Leyla Hanım
1850 – 06.12.1936 01 Ocak 1970
Şair (D. ?, İstanbul - Ö. 1848, İstanbul). Kazasker Moralızade Hamit Efendi’nin kızıdır. Edebiyata dayısı şair Keçecizade İzzet Molla’nın etkisiyle başladı. Yaşamı hakkında fazla bilgi olmadığı gibi doğum tarihi de bilinmemektedir. “Divan”ında, kendisine şiirde yol göstermiş olan İzzet Molla’yı üstadı ve hocası olarak gösteren ifadelerinin yer aldığı görülür. Bilgisini ve kültürünü içinde bulunduğu aydın aile çevresinden alarak yetişti. Ancak gazellerinde aşk, içki ve eğlence meclislerine yer vermesi nedeniyle toplumsal ortamda hoş karşılanmadı. Bu tür şiirleri, hakkında dedikoduların yayılmasına yol açtı. Genç yaşında evlendiği, ama kiminle evlendiği bilinmemekle birlikte, eşinin kabalığı ile ilgili bir olay nedeniyle ondan bir hafta içinde ayrıldığı söylenir. Bu durum ise Leyla Hanım’ın Osmanlı toplumunda alışılagelmiş kadın kişiliğinden farklı, özgür yaratılışlı, baskıya boyun eğmeyen bir kişilik yapısı olduğunu gösterir.
Leyla Hanım’ın şiirlerinden Saray çevresiyle ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Babasının ölümüyle yaşamının sonlarına doğru geçim sıkıntısı içine düşünce II. Mahmut için yazdığı kasidede (övgü ya da yergi şiiri) durumunu anlatarak ondan yardım dilemektedir. Esma Sultan’a da bu yolda yazdığı şiirler vardır. Çektiği geçim sıkıntısı nedeniyle, 1840’ta kendisine yüz elli kuruş aylık bağlanmıştı. Kimi şiirleri yoluyla hükümdardan, sürgünde bulunan dayısı İzzet Molla’nın affını talep etmiştir. Yaşamının son yıllarında Mısır’da “Divan”ı basılan Leyla Hanım, İstanbul’da öldü ve Mevlevîliğe bağlılığı dolayısıyla Galata Mevlevihanesi’nin bahçesinde toprağa verildi. Döneminin şairlerinden Şeref Hanım, “Adne aldı gitti Leyla Hanım’ı Kays-i ecel” dizesini ölümü için tarih düşürmüştür.
Aileden gelme bir etkiyle Mevlevîliği benimsemiş olan Leyla Hanım, Mevlâna Celâleddin-i Rumî hakkında çeşitli methiyeler kaleme almıştır. Şiirlerinde çağının en büyük Mevlevi şairi olan Şeyh Galip’in de etkisi görülür. Ancak tasavvufî yoldaki ifadeleri, onun şiirlerine asıl hâkim olan insanî aşk duygusuna çeşni katan birer motif olarak kalır. Rint edalı (gönül eri) bir şair olan Leyla Hanım’ın şiirlerinde insanî aşkın ağır basması yanında gazel ve şarkılarında zamanının bir kadını için fazla serbest görüleceği biçimde içki ve eğlence toplantılarını söz konusu etmesi kendisinin yanlış anlaşılmasına, hatta kimilerince hafiflikle suçlanmasına yol açmıştır. “Ne derlerse desinler” redifli gazelinde içki ve eğlence konusunda serbest bir tavır ortaya koyan Leyla Hanım, bu gazelinin yol açmış olduğu dedikodu ve yanlış sanıları ortadan kaldırmak amacıyla aynı redifle ikinci bir gazel yazarak içinin temizliğini söz konusu etmiş, kendisini karalamak isteyenlerin öte dünyada utanacaklarını söylemiştir.
Leyla Hanım, daha çok, şiirlerinde üstat olarak andığı dayısı İzzet Molla’nın etkisinde kaldı. Onun kimi beyitlerini tazmin (kendine mal etme), bir gazelini tahmis (gazelin her beytine üçer dize ekleyerek muhammes haline getirme), Bakî’nin de üç gazelini tahmis ettiği görülür. Mevlevî tarikatına bağlanıp tasavvufî şiirler de yazdığı belirtilen Leyla Hanım’ın “Divân”ında Mevlâna’yı öven şiirleri vardır. Etkisinde kaldığı bir başka şair ise, daha önce de değinildiği gibi, Şeyh Gâlip’tir. Sultan II. Mahmut’a, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya kasideler sundu. Sultan II. Mahmut’a ve kız kardeşi Esma Sultan’a yazdığı şiirlerde sıkıntılarını dile getirdi, gördüğü ilgiden sonra da teşekkür etti. II. Mahmut’a sunduğu bir şiiri, padişah tarafından bayatî makamında bestelendi.
Mürettep (düzenlenmiş) “Divan”ındaki gazelleri oldukça sade olan Leyla Hanım duygularını mümkün olduğu ölçüde yalın bir anlatımla ifade etmiş, söz oyunlarına, edebî sanatlara fazla itibar göstermemiştir. Şiirlerinde yeni ve farklı söyleyişler bulunmayıp daha önceki şairlerin yolunda giderek onları tekrarlamış gibidir. Geleneğe uyup eski ve yeni şairlere nazireler yazmıştır. “Sicill-i Osmânî”nin, “Şiirleri kendisinden güzel olduğu için bülbüle benzemiştir” dediği Leyla Hanım, parlak bir şair olmamakla birlikte, divan şiirinin son dönemde yetişen öteki şairlerinden daha geri değildir. İrticalen şiir söyleyebildiği kaydedilen Leyla Hanım, başarılı ve içtenlikli münacat (dilekte bulunma), na’t (peygamberi anan ve öven) ve mersiyeler (övgü şiirleri) yazmışsa da asıl ününü şarkılarına ve lirizm yüklü gazellerine borçludur. “Divan”ı önce Bulak’ta, daha sonra yazdığı şiirlerinin de eklenmesiyle İstanbul’da taş baskısı olarak yayımlandığı gibi, biri tarihsiz, öteki 1928 ve 2003 (Haz: Mehmet Arslan) tarihli olmak üzere dört baskısı daha yapılmıştır.