarını ihtiva etmektedir. Eserin sonunda geniş bir kaynakça ve dizin bulunmaktadır. En sona ‘Geçmiş Günler Birer Hayal Oldular’ başlığı altında Osman Yüksel’in hayatının belirli safhalarıyla ilgili çok sayıda resim konmuştur.