« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Kas

2020

Leyla Hanım

1850 – 06.12.1936 01 Ocak 1970

Şair (D. ?, İstanbul - Ö. 1848, İstanbul). Kazasker Moralızade Hamit Efendi’nin kızıdır. Edebiyata dayısı şair Keçecizade İzzet Molla’nın etkisiyle başladı. Yaşamı hak­kında fazla bilgi olmadığı gibi doğum ta­rihi de bilinmemektedir. “Divan”ında, kendisine şiirde yol göstermiş olan İzzet Molla’yı üstadı ve hocası olarak gösteren ifadelerinin yer al­dığı görülür. Bilgisini ve kültürünü için­de bulunduğu aydın aile çevresinden alarak yetişti. Ancak gazellerinde aşk, içki ve eğlence meclislerine yer vermesi nedeniyle toplumsal ortamda hoş karşılanmadı. Bu tür şiirleri, hakkında dedikoduların yayılmasına yol açtı. Genç yaşında evlendiği, ama kiminle evlendiği bilinmemekle birlikte, eşinin kabalığı ile ilgili bir olay nedeniyle ondan bir hafta içinde ayrıldığı söylenir. Bu durum ise Leyla Hanım’ın Osmanlı toplumunda alışılagelmiş kadın kişiliğinden farklı, özgür yaratılışlı, baskıya boyun eğmeyen bir kişilik yapısı olduğunu gösterir.

Leyla Hanım’ın şiirlerinden Saray çevresiyle ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Babasının ölümüyle yaşamının sonla­rına doğru geçim sıkıntısı içine düşünce II. Mahmut için yazdığı kasidede (övgü ya da yergi şiiri) duru­munu anlatarak ondan yardım dilemek­tedir. Esma Sultan’a da bu yolda yazdığı şiirler vardır. Çektiği geçim sıkıntısı nedeniyle, 1840’ta kendisine yüz elli kuruş aylık bağlanmıştı. Kimi şiirleri yoluyla hükümdardan, sürgünde bulunan dayısı İzzet Molla’nın affını talep etmiştir. Yaşamının son yıl­larında Mısır’da “Divan”ı basılan Leyla Ha­nım, İstanbul’da öldü ve Mevlevîliğe bağ­lılığı dolayısıyla Galata Mevlevihanesi’nin bahçesinde toprağa verildi. Döne­minin şairlerinden Şeref Hanım, “Adne aldı gitti Leyla Hanım’ı Kays-i ecel” dizesini ölümü için tarih düşürmüştür.

Aileden gelme bir etkiyle Mevlevîliği be­nimsemiş olan Leyla Hanım, Mevlâna Celâleddin-i Rumî hakkında çeşitli methiye­ler kaleme almıştır. Şiirlerinde çağının en büyük Mevlevi şairi olan Şeyh Galip’in de et­kisi görülür. Ancak tasavvufî yoldaki ifa­deleri, onun şiirlerine asıl hâkim olan insanî aşk duygusuna çeşni katan birer mo­tif olarak kalır. Rint edalı (gönül eri) bir şair olan Leyla Hanım’ın şiirlerinde insanî aşkın ağır basması yanında gazel ve şarkıların­da zamanının bir kadını için fazla serbest görüleceği biçimde içki ve eğlence toplantılarını söz konusu etmesi kendisinin yanlış anlaşılmasına, hatta kimilerince hafiflik­le suçlanmasına yol açmıştır. “Ne derler­se desinler” redifli gazelinde içki ve eğ­lence konusunda serbest bir tavır ortaya koyan Leyla Hanım, bu gazelinin yol açmış olduğu dedikodu ve yanlış sanıları ortadan kaldırmak amacıyla aynı redifle ikinci bir gazel yazarak içinin temizliğini söz konusu etmiş, kendisini karalamak isteyenlerin öte dünyada utanacaklarını söylemiştir.

Leyla Hanım, daha çok, şiirlerinde üstat olarak andığı dayısı İzzet Molla’nın etkisinde kaldı. Onun kimi beyitlerini tazmin (kendine mal etme), bir gazelini tahmis (gazelin her beytine üçer dize ekleyerek muhammes haline getirme), Bakî’nin de üç gazelini tahmis ettiği görülür. Mevlevî tarikatına bağlanıp tasavvufî şiirler de yazdığı belirtilen Leyla Hanım’ın “Divân”ında Mevlâna’yı öven şiirleri vardır. Etkisinde kaldığı bir başka şair ise, daha önce de değinildiği gibi, Şeyh Gâlip’tir. Sultan II. Mahmut’a, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya kasideler sundu. Sultan II. Mahmut’a ve kız kardeşi Esma Sultan’a yazdığı şiirlerde sıkıntılarını dile getirdi, gördüğü ilgiden sonra da teşekkür etti. II. Mahmut’a sunduğu bir şiiri, padişah tarafından bayatî makamında bestelendi.

Mürettep (düzenlenmiş) “Divan”ındaki gazelleri oldukça sade olan Leyla Hanım duygularını müm­kün olduğu ölçüde yalın bir anlatımla ifa­de etmiş, söz oyunlarına, edebî sanatla­ra fazla itibar göstermemiştir. Şiirlerinde yeni ve farklı söyleyişler bulunmayıp da­ha önceki şairlerin yolunda giderek onları tekrarlamış gibidir. Geleneğe uyup eski ve yeni şairlere nazireler yazmıştır. “Sicill-i Osmânî”nin, “Şiirleri kendisinden güzel ol­duğu için bülbüle benzemiştir” dediği Leyla Hanım, parlak bir şair olmamakla birlikte, divan şiirinin son dönemde yeti­şen öteki şairlerinden daha geri değildir. İrtica­len şiir söyleyebildiği kaydedilen Leyla Ha­nım, başarılı ve içtenlikli münacat (dilekte bulunma), na’t (peygamberi anan ve öven) ve mersiyeler (övgü şiirleri) yazmışsa da asıl ününü şar­kılarına ve lirizm yüklü gazellerine borç­ludur. “Divan”ı önce Bulak’ta, daha sonra yazdığı şiirlerinin de eklenmesiyle İstan­bul’da taş baskısı olarak yayımlan­dığı gibi, biri tarihsiz, öteki 1928 ve 2003 (Haz: Mehmet Arslan) tarihli ol­mak üzere dört baskısı daha yapılmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 88358

ulkucudunya@ulkucudunya.com