« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Kas

2020

AHMED b. ÂSIM el-ANTÂKÎ

Mustafa Bilgin 01 Ocak 1970

Tebeu’t-tâbiîne yetişti. Fudayl b. İyâz ve Hâris el-Muhâsibî başta olmak üzere ilk sûfîlerin çoğu ile görüştü. Bişr el-Hâfî ve Serî es-Sakatî ile çağdaş olup Ahmed b. Ebü’l-Havârî ve Ebû Süleyman ed-Dârânî’nin mürididir. Kaynaklarda adı hadis râvileri arasında da yer alır. Hamdûn el-Kassâr’dan önce nefsi kınama (melâmet*) konusunda söz söyleyen ilk sûfîlerden sayılan Antâkî’nin L. Massignon’a göre tasavvuf tarihindeki asıl değeri, nefis muhasebesi usulü ile ilgili görüşleridir. Şeyhi Hâris el-Muhâsibî’nin ortaya koyduğu, iç tecrübe yoluyla nefis muhasebesi usulünü geliştiren Antâkî’nin Kitâbü’ş-Şübühât ve Kitâbü Devâ?i dâ?i’l-?ulûb ve ma?rifeti himemi’n-nefs ve âdâbihâ adlı iki risâlesi olduğu rivayet edilmekte ise de bunların ona ait olması şüphelidir. Bazı kaynaklarda Ebû Nuaym’ın Antâkî’nin bu ikinci risâlesinden iktibaslar yaptığı, Gazzâlî’nin de ondan sık sık bahsettiği belirtilmektedir. Risâleleri keşfeden Sprenger bunların ona ait olmayıp şeyhi Muhâsibî’den naklen yazıldığını söylüyorsa da Massignon bu eserlerin nakilden ibaret olmadığını ve Antâkî’ye ait bulunduğunu savunmaktadır. ?ilyetü’l-evliya? ve Te?kiretü’l-evliyâ?daki hal tercümesinde nakledilen sözleri, Muhâsibî’nin Kitabü’l-?alve’sinden parçalar ihtiva etmektedir.

Antâkî’nin ilgi çekici bir yanı, mârifet ve hayâ kavramları için yeni bir anlam arayışı içinde olmasıdır. O, mârifeti imana benzeterek tasdik, ikrar ve hayâ olmak üzere üç kısımda mütalaa eder. Allah’ı tasdik mârifetiyle değil, hayâ mârifetiyle tanımak lâzımdır. Allah’ı ikrar mârifet değildir, gerçek mârifet onu tanıdığın zaman hayâ etmektir. Bu duruma göre hayâyı ortaya koyan mârifet, Allah’ın dil veya kalp ile tasdikine dayanan mârifetten üstündür. Tasdik ve ikrar mârifetleri muteber olmakla birlikte isyan ve günah ihtimali taşır; hayâ mârifetinde ise isyan ihtimali ortadan kalkmıştır. Antâkî, ameli Allah’a yakınlık kavramı ile birlikte ele alır ve amelsizlik için isyan tabirini kullanır. İnsanın maddî yapısıyla ilgili olanlara zâhirî isyan, ruhî ve mânevî yapısındaki itaatsizliklere de bâtınî isyan adını verir ve Allah’a yakınlığın ilk şartının bâtınî isyanı terketmek olduğunu söyler. O, insanî iradeyi hareket noktası olarak ele alıp kul-Allah doğrultusunda sistemli bir fikrî faaliyeti savunan kelâmî tavra karşılık, ilâhî iradeyi esas alan Allah-kul istikametinde gerçekleşen ruhî ve mânevî başarı üzerinde durmuştur.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 51802

ulkucudunya@ulkucudunya.com